Başka birisi söylese sıradan görünebilecek şu cümleyi tekrar tekrar okuyunuz: “Rusya’nın masaya getirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunun dışındaki çözümlerin güvenliği tehlikeye atacak çözümler olma ihtimali fevkalade yüksek.”
MİT’in eski başkanı olması, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a birçok birikim ve edinim katıyor tabii ama hangi karanlık dehlizde hangi kara böceğin ne karıştırdığını bilmek bunların başında geliyor.
Baştan beri Putin’in hem “koca” Rusya’nın kaynaklarını doğru yönetemediğini hem de ABD ve AB’nin bazı üyelerinin, Rusya için onun arka bahçesi niteliğindeki Ukrayna üzerinden yaptığı provokasyonlara “düşmesi” bu satırlarda en ağır ifadelerle kınanıyor. Ama bu noktada Rusya liderine hak vermek gerekiyor. Türkiye’nin tanıklığımızda, BM, Rusya ve Ukrayna arasında imzalanan tahıl anlaşması, Ukrayna’nın buğday ve yulafını ihraç ederken Rusya’nın da kimyasal gübre ürünlerini serbestçe ihraç etmesini öngörüyordu. BM genel sekreteri António Guterres, elbette bu belgeyi BM Güvenlik Konseyi’nin bilgisi olmadan imzalamadı. Ancak konsey üyesi ABD, Rusya’nın sun’i gübre satışına tek taraflı uyguladığı yaptırımları kaldırmadı. Ne kadar ihtiyacınız olsa da Rusya’dan ithalat yapamıyorsunuz; ABD ve AB hükumetleri, firmalarınıza, bankalarınıza hatta kamu görevlilerinize karşı cezai önlemler alıyor. Bunun tek istisnası, tabii, AB’nin Rusya’dan petrol ve doğal gaz ithali! İş kendilerine gelince Rusya AB için düşman olmaktan çıkıyor.
Nisan 2022’den bu yana, sloganı “Karadeniz’de Umut Işığı” olan BM’nin Ukrayna Limanlarından Tahıl ve Gıda Maddelerinin Güvenli Taşınmasına İlişkin Girişim isimli projesi, bizzat Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın arabuluculuğu ile sonuca ulaştı. Bunu, bugün bütün AB ve ABD bakanları, liderleri kabul ediyor ve hepsi koro halinde Erdoğan’ı yeniden “göreve” çağırıyorlar. Neden? Çünkü Ukrayna-Rusya meselesinde “dürüst arabulucu” sadece Erdoğan ve Türkiye’dir.
Erdoğan’a bu tarafsızlığı sağlayan, tarafları iyi tanıması ve beklentilerini anlamasıdır. Dışişleri Bakanı Fidan’ın Rusya masaya gelmezse doğabilecek “güvenlik tehlikeleri” ifadesi, bu tanımanın sonucudur. Putin’in, imzalanmış anlaşmanın 15 aydır uygulanmamasını istiskal, küçümseme, hafife alma gibi yorumlaması olasılığı yüksektir. Bu ise sadece tahıl anlaşmasının yenilenmemesine değil ama daha ziyade Ukrayna-Rusya meselesinde gerçek barış için masaya oturulma ihtimalini büsbütün yok edebilecektir.
Sn. Fidan, Ukrayna’dan bir alternatif öneri beklendiğini de söyledi. Putin’in bu anlaşmayı uzatmamasının sebepleri arasında Ukrayna tahılının anlaşmanın öngördüğü gibi Afrika’ya sevkiyatı yerine, AB’ye satılması da bulunuyor. Alternatif plan, Rusya’nın önerdiği gibi, tahılın Türkiye’yle gelmesi ve BM eliyle Afrika’ya sevki olabilir. Alternatif planda, Rusya’nın sun’i gübre sevkiyatına imkan sağlanması da bulunmalıdır. Bu sağlanmazsa, kimse Putin’i yeni anlaşmayı imzalamamakla suçlayamaz.
Ancak mesele sadece tahıl-gübre satışı değil, bir an önce Ukrayna halkının başına gelen savaş felaketinden kurtarılmasıdır. Bu savaş artık durdurulmazsa, asıl güvenlik tehlikesi, bir Karadeniz Savaşı olacaktır ki, AB ve ABD’nin süregiden Ukrayna provokasyonu ve Putin’in bu tahrik karşısında iki yıldır süren tutumu dikkate alındığında, bu tehlikenin olasılığı ciddi olarak artıyor.