İSTENİRSE yapılabileceğini Çeşme’de gördüm. Geçtiğimiz cumartesi akşamı Çeşme Açıkhava Tiyatrosu’ndaki “final”, belki de aylarca konuşulacak kadar muhteşem, eksiksiz, olağanüstü ve kusursuzdu.
Benzer çok benzer organizasyonları izledim, izliyorum.
İnanın, pek çoğuna gittiğime, gideceğime pişman ayrılıyorum.
Ama deseler ki, 20. Çeşme Festivali ve Uluslararası Şarkı Yarışması yarın aynen tekrar edilecek, soluğu tekrar Açıkhava’nın önünde alırım.
Yemin ederim, kimse tutamaz beni...
* * *
Çeşme Festivali’nin iki önemli ismi var. Biri Erol Yaraş, diğeri Hıncal Uluç...
Hıncal ağabey yapıcı eleştirileriyle yıllardan beri Çeşme Festivali’nin en büyük destekçisi.
İki eli kanda olsa, her yıl Çeşme’de.
Hiç kapris yaptığını duymadım. Ağabeyi, özellikle benim çok sevdiğim kalemine her zaman hayranlık duyduğum usta gazeteci Öcal Uluç ve yengesiyle nereyi gösterirlerse oturur ve zevkle izler.
Ama kafasında hep not alır; “şu şöyle olsaydı daha iyi olurdu, bu böyle olmalı” gibi...
Genellikle de yanında oturan Erol Yaraş’a sıcağı sıcağına gözlemlerini aktarır.
Ege TV’nin murahhas azası Erol Yaraş, festivalin 20. yıl finalinde çok yerinde bir jest yaptı.
Hıncal Uluç’u sahneye davet ederek, bunca yıl Çeşme’ye verdiği emeği, anlamlı bir plaketle ödüllendirdi.
Az bile.. Ama Hıncal Ağabey şunu bilmeli, Çeşmelilerin de, bizlerinde yüreklerimizin bir köşesindeki tahtında oturuyor, oturmaya da devam edecek.
* * *
Ve tam adıyla Uluslararası Çeşme Deniz Şenlikleri ve Şarkı Yarışması, seneye, 21’incisi yapılacak mı?
Kesin olarak “evet” diyemiyorum..
Bir bildiğim, bir duyumum mu var?
Yok!..
Şöyle bir değerlendirme yaptığımda, Erol Yaraş’ı bu yıl çok yorgun, sıkkın gördüm.
Kolay iş değil.. Tüm detaylarla uğraşacaksın, organizasyonda aksaklık olmasın diye gece-gündüz çalışacaksın. Sponsorlar bulup, olayın maddi yönünü, ele-güne rezil olmadan halledeceksin. Onca yabancı sanatçıyı, dünyanın 15 ayrı ülkesinden uçağa bindirip İzmir’e, Çeşme’ye getireceksin, yatıracaksın, yedirip-içireceksin..
Kolay işler mi bunlar?
Çeşme Açıkhava Tiyatrosu’nu tıklım-tıklım dolduran binlerce kişi Tarkan’ı büyük coşku ve zevkle izledi.
Ama gelin bir de İzmir’e, Adnan Menderes Havaalanı’na indiği andan itibaren, final gecesi sahneye çıkıncaya kadar Erol Yaraş’ın yaşadıklarını, çektiklerini bir sorun bakalım?
Kimin haberi var?
Çeşme Belediyesi’nin mi, kaymakamlığın mı, sponsorların mı, Turizm Bakanlığı’nın mı?
Kısacası, utanmasam, Yaraş sahneye çıkıp Hıncal Ağabey’e onur plaketi verirken, doğrusu ben de çıkıp, Erol Yaraş’a, Ege TV’ye bir plaket vermek isterdim.
Bunu Çeşme Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu niçin düşünemedi, bilemiyorum ama, kusura bakmazsa bunun bir “eksiklik” olduğunu kendisine iletmek istiyorum.
* * *
Beni yazılarımla biraz olsun tanıdığınızı umuyorum. Lafı öyle kıvırmayı pek beceremem. Düşündüğümü, hissettiklerimi “dan” diye, mertçe, korkusuzca, sinmeden ve yılmadan yazarım.
İşine gelen kabul eder, isteyen etmez..
Çeşme Festivali, bu şekliyle yürümez.
Şayet bugüne kadar yürüdüyse Ege TV’nin, Erol Yaraş’ın, Cem Bakioğlu’nun sayesinde bugünlere geldi. Kurumsallaşmak şart.
Turizm Bakanlığı mı, İzmir Kalkınma Ajansı mı, Valilik mi, Büyükşehir Belediyesi mi, Çeşme Belediyesi mi, vakit kaybetmeden bir araya gelip, ilk adımı atmak zorundalar.
Çeşme, İzmir turizminin kalbidir.
Bir dünya markasıdır.
Bu marka yaşatılmak, güçlendirilmek ve yaygınlaştırılmak zorundadır.
Bugüne kadar bunu yaşamının bir parçası olarak kabullendiği için Erol Yaraş, Ege TV yaptı.
Şimdi sıra sizlerde beyler..
Çeşme Festivalleri’nin final gecelerinde “seyirci” olmayı bırakıp, elinizi taşın altına koymalısınız.
Yoksa, seneye o koltukları da bulamayacaksınız.