Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“ASİYE Nasıl Kurtulur?” diye yıllar boyu bir oyun sahnelenmiştir.
Sanırım film olarak da çekildi.
“Asiye” kurtuldu mu, kurtarılabildi mi bilemiyorum.
Benzer bir oyun da İzmir’de, Kemeraltı’nda oynanıyor.
İzmir’in bu tarihi ve belki de dünyanın en uzun çarşısı da tıpkı “Asiye” gibi, kurtarılmayı bekliyor.
Umut var mı?
“Çaresizliği”, en büyük “çare” olarak kabullenmezsek var.
*   *  *
Kırklı yaşın üzerinde olanlar çok iyi anımsayacaklardır.
1980 ihtilali öncesi kentlerin varoşlarında “kurtarılmış bölge” ler oluşmuştu.
Devlet başta olmak üzere kimse buralara giremiyordu.
Ne yazık ki Kemeraltı da böyle 80’lerdeki gibi adeta bir “kurtarılmış bölge” haline dönüşmüş.
Büyükşehir Belediye Sarayı’na taş çatlasın 300 metre, Vilayetin dibinden, Emniyet Müdürlüğü’nün de 50 metre ötesinden başlayan, İzmir gibi bir kentin ta göbeğindeki Kemeraltı Çarşısı kuralsızlığın, ekonomik zorbalığın, işporta mafyasının, kaba kuvvetin esiri olmuş durumda.
Esnaf, ama Kemeraltı’nın gerçek esnafı, feryat-figan durumunda.
Ne yazık ki, kimse dinlemiyor, kimse aldırmıyor.
*   *  *
Cumartesi öğleye doğru Kemeraltı’nı gezdim.
Keşke gitmeseydim.
Çünkü uykularım kaçtı, gördüğüm ve yaşadıklarımla ben bile “isyan” ettim.
Müdahale etsem, kesin ağzım-burnum kırılmış olarak hastaneye düşerdim.
Şikayet için zabıta memuru aradım; vallahi de, billahi de ne bir tane resmi, ne de bir sivil bulabildim.
Balçova’dan bir bayan emniyet müdürü transfer edip, Büyükşehir’de bu işlerin başına getirdik ya; sanırım zabıta arkadaşlarımız hala “yakın dövüş kursları” devam ettiğinden işbaşı yapıp görevlerinin başında olamıyorlar.
*   *  *
Kemeraltı’nda esnaflık yapıyormuş. İkinci Beyler Sokağı’nın girişindeki kuyumcuda karşılaştık.
“Ben yıllardır bu çarşının esnafıyım, eşimin kızımın, çocuklarımın Kemeraltı’na girmelerini, alışveriş yapmalarını yasakladım” dedi.
Gerisini siz düşünün...
Az ötede bir başka esnaf; “Gidin bir de Başdurak Camii’nden sonra mantocuların içine kadar olan yeri görün. Orası Kuzey Irak, Kuzey Irak” diye dert yandı.
Büyükşehir Belediyesi belli, kılını kıpırdatmıyor.
Konak Belediyesi, “Yeterli zabıtam yok, beni bu işe pek karıştırmayın” diyor.
Emniyet Müdürlüğü haklı olarak “Biz yetkili değiliz” diye giremiyor.
O karışmaz, bu elini sürmez, öbürü “yetkisizim” derse, ne beklenir ki?
*   *  *
Biliyorum...
Ne kadar yazsam ne kadar bağırsam-çağırsam da sonuç değişmeyecek.
Çünkü Kemeraltı esnafı yıllardır işin içinden çıkamamış.
Ancak; beni fazlasıyla ürküten ve endişelendiren bu çarşıya hakim olan “ekonomik zorbalık” oldu.
Siz, ya da eşiniz, kızınız ya da bir yakınınız.
Kemeraltı Çarşısı’nda bir mağazanın önüne dikilmiş, göz göze gelmemek için başınızı öne eğmek zorunda kaldığınız kaba-saba adamları görüp de o işyerine alışveriş için girer misiniz?
Peki bu “tipler” o işyerlerinin çalışanları mı?
Hayır! Ama çarşı boyunca sağlı-sollu iş hanlarının içersinde dükkanları olan ya da han içindeki işyerlerinin sahipleri tarafından ondalıkla tutulmuş insanlar.
İnanın bana, “kiralık koruma!” gibi dolaşıyorlar ortalıkta...
Kısacası canım Kemeraltım, İzmir’in bu tarihi çarşısı “yok olmuş, bitmiş de, inanın bana ağlayanı yok” konumunda...