Kalabalıkların akli kararlar alması ve uygulaması imkânsızdır. Hele kalabalığın içinde öfkeleri farklı sebeplere dayanan gruplar varsa. Nitekim ABD’de bir siyah Amerikalının polis şiddeti sonucu ölmesinin yol açtığı tepkiler, protesto hareketi ve onu çizgisinden saptıran şiddet olayları, yağmacılık ve polis aleyhtarlığı sonunda, Seattle kentinde dört beş caddeyi içine alan bir işgal hareketine ve birbiriyle ilgisi olmayan tarihi şahsiyetlerin heykellerinin tahribine indirgendi.
Sanat eserlerini, dini imgeleri (ikonları) yerle bir eden, ikonoklast denilen hareket hiçbir zaman son bulmamıştır. Belirli bir felsefe çevresinde toplanmış insanların “ikon kırıcılığı”, bu imgelerin temsil ettiği tarihsel veya toplumsal değerler gözden düştükçe yeniden hortladı. Ancak sanki hiçbir zaman şu son bir ay içindeki kadar anlamsız ve nefret körükleyen tarzda olmadı. Radikal gruplar Churchill heykellerini kırıyorlar ama Churchill’in inşa ettiği emperyalizm, onun bugüne hâkim ırkçılığı sömürüyle, savaşla ve en önemlisi İslam aleyhtarlığıyla devam ediyor.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) Enes Bayraklı ve Farid Hafez tarafından düzenlenen “Avrupa İslamofobi Raporu” yeni yayımlanan beşinci sayısında, Avrupa’daki İslam düşmanlığının hızını hiç kaybetmeden sürdüğünü gösteriyor. Tüm AB üyeleri ile 32 ayrı ülkedeki İslam aleyhtarlığının gün gün gelişmesini ortaya koyan bu kapsamlı raporun kamuoyuna sunulduğu toplantıda konuşan Cumhur- başkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, kıtada azalmak şöyle dursun, giderek artan Müslüman karşıtı ırkçılık suçuna Avrupalı medya kuruluşlarının nasıl iştirak ettiklerini anlattı. ‘Siyasal doğruculuk’ zorlamasıyla “İslamofobi” kavramına karşı çıkan medyanın radikal sol terörizmi övmekte bir beis görmediğini söyleyen Prof. Altun, Suriye ve Irak haberlerinin neredeyse tamamının DAEŞ ve El Kaide gibi terör örgütlerine katılan Avrupalı Müslümanları konu aldığını belirtti.
Gerçekten de “ırkçılığa karşı” çıktığını öne sürerek, gazeteleri-televizyonları protesto edenlerin hiçbirinin elinde, Müslüman karşıtı ırkçılığa itiraz eden tek bir afiş yoktu. Protestocuların, örneğin camilere yapılan saldırıları kınadıklarına dair bir örnek görülmedi. ANTIFA başta olmak üzere bazı grupların Avrupa’daki Müslüman karşıtı ırkçılıktan nemalandırıp, genç insanları radikalleştirerek ölüme göndermelerine yönelik bir itiraz duyulmadı.
Kitlelerin, herhangi bir köklü hareketin vicdanı olması, kalıcı ideolojilere, inançlara yol açmaları beklenemez. Tam tersine, yıkılan ikonaların şu ya da bu sebeple sempatizanı olan kişi ve grupların dile getirecekleri itirazlar, yıkılan heykellerin temsil ettiği yanlış değerlerin biraz daha kökleşmesine sebep olabilir.
Churchill’in heykelini yıkan güruh, Gandhi heykelini de yıkıyor. Ama ne var ki Churchill’in temsil ettiği emperyalizme direnenler bugün Gandhi’nin icat ettiği pasif direniş yöntemini kullanıyor. Anlaşılan, güruhların aklı ve hafızası olmuyor.