Kendisini sosyal medyada “Gazeteci, yazar, savunma ve jeopolitik analizcisi olarak tanıtan Andreas Mountzouroulias, bir süreden beri ne analizle, ne diplomasiyle ve ne de savunma ile ilgisi olmayan yazılar yazıyor, demeçler veriyor. Geçenlerde İran’da yayınlanan bir gazetede Mountzouroulias, AB ve NATO’nun Türkiye’ye karşı harekete geçmesinden tutun, Libya ile yapılan münhasır ekonomik bölgeleri birleştirme anlaşmasının hukuki olmadığına, Türkiye’nin “mavi vatan” kavramının uluslararası deniz hukuku sözleşmesine aykırı olduğuna kadar birçok konularda görüşlerini ifade etti. Son açıklaması ise NATO’nun Türkiye’yi üyelikten çıkartması gerektiği şeklinde. Bir NATO üyesi başka bir NATO üyesini tehdit ediyorsa, o ülke üyelikten atılmalı imiş.
Bu görüş sadece bu genç gazetecinin “Türkiye korkusu” ile açıklanabilir ve üzerinde bile durulmazdı. Ancak üniversite profesörlerinin, sözüm-ona düşünce kuruluşları uzmanlarının da bulunduğu yazarların, hatta Almanya’nın Sesi yayın kurumunun anketine göre, görüşü sorulan Almanların yüzde 58’i de bu kanıda. CATO Enstitüsü’nün bir uzmanı iki yıl önce Washington Post gazetesinde, Türkiye’nin S-400 roketleri almasının karşılığının yaptırım uygulamak değil, NATO’dan çıkartılmak olduğunu yazdı. O günden beri bu görüşü dile getirenlerin sayısı çok olmasa da, dikkat çekici düzeyde olduğu görülüyor.
Soru şu olmalı: NATO Türkiye’yi üyelikten çıkartmaya cesaret edebilir mi? Veya şöyle soralım, bu görüşü böyle bol keseden ortaya atanlar, Türkiye’nin NATO’ya katkısı kesilince, bunun nasıl karşılanacağını sanıyorlar?
Tabii işin bir de Türkiye tarafından nasıl görüldüğü meselesi var. Bu taraftan baktığınızda meseleyi iki ayrı boyutta ele almalısınız: Barıştaki maliyetler, savaştaki maliyetler.
Kabul etmesi zor bir önerme olacak belki, bir savaş halinde, Türkiye’ye saldıran tarafın kim olduğu ve bu “tarafın” bütün NATO ülkelerini mi hedef aldığı, yoksa sadece Türkiye’ye mi saldırdığı önem taşıyacaktır. Hedef sadece Türkiye ise (bugün kabul etmek ne kadar zor görünürse görünsün) NATO’nun bu tarafla Türkiye’nin arasına girmek isteyip istemeyeceği sorusu ortada olacaktır.
ABD, F-35 programından çıkartarak, Türkiye’nin NATO üyeliğinden çıkartılması fikrinin bir provasını yapıyor denilebilir. Türkiye’nin programın işleyebilmesi, uçakların yapımının başlaması ve tamamlanması için yaptığı parasal katkı ve imalat desteği olmadan NATO’nun hava savunmasının modernleştirilmesi mümkün görülmüşe benziyor. NATO her ne kadar önceleri S400 ile F-35’in uyumsuzluğu fikrini reddeden, Türkiye’nin katkısı olmadan projenin hayata geçirilemeyeceğini ilişkin raporlar yazmış ise de, ABD Savunma Bakanlığı tam tersi tutumu benimsedi ve Türkiye’ye karşı yaptırım önerdi.
ABD savunma bakanlığının Türkiye olmadan NATO’nun savunma sisteminde bir aksama olup olmayacağına ilişkin ne düşündüğü bilinmiyor. Ya bizim ne düşündüğümüz? Biz NATO’suz olabilir miyiz? Konuyu irdelemeye devam edelim.