ABD’de her seçimde ortaya atılan bir söylem vardır. Vietnam savaşı sürerken, bütün gençleri zorla askere alıp Vietnam’a gönderen Nixon’lı yıllardan kalma bir şey: Seçimi tutmadığın aday kazanırsa, tası-tarağı toplayıp Kanada’ya göçmek.
ABD ile Kanada arasında gerçi sınır vardır; ama 11 Eylül’e kadar o sınırda gümrükçü-polis bile bulunmazdı. Eğer Nixon gibi sizi askere alıp Vietnam’a sevk edecek birisi başkan seçilecek olursa, ver elini Kanada. İş ararken filan kimse “Sen nerelisin?” diye sormazdı. Hatta Kanada sosyal sigortalarına kayıt yaptırmak bile kolaydı.
Yarın seçim var ve ABD’de birçok kişi şu anda “Kanada’ya göçme” hayaliyle avunuyor olsa gerek. Kimileri dört yıl daha Trump’ın başkanlık komedisine dayanamayacağını söylüyor; kimileri Biden-Kamala ikilisinin ülkeyi “Obama’nınkinden beter bir sosyalizme” götüreceği korkusunda.
Obama yönetiminin neresi sosyalistti? Sigortası olmayan ve kendi hastane masrafını ödeyemeyecek olanlara devletin yardım edeceğine ilişkin “herkesi kapsayan sağlık hizmeti” tasarısı geldiğinde, tanıdığım birçok muhafazakâr, “Sosyalizm geliyor!” diye çığlık atınca anladık ki, ABD’de hala John Maynard Keynes, sosyal demokrasi filan denen şey yok; herkes, geçmişiyle, geleceğiyle vahşi kapitalizmin esiridir. Oysa onlarla aynı tarihte sağlık reformuna başlayan Türkiye’de artık kimseye “Sigortan var mı?” diye sorulmuyor.
Yarın seçim var ve Amerikalılar sadece seçimin sonunda komediden veya sosyalizmden değil, fakat seçimlerin sonuçlarının alınamaması ve ülkenin bir kaosa sürüklenmesinden korkuyor. Bir haftadır, sanki yaklaşan bir fırtına-tayfuna karşı önlem alırcasına, iş yeri sahiplerinin kamyonlarla tahta perde, kalas ve sunta kaplama taşıdıkları gözleniyor. Korkunun temeli şu: seçimden sonra öyle bir kaos çıkacak ki, kimin seçimi kazandığı belli olmayacak; yeteri sayıda Cumhuriyetçi veya Demokrat yargıç kendi bölgelerinde seçimin geçersizliğini ilan edecek. Başkanlık görevi Meclis Başkanına kalacak; bunu kabul etmeyecek olan Trump yanlısı, aşırı muhafazakârlar, Trump’ın göreve devam etmesini isteyecekler ve kıyamet kopacak.
Dört yıl önce böyle bir senaryoyu duymuş olsa idim, değil makale konusu yapmak, eşe-dosta dahi aktarmazdım. Ama dört yıl önce Trump’ın başkan seçileceğini rüyamda görseydim de inanmazdım.
Trump, Filistin davası üzerinden, İsrail’e verdiği taviz ve destek ile ülkesindeki Musevi oylarını almak için yatırım yaptı. Ayrıca ırkçı şiddet eylemlerini reddetmeyerek, aşırı sağa da göz kırptı. Biden-Kamala ikilisi ise gizli bir sol-ilerici programları olduğunu reddetmeyerek, klasik demokrat seçmenin ötesindeki radikal grupların oylarına talip oldular.
Trump’ın “Ocak’a kadar görevin başındayım” diyerek Yüksek Mahkeme’ye adeta son dakikada bir muhafazakâr üye ataması, yargıdaki dengeyi sağa doğru değiştirerek, Demokratlara, bir fısıltı kampanyası ile başkanlığı ve Kongre’yi ele geçirirse Yüksek Mahkeme’nin üye sayısını arttırma vaadine imkân sağladı.
Kanada’ya göçen kim olacak acaba?