Altı milyon Musevi’yi ve beş milyon Sovyet yurttaşını (Musevi oldukları zannıyla) öldüren Adolf Hitler’in partisinin resmi adı “Ulusal Sosyalist Alman İşçi Partisi” idi. Ulusal Sosyalist’in (Nationalsozialistische) kısaltması Nazi, sonradan faşist siyasal düşünce sisteminin adı oldu. Ancak bu parti Hitler’in ve Alman ırkçılarının ilk partisi değildi. Ondan önce yıllarca Halk Hareketi (Völkische Bewegung) adı altında toplanan çok sayıda dernek, kulüp, sendika (şimdiki adıyla sivil toplam kuruluşu) kurmuşlardı. Bu örgütlerin adlarındaki ortak kelime Völkische bugün, Avusturya’da iktidardaki partide yaşıyor: Österreichische Volkspartei.
Partinin başkanı Sebastian Kurz sadece arada bir Hitlervari Nazi selamıyla değil ama Alman Halk Hareketi örgütlerinin savunduğu “üstün ırk” fikirleriyle de tanınıyor. Ç ok değil iki yıl önce Avusturya’dan Almanya’daki fırınlara gönderilerek öldürülen 125 bin kişi arasında bulunmaktan her nasılsa kurtulmuş birkaç kişi ve kurtulamayanların yakınları, bir bildiri yayınlayarak Kurz’un anti-semitik görüşlerini kınamışlardı. Kurz’un hükumeti Avusturya’da halk arasında hala yaşayan anti-semitizm ile ve özellikle gençleri Nazi benzeri kamplarda eğitime tabi tutanlarla mücadele etmek için kurulan devlet dairesinin çalışmalarına fiilen son vermişti. Kurz, açıkça Hitler ve anti-semitizm aleyhtarı eğitim çalışmalarına karşı olduğunu söyleyen içişleri bakanı Herbert Kickl’ı görevde tutmakta ısrar ettiği için de kınanmıştı.
İsrail Başbakanı bu kınamalardan sonra Kurz ile önce Avusturya’da sonra Tel Aviv’de uzun toplantılar yaptı. Bu toplantılardan sonuncusu 4 Mart’ta bu kez Danimarka’nın da katılmasıyla yapıldı ve üç ülke KOVİD 19’a karşı güçlerini birleştirmeye karar verdiklerini açıkladılar. Bu vesile ile yayınlanan haberlerde İsrail’in kendisiyle İbrahim Anlaşması denen barış anlaşmasını imzalayan Arap ülkelerinin yanı sıra Avusturya ve Danimarka’ya da milyonlarca doz aşı sevk ettiği kaydedildi. Bu sırada Netanyahu işgal altında tuttuğu topraklarda yaşayan Araplar ve Filistin Özerk Yönetimine ait alanlardaki Filistinlilerin aşı edinmesine engel olduğu için hem kendi ülkesinde hem de dünyada kınanıyordu.
Bilindiği gibi geçen hafta, Musevi göçmenler Filistin’e gelmeden ve İsrail devleti kurulmadan önce Kudüs’te oturan ve ellerinde hem Osmanlının hem de İngiliz işgal yönetiminin verdiği tapular ve belgeler bulunan Arapların, sözde mahkeme kararları ile evlerinden atılması ve bu evlerin Musevi yerleşimcilere verilmesi kampanyası başladı. Sonra Netanyahu’nun polisleri ve askerleri, evlerini terk etmemekte direnenleri zorla çıkartmaya başladılar; 30’a yakın kişiyi öldürdüler. Sonra El Aksa katliamı ve 20’den fazla bebek, 100’den fazla insanın öldürülmesi.
Başbakan Kurz, tam bu sırada Avusturya’nın başkenti Viyana’da, başbakanlık binasına İsrail ile dayanışmasını göstermek için İsrail bayrağını çektirdi. Bu bayrak, Filistinlilerden çok Nazi soykırımında ölen Avrupalı Musevilerin ruhuna azap vermiş olmalı.