Artık küresel bir yapıda bir ülkenin dünya ekonomisinden soyutlanması mümkün değil. Hele Türkiye'nin. Dünya ekonomisi daralırken Türkiye'nin ihracatının büyümesi çok zor. Petrol fiyatları sürekli yükselirken ithalat faturasının şişip cari açıkların büyümesi önlenemez. Bütün bunlar düşünülmesi gereken konular. Piyasaları analiz ederken önce dünyadaki siyasal, sonra ekonomik ve sonra da o ülkedeki siyasal gelişmeleri değerlendirmek gerekiyor. İç ekonomik olaylar da tüm bu etmenlere bağlı. 2001 mali kriziyle beraber birçoğumuzun olaylara bakış açıları değişti. İlginçtir; o dönemde Arjantin'deki gelişmeler bizi etkiliyordu. Oysa binlerce kilometre uzaklıktaki bir ülkenin ekonomik gelişmelerinin bizi etkilemesine bir türlü aklım ermiyordu. Sonra "bulaşma" denilen ekonomik olguyu daha iyi kavradım. Bunun iki nedeni vardı: Biri, gelişmekte olan bir piyasa oluşu, yani yatırımcıların bunları beraberce algılayışı, ikincisi, onların da ağır ve benzer bir krizin içinde olmalarıydı. Kısacası, dünyaya bakmak gerekiyor. 2005 yılında dünyaya damgasını vuran iki önemli olay oldu. İlki Bush'un ABD politikasında geldiği noktaydı. Irak'ta demokratik düzene geçmekte zorlanan ABD hiç de istemediği bir sonuçla karşı karşıya kaldı. Son derece maliyetli bu Ortadoğu operasyonu ABD için başarılı nitelenemez. Irak'ta etnisiteye dayalı, parçalı ve istikrarsız bir yapı oluştu. Paralar da boşa gitti.İkinci olay ise, AB'de yaşanan krizdi. AB anayasasında referanduma giden ülkeler ciddi bir tepkiyle karşılaştı. Sosyal sorunlar karşısında ortak ve etkin politikaları üretmekte zorlanan AB, halklar üzerinde hayal kırıklığı yarattığını gördü. İşin kötü tarafı hâlâ bu konularda bir inisiyatif yok. Nasıl olsun ki? Çoğu AB ülkesinde muhafazakârlar iktidarda.2005 yılında dünyada başlıca ekonomik gelişmeler ABD'deki faiz artışlarıydı. Yılın tamamı boyunca herkes ekranlara yapışıp FED'i izledi. Sonunda faiz artışlarına ara verileceği izlenimi doğdu. Ancak bu, ABD'deki canlanmanın doyuma ulaştığını değil, sadece faiz artışlarının yeterli olduğunu gösteriyor. Öte yandan, Avrupa ekonomisindeki gelişmeler ise pek parlak değil. Fransa, İtalya ve Almanya'da gerçekten ciddi sorunlar yaşanıyor. AB bölgesinin 2005'te yüzde 1,3 büyümesi beklenirken, ABD ekonomisinin yüzde 3,6 büyümesi bekleniyor.2005 yılında ABD'deki faiz artışlarına rağmen gelişmekte olan piyasalar çökmedi. Aksine zaman zaman dalgalanıp sürekli artış gösterdiler. Özellikle de belli ekonomik reformları gerçekleştirenler. AB durgun, ABD canlanıyor Dünyada borsalar altın bir yılı yaşadı. Gelişmiş ülkelerde olsun, gelişmekte olan ülkelerde olsun borsalar çok başarılı performanslar çizdiler. Hisse senetleri ABD'deki faiz artışlarına bağlı olarak daha sıkıntılıydı. Bono fiyatları faiz artışlarına bağlı olarak geriledi.İlginçtir, Çin borsası çok parlak bir yıl yaşamadı. Yanı başındaki Hong Kong da bundan etkilendi. Ancak Hindistan ve Kore iyi bir yıl yaşadılar. Afrika'da ve Ortadoğu'da da iyi performans gösteren ülkeler oldu. Latin Amerika ülkelerinin hemen hepsi yükseliş gösterdi. Ancak Venezüella'da Chavez'e karşı gelişen siyasal olaylar yüksek petrol fiyatlarına rağmen borsayı olumsuz etkiledi. Acaba bütün bunlar bir global canlanmanın ön göstergesi mi?Bir anlamda, evet. Çünkü gelişmekte olan ülkeler büyümede iyi bir performans sergiliyor. Ancak daha hızlı büyüyen ABD'nin borsaları daha yavaş büyüyen AB kadar iyi performans sergilemiyor. Borsaların altın yılı hgunes@milliyet.com.tr