Fakat bunun yanı sıra başka konular da ekonomi gündeminde yer aldı. Mayıs ayındaki küresel piyasalardaki dalgalanma Türkiye'deki mali piyasaları bir hayli sarstı. Bunun da nedeni sıcak para bolluğu ile cari işlemler açığıydı. Şu anda ülkemizde sıcak paranın miktarı 62 milyar dolara ulaşmış görünüyor. Geçen yılbaşında bu aynı düzeydeydi. Ama mayıs ayındaki dalgalanmada (kurunda yükselmesiyle) bu 42 milyar dolara düştü. Ancak çıkan para sınırlı kaldı. Buna rağmen anladık ki, sıcak paranın her çıkma teşebbüsü yurtiçi piyasaları altüst edebilecek nitelikte. 2006 yılından aklımızda neler kaldı? Ekonomi dünyasında herhalde en fazla cari işlemler açığı tartışmaları konuşuldu. Her geçen yıl daha fazla bir açıkla cari işlemler rekor kırıyor. 2006 yılında da 30 milyar doları aşacak görünüyor. Mutlak rakam bir yana, bu, milli gelirin yüzde 8'ini aşıyor. 2006 yılının bir başka önemli özelliği ise inanılmaz boyutlara ulaşan doğrudan yabancı sermaye yatırımı oldu. Bu konuda da her yıl bir rekor kırılır oldu. Yılın ilk 10 ayında 16 milyar dolarlık yatırım yapıldı. Geçen yıl bu 4.2 milyar dolardan ibaretti. (Gerçi yıl sonunda 10 milyar dolara yaklaştı). Bunun bir kısmı özelleştirme, bir kısmı da özel bankacılık kesimindeki satın almalar, küçük bir kısmı da gayrimenkul yatırımlarından kaynaklandı. Bir başka konu iç talep ısınmasıydı. Aslında son üç yıldır talep canlı olmasına rağmen 2006 yılının ilk aylarından artık iş çığırından çıkma noktasına gelmişti. Gerek tüketici güven endeksleri, gerek özel tüketimin milli gelirden hızlı gelişmesi bunu gösteriyordu. Üstelik bunun ciddi miktarda ithalat talebi yarattığını da biliyoruz. Merkez Bankası bundan tedirgin olup para politikasını sıkıştırdı. Şimdi 2007 bütçesinin bunu desteklemesi gerekiyor. Ama hem bütçe esnedi, hem de seçimlere gelindi.Bir başka kritik konu AB ile ilişkiler. Bu konuda 2005 yılında başlayan gerilme aslında 2006 yılında da sürdü. Önce Fransa, daha sonra da Almanya Türkiye'nin tam üyeliği konusunda ayak sürümeye başladı. AB'ye tam üyelik aslında Türkiye'nin küresel piyasalarda hızla önem kazanmasını sağlıyordu. AB ile ilişkilerin yahut da müzakere sürecinin engebeli, yahut da belirsiz hale gelmesi bu önemi bir süre aşındırabilir. Ancak Türkiye'nin giderek daha istikrarlı ve daha büyük bir pazar haline geldiği de göz ardı edilemez. Rekorlar yılı 2006 yılında (son beş yıldır) ilk defa Merkez Bankası'nın koyduğu enflasyon hedefinin üstünde bir gerçekleşme olacak. Bu yılın enflasyon hedefi yüzde 5'ti. Öyle anlaşılıyor ki, yine tek haneli enflasyon yakalanabilecek ama bir hayli şaşılmış olacak. Kur ve petrol fiyatlarının enflasyon üzerinde ciddi bir maliyet baskısı yarattığı ortada. Tabii bir de iç talep unsuru var. Kur gevşedi, petrol fiyatları da duruldu. Faizlerin yükselmesiyle de iç talep baskı altına alındı. Bunlar da gelecek için bir öngörü sağlıyor.Gelelim en önemli konu olan, fakat pek de konuşulmayan büyüme performansına. 2006 yılı başında büyüme hedefi konusunda umutlu bir hava vardı. Mayıs dalgalanmasıyla bu tam tersine döndü. Sonra bu kaygılar dağıldı, ama şimdi durgunluk beklentisi egemen oluyor. 2006 yılı başındaki ekonomik ısınmaya ve tüm umutlara rağmen bu yıl son 5 yılın en düşük büyüme performansı elde edilmiş olacak.2006 yılından geri kalan hatıralar bunlar. Ama biz ileriye bakalım. 2007'yi her şeye rağmen umutla karşılayalım. hgunes@milliyet.com.tr Politikalar sıkıldı