Eleştiriler muhtelif. Çoğu da haksız. Kimileri bundan haksız kazanç elde edildiğini iddia ediyor. Oysa merkez bankaları yaptıkları işlemin ekonomik gerekçesini açıkladığı sürece, kime ne kazandırdı, kime ne kaybettirdi ilgilenilmez. Sorumlu da tutulamazlar. Merkez Bankası'nın bundan 13 gün önce piyasadan 5 milyar dolardan fazla döviz alımı sonrası tartışmalar durulmuyor. Gerçekten dünyanın neresinde olsa, bir para birimine böylesi bir müdahale çok tartışılır. Hele bu Türkiye gibi orta gelişmişlikte bir ülkenin para birimineyse.. Kimileri de bu kadar büyük alıma rağmen kurun oynamamasını eleştiriyor. Hatta bunu bir fiyasko olarak nitelendiren bile var. Oysa aksine kimi de kurun aynı noktada kalmasını başarı olarak görüyor. Her ikisine de katılmak mümkün değil. MB bu alımdan öte birçok önlemi ele yapmadığı için bir türlü kur yükselmiyor. Yalın gerçek bu. Bu alım sonrası MB koltuğuna kurulup görevlerini tamamladığını sanırsa çok yanılmış olur. Merkez Bankası'nın kurun düzeyini değiştirmek için doğrudan ve dolaylı elinde birçok silah ya da enstrüman var. Bunların hepsini devreye koyduğunda elbette etkili olabilir.Eleştirilerden bir başkası da aşırı döviz alımı karşılığında zorunlu olarak piyasaya sürülen ulusal paranın yaratacağı enflasyonist etki. Oysa MB ortaya çıkan bu TL fazlalığını açık piyasa işlemleriyle geri çekmekte. Faizler makul bir reel getiri sağladığı sürece, daha doğrusu enflasyon hedeflemesi politikası sürdükçe, açık piyasa işlemleriyle TL kolaylıkla çekilebilir.En alttaki grafikte MB'nin yaptığı açık piyasa işlemlerinin (APİ) büyüklüğü var. 2004 yılında en az döviz müdahalesinin olduğu yıldır. Ve APİ miktarı döviz müdahalesinin daha yüksek olduğu 2005'e göre daha yüksektir. 2006'ya doğru da, APİ birdenbire yükselmiştir. Gelelim parasal büyüklüklerin enflasyonist etkisine. Geniş tanımlı para arzı M2Y geçen yılın başından bu yana yüzde 28 kadar artmıştır. 2003 yılında yüzde 13 kadar artan para arzı enflasyon düşmesine rağmen, neden 2004 veya 2005 yıllarında daha hızlı büyüdü? Bu üstünde düşünülmesi gereken bir konu. Demek ki, para arzı ile enflasyon arasındaki ilişki artık bire bir değil. Son üç yıldır M2Y hızla büyüyor ama enflasyon da düşüyor. Başarı mı? Herkes döviz kurunun düzeyinden şikâyetçi ama kimsenin doğru dürüst reçetesi yok. Kimisi daha fazla alım yapalım diyor. Ama astronomik alışlarda bile varılan nokta belli. Kimisi faizleri düşürelim diyor, ama Brezilya'nın durumu ortada; faizler bizimkilerden yüksek.. Olasılıkla her iki politikayı da devreye sokmak gerek. Üstelik daha yapılabilecekler var. Birincisi, döviz piyasasında arz fazlalığı yaratan bazı büyük unsurları doğrudan MB ile işlem yapmaya zorlamak. İkincisi, MB'yi, vadeli döviz piyasası oluşturarak kurun sürekli aşağı gitmesini engelleyici pozisyonda korumak. Ve çok konuştuğumuz ancak bir türlü devreye sokamadığımız Tobin vergisi. Girişlerde uygulanacak bu vergi ileride çok yarar sağlayacaktır. Reçete yok ortada hgunes@milliyet.com.tr