Halk arasında “Kraldan çok kralcı” diye bir söz vardır. İsrail bile Doğu Akdeniz enerji konusunda Yunanistan’ın ortaya attığı Fransız, İtalyan ve Amerikan firmalarının geliştirdiği ama ABD uluslararası mali kurumlarının itirazı üzerine vazgeçilen “Eastern Mediterranean Pipeline” veya kısaca “EastMed” projesi denen garipliği unuttuğu halde, Mısır’ın unutamaması, bu sözü çağrıştırıyor.
Doğu Akdeniz Boru Hattı, Mısır, İsrail ve Güney Kıbrıs’ta bulunan/bulunacak petrolü ve doğalgazı “Poseidon” adı verilecek 2000 kilometrelik bir hatla Yunanistan’a, oradan da AB’ye taşıyacaktı. Denizin içinde 3 kilometre derinde asılı boru hattını yapmak teknik olarak mümkündü. Hatta çok zorda kalınsa, gerekli finansman da sağlanabilirdi. Ama bir engel vardı: Boru, Türkiye’nin bahçesinden geçecekti.
Bahçe dediysem! Türkiye ile Libya’nın deniz egemenlik alanlarını birleştiren anlaşmasıyla doğan büyük Mavi Vatan’ı kastediyorum. Bu alandan geçecek boruların Libya ve Türkiye’nin onayı olmadan inşa edilmesi, işletilmesi mümkün değil. İşin akla, mantığa ve ekonomiye uygun olanı Türkiye ve Libya’yı da bu projeye dahil etmekti. Ancak Türkiye, “Bu kadar masrafa ne gerek var? Bizim zaten yapılmış işleyen boru hatlarımız mevcut. Gazınızı, petrolünüzü Kuzey Kıbrıs üzerinden Yumurtalık’a ulaştıralım, masraf onda bire düşsün” derdi. İşin doğrusu da buydu; nitekim İtalya, Fransa, İspanya ve ABD, Poseidon’dan çıktı.
Mısır? O hala Yunanistan’ın borusunu öttürüyor ve ortak anlaşmalar imzalayarak, Libya’nın deniz alanına tecavüz eden haritalar yayınlıyor. En son, 11 Aralık’ta deniz sınırlarını belirlediğini duyuran bir cumhurbaşkanlığı kararı yayınlandı. Bu kararda belirtilen sınırlar, Libya’nın karasuları ve kıta sahanlığını ihlal ediyordu. Libya açıklama yaptı ve “Mısır’ın belirlediği sınırlar tek taraflı olarak ilan edildiği için uluslararası hukuka göre geçersizdir” dedi. Mısır medyasında kıyamet koptu. Ne işbaşındaki Milli Birlik Hükumeti’nin geçersizliği kaldı ne de Başbakan Abdülhamid Dibeybe’nin Türk ajanlığı! Tabii Mısır Dışişleri de korodan eksik kalmadı.
Deniz sınırlarını yeniden belirleyen kararnamenin altında, Cumhurbaşkanı Abdul Fettah es-Sisi’nin imzası vardı. Ancak bu kararnamenin bir “pazarlık payı” içerdiği de anlaşılıyordu. Mısır dışişlerinin bu kararnameyi savunurken kullandığı üslup ise bu pazarlık payını sildi-süpürdü.
Mısır Dışişleri, Eylül’de de Libya dışişleri bakanı oturum başkanlığı yapıyor diye Arap Ligi’nden çekildiklerini açıklamıştı. Ancak, Mısır Cumhurbaşkanlığı bir düzeltme yayınlayarak, ülkenin Arap Birliği’nden değil sadece bu oturumdan çekildiğini bildirmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile es-Sisi’nin Katar’da, futbol diplomasisi çerçevesinde el sıkışıp sohbet ettiğini de Cumhurbaşkanlığı açıklamak zorunda kaldı. Çünkü Mısır Dışişleri, bu açıklamayı yapmadı. Kahire’de neler döndüğü bilinmez ama Cumhurbaşkanı es-Sisi’nin, bu uzun aradan sonra Türkiye’nin desteğini ve dostluğunu almaya arzulu olduğu düşünülür... Mısır, İsrail gibi, petrolünü ve gazını Avrupa’ya satmak için Türkiye’nin desteğine kavuşmalıdır.
Kahire’de buna engel olan varsa, umarız tez zamanda bundan vazgeçer.