İnşaat sektörü 1980'li yılların ikinci yarısında altın bir dönem yaşamıştı. Ancak sonra, birdenbire bir durgunluğa girdi. Faizlerin yükselmesine neden olan mali liberasyon süreci sektörü çok olumsuz etkiledi ve bir daha da doğru dürüst toparlanamadı. Hatta büyüme performansı gayet olumlu seyretse de (örneğin 1995, 1998, 2002 ve 2003 yılları) inşaat sektöründeki tökezleme sürdü. Ta ki 2004 yılına kadar. 2004 yılında bile rekor büyüme performansına (yüzde 10) rağmen, inşaat sektörü sadece yüzde 4.6 büyüyebildi. Ancak, 2005 yılında inşaat sektörünün sürükleyici hale geldiği gözleniyor. Milli gelir verileri ya da büyüme açıklandığında inşaat sektörünün geçen yıl altın yılını yaşadığı görüldü. Zaten hemen herkes son iki yıldır emlak piyasasında bir canlanma olduğunu gözlüyor. İnşaat sektörü deyince akla mutlaka konut gelmemeli. Altyapı ve sosyal inşaatlar var. Bunlar devlet tarafından ele alınır ve bütçe olanaklarına bağlıdır. Öte yandan, sınai inşaatlar ise tıpkı konut gibi istikrardan etkilenir. Öngörülebilirlik sağlandıkça ya da toplumda güven arttıkça sektör de gelişme sağlar. Çünkü talep gelişir.Talep gelişince, önce fiyatlar yukarı doğru gelişiyor. Örneğin, 2003'ün sonlarına doğru güven gelişmeye başlayınca, önce talep gelişti ve emlak fiyatları toparlandı. Asıl artış da 2004'te gözlendi. Ancak daha sonra arz ortaya çıkıyor. Yani üretim kârlı hale geliyor. 2005'te, hem inşaat üretimi, hem de fiyatlar gelişti. Ve bu canlanma, sonunda tüm ekonomik büyümeyi sürükler hale geldi. İstikrar gelişme sağladı İşte bu çok zor bir soru. Emlak fiyatlarında bir düzeltme bekleniyor. Ancak oluşan balonun sönmesi her zaman kolay ve çabuk olmayabilir. Balonu daha da şişiren gelişmeler olabilir. Mesela mortgage uygulamasının fiyatları daha da yukarı çekeceği söylenir. Bu beklentiyle fiyatlar kolay gevşemeyebilir. 2006 yılında öngörülebilirliği ortadan kaldırabilecek üç risk var. Bunlardan ilk ikisi siyasi. Diğeri de ekonomik. Biri içerisiyle, diğer ikisi de dış dünyayla ilgili. İran'la ilgili olarak Batı'nın alacağı tutum ve Türkiye'deki güven ortamının dağılması emlak piyasasını, dolayısıyla da inşaat sektörünü olumsuz etkileyebilir. İçerideki siyasal risk ise, seçim ortamına girilmesi. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminin getireceği gerginlikler. Nihayet bir de global bir ekonomik etmen var; uluslararası likiditenin daralması ve gelişmekte olan ülkelerden paranın çekilmesi. Kur ve faiz üzerinde etkili olabilecek bu gelişme inşaatı da olumsuz etkileyebilir.Biz yine de 2006 yılında inşaat sektörünün olumlu geçeceğini öngörüyoruz. Eğer bir yavaşlama olacaksa, bu daha çok 2007'de oluşabilir. Ancak inşaatla da ekonominin sürdürülebilir biçimde büyümesi pek olanaklı değil. Bu daha ne kadar sürer? hgunes@milliyet.com.tr