Bu durumda faizlerdeki yükselme beklentisiyle Japon yenine olan talep gevşedi. Nihayet FED Başkanı Bernanke Senato'da yaptığı açıklayıcı konuşmada enflasyonist gelişmelerin zayıfladığını, ancak böyle bir güçlenme halinde faizleri artırmaktan çekinmeyeceklerini açıkladı. Böylece Federal Açık Piyasa Komitesi'nin (FOMC) ne zaman faiz indireceği belli olmasa da enflasyon kaygılarının düşen petrol fiyatlarıyla birlikte dağılması önemli. Gelişmeleri şöyle toparlayabiliriz: Japon yeni cinsinden borçlanarak diğer para birimlerine, hatta yükselen piyasalara yatırım yapmak biraz daha zor olacak. Ancak ABD'de faizlerin artık çok büyük olasılıkla bir daha artış göstermeyeceği çok daha önemli. Çünkü Bernanke'nin de belirttiği gibi, konut piyasasında durgunluk genel ekonomik canlılıktan bağımsız olarak sürecek ve bu, enflasyonist baskı yaratmayacak. Bu hafta bir uluslararası finans kuruluşu (SCB: Credit Swiss Boston) Risk İştah Endeksi'nin (RAI) nötr sınırlar içinde yükselmeye başladığını açıkladı. Bir başka önemli nokta da Japonya'nın son çeyrekteki büyümesinin beklenenlerden daha fazla gerçekleşmesi. İşte böylece 2007 yılında da uluslararası likidite bolluğunun süreceği anlaşılıyor. Yani küresel ısınma mali piyasalarda da yaşanacak. Bunun Türkiye'deki en önemli etkisi kuşkusuz cari açığın finansmanında görülecek. Dün açıklanan ödemeler dengesi rakamları gösteriyor ki, gelecek yıl cari açık bir miktar düşerek 27-28 milyar dolar düzeyinde kalacak. Buna hem düşen petrol fiyatları hem de düşen ithalat talebi elverecek. Daha düşük bir cari açığı da kuşkusuz finanse etmek çok kolay olacak. Çünkü hem doğrudan yabancı sermaye akışı 2007'de en az aynı gücüyle sürecek, hem de anlaşılan sıcak para akımında bu yılın aksine bir artış gözlenecek. Nitekim 2007'nin ilk iki ayına bakarsak portföy yatırımlarında bir canlanma gözleniyor.2006 yılında cari açıktan (31.3 milyar dolar) fazla yabancı sermaye girişi (34 milyar dolar) olduğu ortaya çıktı. Ancak bunun hangi oranda doğrudan yabancı sermayeyle finanse edildiği önemli. Mesela rekor açığın bu yıl yüzde 60'ı doğrudan yabancı yatırımla finanse edilmiş. Bize kalırsa bu yıl sermaye akışı 34 milyar doları aşabilir. Uluslararası iklim gayet uygun. Ancak cari açığın 28 milyar doların altında kalacağı düşünülürse, Merkez Bankası'nın sorumluluğu artıyor demektir. MB'nin rezervlerini takviye ederek dış dengeye yardım etmesi gerekir. Finans dünyasında küresel ısınma Bu ara ekonomide bir durgunluk havası seziliyor. Ancak böylesi bir uluslararası ortamda bunun tekrardan canlılığa dönüşmesi gayet olası. Diğer bir deyimle, yılın ikinci yarısında enflasyonist beklentiler gevşer ve faizler de indirilirse, yılı oldukça dikkat çeken bir zıplamayla kapatabiliriz. Bütçeye gelince... Uluslararası likiditenin bollaştığı bir yapıda bütçe açığının finansmanı da kolaylaşır. Hatta faizler olması gerekenin altına düşebilir. Bu da Hazine'yi bir hayli rahatlatır. Bütün bunlara rağmen faiz dışı harcama ayağında hızlanmanın sürerken, vergi gelirleri yavaşlayabilir. Yani bütçe açığı 2006'ya göre büyüse bile, finansmanı kolaylaşır. 2003 yılından sonra AKP hükümetini uluslararası likidite bolluğu sırtlayıp taşımıştı. Güzel bir hayal ortamında yaşadılar. Seçimlere giderken, kısmete bakın ki, yine bollaşma eğilimleri ortaya çıkıyor. Hayal etmeye devam edebilirler! hgunes@milliyet.com.tr Likidite bolluğunun etkileri