Hasan Mert Kaya

Hasan Mert Kaya

Tüm Yazıları

Sykes-Picot’un laneti hâlâ Orta Doğu’da hissediliyor. Anlaşma, bölgedeki çatışmaların temel nedenlerinden biri. Uluslararası sorunlara yol açan bir kötülük metni nedeniyle, başta Filistin olmak üzere bölgedeki topraklar peşkeş çekiliyor.

Yakın Doğu’nun lanetli mirası: Sykes-Picot Antlaşması

Geride bıraktığımız haftaya damgasını vuran gelişmelerden biri ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze ile ilgili yaptığı açıklamalar oldu. Trump’ın Ürdün kralı II.Abdullah’ın ziyareti esnasında yapmış olduğu “Gazze’yi alma, Gazze halkını Mısır ile Ürdün’e geri dönüş hakkı olmaksızın tehcir etme ve Filistin topraklarını İsrail lehine bir emlak geliştirme projesi çerçevesinde ilhak etme” açıklamaları tüm dünyada infial uyandırdı. Bu açıklamanın hedeflerini Mısır reddederken, Ürdün kralının yaşadığı gerilim kameralara da açık biçimde yansıdı. Öte yandan Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin birçoğu Filistinlilerin topraklarında yaşama hakkının çiğnenemeyeceğini ve hatta bunun sorgulanmasının dahi abesle iştigal olduğu yönünde açıklamalar yaptı. Kuşkusuz Batının İslam coğrafyası ve özellikle de Ortadoğu’nun kaderinin belirlemeye dönük ilk müdahalesi bu değil. Coğrafyanın bugünkü çarpık yapısının ve buna bağlı olarak sürekli kriz üretmesinin en temel nedenlerinden biri 9 ve 16 Mayıs 1916 tarihlerinde imzalanan anlaşma oldu. Anlaşma adını İngiliz ve Fransız diplomatlar Mark Sykes ve François Georges-Picot’dan aldı.

Haberin Devamı

Yakın Doğu’nun lanetli mirası: Sykes-Picot Antlaşması

Osmanlıya ameliyat

Sykes-Picot Anlaşması, Birleşik Krallık ve Fransa arasında 1916’da imzalanan ve özünde gizli olan bir anlaşmaydı ancak Rusya ve İtalya tarafından da onaylandı. Anlaşma Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması sonrasında karşılıklı olarak kabul edilen etki ve kontrol alanlarını tanımlıyordu. Kaybeden taraf olan Osmanlının topraklarında yaşamakta olan halkların ise bu anlaşma için ifade ettiği tek değer birer sayıdan ibaret olmalarıydı. Anlaşmanın ruhu Üçlü İtilaf’ın I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nu yenilgiye uğratmada başarıya ulaşacağı varsayımına dayanıyordu aynı zamanda İmparatorluğun bölünmesini öngören bir dizi gizli anlaşmanın da bir parçasını oluşturuyordu. Anlaşmayı sağlayan birincil müzakereler 23 Kasım 1915 ile 3 Ocak 1916 tarihleri arasında gerçekleşti. Bu müzakerelerin ardından İngiliz ve Fransız diplomatlar Mark Sykes ve François Georges-Picot, üzerinde mutabık kalınan bir memorandumu imzaladılar. Anlaşma, 9 Mayıs ve 16 Mayıs 1916 tarihlerinde ilgili hükümetler tarafından onaylanmasının ardından resmiyet kazandı.

Haberin Devamı

Yakın Doğu’nun lanetli mirası: Sykes-Picot Antlaşması

Anlaşma, Arap Yarımadası dışındaki Osmanlı vilayetlerini, İngiliz ve Fransız kontrol ve nüfuz alanlarına etkin bir şekilde bölüyordu. İngiliz ve Fransız kontrolündeki ülkeler ise Sykes-Picot hattı ile bölündü. Bugün Güney İsrail ve Filistin, Ürdün ve Güney Irak’ın kontrolünü ve Akdeniz’e erişim sağlamak için Hayfa ve Akka limanlarını içeren küçük bir ek alan anlaşma çerçevesinde İngiltere’ye tahsis edildi. Fransa ise Türkiye’nin güneydoğusu bölgesi’ni, Suriye ve Lübnan’ı kontrol edecekti. Sazonov-Paléologue Anlaşması’nın bir sonucu olarak Rusya, 1915 İstanbul Anlaşması’nda vaat edilen İstanbul ve Türk Boğazları’na ek olarak Batı Ermenistan’ı da alacaktı. İtalya, 1917’de Saint-Jean-de-Maurienne Anlaşması ile Sykes-Picot Anlaşmasını onayladı ve

Haberin Devamı

Güney Anadolu’yu aldı. Diğer yandan daha sonraki Mandater Filistin’den daha küçük bir alana sahip olan Filistin bölgesi “uluslararası bir yönetim” altına girecekti.

Yakın Doğu’nun lanetli mirası: Sykes-Picot Antlaşması

Parçalanan yakın doğu

Anlaşma başlangıçta doğrudan Levant’taki İşgal Edilmiş Düşman Toprakları Yönetimi için bir çerçeve sağlayan 1918 İngiliz-Fransız Modus Vivendi’nin temeli olarak kullanıldı. Daha geniş anlamda ise, dolaylı olarak, 1918’de Osmanlı’nın yenilgisi kesinleşen Osmanlı İmparatorluğu’nun bölünmesinin önünde bu anlaşma ile herhangi bir engel kalmamış oldu. Savaştan kısa bir süre sonra Fransızlar, Filistin ve Musul’u İngilizlere bıraktı. Levant ve Mezopotamya’daki mandalar, Sykes-Picot çerçevesini takiben Nisan 1920 San Remo Konferansı’nda belirlendi. Anlaşmanın Anadolu topraklarını ilgilendiren kısımlarıise Ağustos 1920 tarihli meşhur Sevr Antlaşması ile tahsis edildi. Fakat buradaki dinmeyen korkunç iştahla toprakları yutma emeli Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki 1919-23 Türk Kurtuluş Savaşı ve ardından gelen Lozan Antlaşması ile engellendi.

Arabistan yarımadası

Arabistan Yarımadası’nı ele geçiren İngiltere, Osmanlı’ya karşı ayaklanan Mekkeli Şerif Hüseyin’i destekleyerek Irak ve Filistin toprakları üzerinde kendisine bağımlı bir Arap devleti kurmak istiyordu. Bu amaçla Mekke Şerifi Hüseyin ile Mısır’daki Britanya Yüksek Komutanı McMahon arasında gizli bir antlaşma imzalandı. Fransa bu plana karşı çıkıp Britanya’ya baskı yaparak yeni bir antlaşma yapılmasını istedi. İlk görüşmeler I. Dünya Savaşı öncesinde Beyrut’ta Fransız konsolosluğu yapan, 1915 yılında Fransa’nın Londra büyükelçiliğinde siyasi danışman olarak görev yapan François Georges-Picot ile Britanya İmparatorluğu Dışişleri Müsteşarı Sir Harold Nicolson arasında 1915’in Kasım ayında başladı. Suriye’nin gelecekteki statüsü hakkındaki anlaşmazlıklar nedeniyle kesintiye uğradıktan sonra aralık ayında Britanya Savaş Bakanı Lord Kitchener’in Ortadoğu işleri danışmanı, milletvekili ve Yarbay Sir Mark Sykes atandı. Georges-Picot ve Sykes hızla sonuç alarak 1916 Ocak ayında bir plan ortaya çıkardılar ve bu taslak Şubat ayında gizli plan statüsü ile Britanya ve Fransa tarafından onaylandı. Mart ayında Georges-Picot ve Sykes Rusya’ya giderek planı Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Sazonov’a sundular. Sazonov prensip olarak olumlu görmekle birlikte, Rusya’nın Doğu Anadolu’daki toprak isteklerinin ve Karadeniz’deki Rus hakimiyetinin de sözleşmeye dahil edilmesini talep etti. En uzun süreyi Rusya’nın değişiklik taleplerinin düzenlenmesi ve onaylanması süreci aldı ve sözleşmenin tamamlanması Ekim ayını buldu.

Yakın Doğu’nun lanetli mirası: Sykes-Picot Antlaşması

Anadolu’nun yok edilme planı

Rusya’nın onayı ile imzalanan bu antlaşmaya göre; Rusya’ya, Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmı, Fransa’ya, Doğu Akdeniz bölgesi, Adana, Antep, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Musul ile Suriye kıyıları, Britanya’ya Hayfa ve Akka limanları, Bağdat ile Basra ve Güney Mezopotamya verilecekti. Fransa ile Britanya’nın elde ettiği topraklarda Arap devletleri konfederasyonu veya Fransız ve İngiliz denetiminde tek bir Arap devleti kurulacak, İskenderun serbest liman olacak, Filistin’de, kutsal yerleşim yeri olması nedeniyle bir uluslararası yönetim kurulacaktı. Ancak 1917’deki Rus devriminden sonra Rusya antlaşmadan ve paylaşımdan vazgeçmiş, Lev Troçki gizli olan bu anlaşmanın bir kopyasını 24 Kasım 1917’de İzvestiya gazetesinde yayınlayarak dünya kamuoyuna Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına ilişkin gizli paylaşımları açıklamıştır. Osmanlı yönetimi beklediği bir yerden aslında destek almıştı ama bu destek yıkılışın ne yazık ki önüne geçemeyecekti.

Ezilen halklar ve sömürülen bir coğrafya

Sykes-Picot Anlaşması, bölgedeki yerel Müslüman Arap halkları üzerinde derin ve olumsuz etkilere yol açtı. Anlaşma, bölgeyi, yerel halkların isteklerini ve ihtiyaçlarını dikkate almadan, suni sınırlar çizerek böldü. Bu durum, farklı etnik ve dini grupların aynı devlet içinde birbirlerine potansiyel birer tehdit unsuru olarak yaşamalarına yol açarak uzun süreli çatışmalara zemin hazırladı. Şii unsurların çoğunlukta olduğu yerlerde Sünni azınlık yönetimi, Sünnilerin çoğunlukta olduğu yerlerde Şii diktatörlükleri kurarak bölgeyi dinmeyen gerginliklerin merkezi yapan zihniyet daima Skyes-Pico’nun kan ve acı barındıran içeriğinden beslendi. Sykes-Picot’un laneti hala Orta Doğu’da hissedilmekte. Anlaşma, bölgedeki siyasi istikrarsızlığın ve çatışmaların temel nedenlerinden biri olarak acı bir hafıza ve maalesef etkileri bölgede halen güncel. Sykes-Picot Anlaşması, Yakın Doğu’nun siyasi ve sosyal yapısını çok derinden etkileyen ve günümüzde de devam eden uluslararası sorunlara yol açan bir kötülük metni. Bugün başta

Filistin olmak üzere bölgedeki birçok alan Batının emperyalist hedeflerine peşkeş çekiliyor. Bu üsttenci yaklaşımın temel dayanağı ise kuşkusuz Sykes-Picot’nun uğursuz satırlarına dayanıyor.