Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge Önce 2007'yi değerlendirelim. Malum, ekonominin ana hedefi büyümedir. Pasta büyüyorsa refah artıyordur. Paylaşım da daha az sorun yaratır. 2006 yılında milli gelir yüzde 6 büyümüştü. 2007 yılında ise büyümenin düşeceği öngörülüyor. Hükümet bu hafta yüzde 5.2 beklediğini açıkladı. Bizce biraz daha düşük bir düzey oluşabilir. 2006 yılında küresel bir çalkantı yaşanmıştı. Bu yıl da benzer bir çalkantı yaşanıyor. Bunun yanı sıra sıkı para politikasının da katkısıyla büyüme düşüyor. Özellikle de dayanıklı tüketim mallarına olan talep azalıyor. En önemli tarafı, 2003-2006 arası yaşanan yüksek büyüme performansının sonuna gelindiği anlaşılıyor. Koca bir yılın sonuna geldik. Geriye dönüp bakmakta yarar var. Bu yıl bir öncesinden daha mı iyi geçti? Eğer daha iyi geçti ise mesele yok. Hele 2008 daha iyi görünüyorsa. 2007 yılında büyüme temel olarak sanayi sektöründeki yavaşlamadan, harcama tarafında da hem tüketim, hem de yatırım harcamalarından kaynaklandı. Kısacası, iç talep daraldı. Bunun da enflasyon üzerinde belli olumlu etkileri oldu. 2006 yılında tüketici fiyatları yüzde 9.6 artmıştı. Yani enflasyonda önemli bir sıçrama olmuştu. Kasım ayında bu oran yüzde 8.4'e düştü. Yıl sonunda daha da düşebilir. Bu geri dönüşün yetersiz olduğu sanılmamalı. Petrol fiyatlarının ve gıda fiyatlarının bu denli yükseldiği bir küresel ortamda bu yine de olumlu bir gelişmedir. 2007'nin siyasal açıdan en önemli tarafı, bir genel seçim yaşanmasıydı. Seçimlerden AKP mutlak bir zaferle çıktı. Doğal olarak bunun meyvelerini de toplayacaktır. Ancak seçim sürecinde kamu maliyesinde ciddi bir disiplin sapması da oldu. Faiz dışı harcamalar hızla arttı. Bunun sonucunda da faiz dışı fazla 36 milyar YTL olacak yerde, 34 milyar YTL'de kalacak görünüyor. Hele erken tahsil edilen özelleştirme gelirleri olmasaydı bu fark daha da büyük olacaktı. 2007'nin bir başka özelliği de petrol fiyatlarıydı. Petrol fiyatları neredeyse 100 dolara kadar dayandı. Bunun dış açık üzerinde ciddi bir katkısı oluyor. Bugünkü cari açığın 2/3'ü (üçte ikisi) 2002'den bu yana artan petrol fiyatlarından kaynaklanıyor. 2007 yılında da petrol fiyatları dış açığa ek olarak 7 milyar dolara yakın yük getirecek. Böylece dış açık 35 milyar dolara çıkacak. Bunun da finansmanı şimdilik yurtiçindeki çeşitli varlıkların satışlarıyla karşılanacak görünüyor. Daralan talep büyümeyi düşürdü 2007'nin bir başka özelliği terördü. Bunu da göz ardı edemeyiz. Herhalde terörle uğraşılmasaydı, toplumsal enerji bambaşka alanlara kaydırılabilirdi. Terör bölgesel anlamda ekonomiyi felç ediyor. Sadece yatırımları değil, o bölgede ekonomik faaliyetleri de tıkıyor. Genel olarak da tüketici davranışı etkileniyor. Öte yandan, AB ile ilişkilerde umutsuz bir noktaya düşüldü. Artık neredeyse çeşitli metinlere Türkiye'nin tam üyeliğe alınmayacağı yazılmaya başladı. Yine üzücü bir sosyal gelişme de işsizliğin bu kadar yıldır yüksek büyüme performansına rağmen düşmeyişidir. Bu aslında farkına varılmadan borçlanmayla sağlanan bir büyümenin sonucudur. Sürdürülemez olduğu, bu anlamda sınırlı yarar sağladığı da anlaşılmıştır.Kısacası, 2007 Türkiye ekonomisinde kriz sonrası yaşanan sürecin bir kırılmasıdır. Artık iklim ve koşullar değişmektedir. Ve hatalar da aydınlığa çıkmaktadır. Hükümetin de işi bundan böyle daha zor olacaktır. Gelecek yazımızda 2008'e bakacağız. Mutlu yıllar. hgunes@milliyet.com.tr Terör ve AB etmenleri