Amerikalı, yabancı, Trump yanlısı, Trump düşmanı herkesin dilinde bir soru var: “Trump neden kazandı?”
Doğrudan bu soruya cevap aramamakla birlikte şu ana kadar verilen cevaplar arasında bana en tutarlı görünenlerin başında, akademik çevrelerin dışında da ünlü olmuş Kaliforniya Üniversitesi öğretim üyesi Arlie Russel Hochschild’in araştırması var.
Ord. Prof. Hochschild, akademik hayatını Amerikan toplumunun farklı kesimlerinin duygularını nasıl geliştirdikleri ve bunu hayatlarında nasıl kullandıklarını irdelemeye hasretmiş bir kişi. O kadar ki, onun adıyla bilinen “Duygu Sosyolojisi” diye bir dal var: Mutluluk, hüzün, öfke, coşku, kıskançlık, haset, umutsuzluk gibi insanî hislerimiz büyük ölçüde sosyal niteliklidir. Her kültür, bireylerin ne durumda ne hissedeceğini, hissetmesi gerektiğini üyelerine öğretir.
Geçen Ağustos’ta yayınlanan “Strangers In Their Own Land: Angerand Mourning on the American Right” adlı kitabında, Hochschild, Amerikan Sağı’nda “öfke” ve “matem” duygularının nasıl geliştiğini araştırıyor. “Nasıl” belki 5 bin kilometre öteden bizi ilgilendirmiyor; ama Amerika’da kendisini “sağcı” veya “muhafazakar” olarak tanımlayan ve Cumhuriyetçi Parti’nin “ortanın sağında” bir kurum olarak kendisini tam anlamıyla temsil etmediğini söyleyenlerin, bir öfke skalasında, kendisini “ortanın solunda” diye tanımlayanlara oranla “Ne ölçüde öfke duyduklarını”, bu hislerini nereye yönlendirdiklerini ve siyaset kurumundan neler beklediklerini” bilmek, Trump’ın zaferini anlamayı önemli ölçüde kolaylaştırabilir. Sadece onu değil, 3 Kasım 2002’deki AK Parti zaferini de (belki de ondan çok 16 partinin sandığa gömülmesi olgusunu) anlamamıza da yardımcı olabilir.
Kitapta kısaca, beyaz tenli ve beyaz yakalı Amerikalının işsizlikten çok, kendisini siyasetin merkezinde gören, sağa da, sola da kendisinin şekil verdiğini düşünen merkez seçkinlerinin sunduğu siyasal seçeneklerden rahatsız geniş kitlenin ana-akım medya, ana-akım siyaset, ana-akım ticaret, aklınıza gelen her türlü ana-akımdan duyduğu öfke anlatılıyor. Bu öfke, yakın tarihe kadar Amerikan Sağı’nın partisi olan Cumhuriyetçilerin dışında kendisini “TeaParty” olarak adlandıran bir siyasal oluşuma bile dönüşmüş, adeta parti içinde parti olmuştu.
Yukarıda, kitabın adını bilerek çevirmedim. Çünkü bir sosyal ağda bu ismi yazdığımda CNN Türk’te Şirin Payzın’ın sık konuklarından hukukçu Derya Yanık’ın yaptığı çeviri, bu kitapla ve dolaylı şekilde Trump’ın zaferi ile AK Parti olgusu arasında kurulabilecek bağı çok daha etkin şekilde dikkate sunuyor: “Özyurdunda Garipler.”
Gerçekten de “Strangers In Their Own Land”, sıradan bir çeviriyle “Kendi Topraklarında Yabancılar” diye aktarılabilir. Ama hukukçu Derya Yanık’ın bir muhafazakar aydın olarak kitaba verdiği ismi anlamak için, ülkemizde, ana-akım her şeyin, herkesin, her kurumun dışladığı Necip Fazıl olgusunu bilmek ve onun şiirlerinde ifadesini bulan (ve 2003’de 16 parti ve yüzlerce bağımsız adayı adeta yok eden) öfke ve matemi anlamak gerekir. Merkez-seçkinimizin, merkez kurumlarımızın, ders kitaplarımızın, doktora araştırmalarımızın dışladığı bu şairimizin öfkesinin Sakarya nehrinde çağladığını bilmemiz; onun tarihin, insanın, fikrinin, beklentisinin Sakarya’nın sularında köpürdüğünü öğrenmemiz gerekir:
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
5 bin kilometre ötede yayınlanan bir sosyolojik araştırma ile Necip Fazıl arasında kurulan bu bağı anlarsak, Trump’ı da anlamak kolaylaşabilir.