Müttefikler adına, Hitler’e karşı savaşı kazanan kişi olarak tanınan ABD Akdeniz Kuvvetlerinin komutanı Orgeneral George Patton’ın sürekli dinlenme talip eden Fransız birliğine karşı söylediği bir söz vardır:
“De l’audace, toujours de l’audace.” (“Cesaret, her zaman cesaret.”)
“Audace” kelimesinin ataklık yılmamak gibi anlamı da var. General, muhtemelen “Yorulduk; yatalım biraz!” diyen Fransızları yola sürmek için kullanıyordu bu teşvik ifadesini.
Bu hafta ciddi kaynaklarda ABD’nin Demokrat başkan adayı Kamala Harris’in seçim şansını değerlendiren ama farklı sonuçlara varan makaleler yayınlandı. Muhafazakar National Review dergisinde, derginin yayın yönetmeni Rich Lowry, “Harris’in bir Patton olmadığı muhakkak; ama Demokrat Parti’nin çoktan kaybetmiş olduğu başkanlık yarışına bir cesaret getirdiği de gerçek” diye yazıyor. Gerçi Lowry “Biden’ın ölü gözleriyle baktığı fotoğrafları yayınlandığı sürece, bizzat Patton da gelse Amerikan halkı geride kalan 4 yılın nasıl boşa gittiğini hatırlayacaktır” diyor ama yine de Demokratların kampanyasındaki canlanmayı itiraf etmekten geri duramıyor.
“Kamalanomenon” başlığı ise, Demokratların kalesi New York Times’da. Fenomen kelimesi artık dilimize de girdi. Mesela sosyal medya fenomeni oluyor kişiler. Kelimenin aslı, “Phenomenon” olgu, olağanüstü, harika anlamlarında. Fenomen yani! NYT’ın “Sağ’ı Dinlemeyin. Kamalanomenon Gerçektir” başlıklı makalesinde Harris’in, sadece Demokrat Partililere değil, gerçekte parti ayrımı gözetmeksizin kadınlara, genç kızlara ve ülkede artık bir “kadın başkan” için zamanın geldiğine inanan erkeklere de heyecan getirdiği ifade ediliyor. Artık ABD başkanlık seçimlerinde bir “Kamala Fenomeni” var.
Kamala Harris’in, bir kadın siyasetçi olarak, herhangi bir başka siyasetçiden farklı bir konumu olmadı son 4 yıl içinde. 4 yıl önceki başkanlık yarışında da Kamala Harris’in “fenomen” türü önerileri olmamıştı. Kaliforniya Başsavcısı (bir anlamda eyaletin adalet bakanı) olarak uzun yıllar görev yapmış olan Kamala Harris, 2017’de Kaliforniya senatörü seçilmişti. Seçim analizleri, başsavcıyken eyaletteki siyahlara ve Latin kökenli göçmenlere karşı sert tutumu, silah kontrolünde katı tavrı ve uyuşturucu maddelerin serbest bırakılmasına karşı çıkması sebebiyle bu kesimlerden, onu başkan yardımcısı adayı gösteren Biden’ın oy alamadığını göstermişti.
Harris’in annesi Hindistan göçmeni, babası ise Jamaikalı. Yani kendisi Afrika kökenli olmadığı için “resmen” siyah değil. Ancak ilkokulda “azınlık çocuklarına” uygulanan pozitif ayrımcılık programlarından yararlandığı biliniyor. 12 yaşında annesiyle Kanada’ya gitti ve liseyi-üniversiteyi Quebec’te Fransız okullarında okudu; sonra ABD’de siyah öğrencilere verdiği destekle bilinen Howard Üniversitesi’nde hukuk fakültesini bitirdi.
Bu sırada bir olay, onun hem hukukçu olmasına hem de savcıyken kadınların korunması konusunu ana meselesi yapmasına sebep oldu. Lisede bir arkadaşı, evde, ailenin erkekleri tarafından tecavüze uğradığını anlatarak ondan yardım istedi. Trump ve kampanya ekibi, Kamala Harris’in adı etrafında, “askeri psikolojik harekat kampanyası gibi” bir başarı öyküsü yazılmak istendiğini öne sürüyor. Ancak Kamala Harris başkan adayı olarak bir “fenomen” yaratmaya başladı, bunun “kadın” teması üzerine kuruyor.
Yıllar önce Başkan Clinton’ın yerine karısı Hillary Clinton’ın aday olması fikri ortaya atıldığında, hem sağ hem de sol, koro halinde “Amerika bir kadın başkana hazır değil!” diye haykırmıştı. Kamala Harris, başkanlığını bir “feminizm davası” olarak sunmuyor ama başkan olarak Amerikalı kadınların taciz ve tecavüzden, erkekler tarafından öldürülmelerine, eğitimde hala var olan görünmez duvarların yıkılmasına kadar kadınlara özgü bir gündemi olacağını söylüyor.
Amerika’nın bir kadın başkanı olacak mı? Olursa asıl fenomen bu olur.