Unutulmaz bestelere imza atan müzisyen Garo Mafyan aynı zamanda usta bir denizci. Sezon boyunca Bodrum’da kendisi gibi mavi yürekli bir denizci olan Fatih Erkoç ile sahneye çıkan Mafyan “Su hayattır” diyor.
Bazı insanlar kalıcı eserler bırakır ve unutulmaz. Bu nedenle onları tanımlamak kolay değildir. Tıpkı müzik dünyamızın üstadı Garo Mafyan gibi. Onu farklı kılan bir diğer özelliği de iyi bir denizci olmasıdır.
Müzisyen, besteci, kaptan, pilot, motor ve karavan tutkunu, doğasever, iyi bir eş ve kızına sırdaş bir baba. Hayatı “Rönesans tablosu gibi” renk ahenk; deniz yürekli, çok değerli bir Türkiye aşığından söz ediyorum. Cemal Süreya’nın dediği gibi, sabahlarımızı renklere boyayacak insanlara ihtiyaç var bu dünyada. Garo Mafyan, onlardan biri. Müzik hayatı 3.5 yaşında piyano eğitimiyle başlayan, aydın bir anne ve babanın çocuğu olmanın tüm avantajlarını yaşayan, kendisine sunulan olanakları iyi değerlendiren ve yaşamının ilerleyen yıllarında pop müzik tarihimizin efsanelerinden olan saygın bir isim. Sihirli notalarıyla katkı sağlamadığı ünlü neredeyse yok! Her biri gönüllerimizde taht kuran Ajda Pekkan, rahmetli Barış Manço, Sezen Aksu, saygı ve rahmetle andığım İlhan İrem, Zerrin Özer, Nüket Duru, Erol Evgin, Emel Sayın, MFÖ, Leman Sam ve daha pek çok ünlü sanatçı... Bazı insanlar hayatta kalıcı eserler bırakıyor ve unutulmazlar arasına giriyor. Garo Mafyan, bunların başında geliyor. Sezon boyunca Bodrum’da kendisi gibi mavi yürekli bir denizci olan Fatih Erkoç ile sahneye çıkan usta isim, kalan zamanını Çeşme’de ailesiyle geçiriyor. İstanbul’a yıllardır uğramıyor desem abartmış olmam.
Denizcilik tutkusu
Denizcilik tutkusu 1950’lerin sonunda İstanbul’un Anadolu yakasında başlayan Garo Mafyan, sonraki yaşlarında bu sevdasını motoryat ve yelkenli teknelerde pekiştirmiş deneyimli bir kaptan. Günümüzde tekne boyu, yaşı ve modeliyle denizcilik taslayanlara rastlanırken (!) o sadelikten yana. “Su hayattır” diyen Garo kaptan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Toprak, hava, su nasıl temiz tutulur? Bunları anlatmak ve öğretmek gerekir. Sudaki yaşama ve su üstünde onlara saygı duymak gerekir. Özellikle çocuklara bu saygı ve sevgiyi aşılamak gerekir. Ne yazık ki denizlerimizde bunu dikkate almayan olumsuz örneklere de rastlanıyor. Devletimizin denizi iyi bilen ve bu alanda çok ciddi politikalar üreten kişilere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Günümüzde denizciliğin şovuna kaçanlar olduğunu da üzülerek görüyoruz. Bu konu bana sorulduğunda ‘Tekneni değil denizciliğini göster, suyu sev ve onu koru’ diyorum.”
Sakin koylarda demirliyor
Garo Mafyan, ilk teknesini 1988 yılında almış usta bir denizci. Aradan geçen yıllarda tercihlerini motorlu gezi teknelerinden yana kullanmış. Ancak yelkenciliğe de uzak değil. Onun için seyir güvenliği ve dünyada kabul görmüş güvenlik ve nezaket kuralları tartışılmaz derecede önemli. İş yoğunluğu ise hayli fazla. Ancak, bir gözü her an maviliğe bakıyor desem abartmış olmam. Fırsat buldukça Çeşme-Seferihisar arasında yer alan sakin koylarda demirlemeyi tercih ediyor. Bizim hayat üzerine yaptığımız keyifli sohbet, kızı Damla ve damadı Emre Kolburan’a ait Çeşme Ardıç’ta bulunan nefis manzaralı lezzet diyarında oldu. Bir yazıya sığacak gibi de değil! Bu nedenle gelecekte yine buluşacağız. Enginleri ve hayatı konuşacağız. Dileğim o masada usta kaptan Fatih Erkoç’un da bulunması. Gelecek yazıya kadar pruvanız neta, rüzgâr kolayınıza olsun.
Kitap:
Merhum Haşim Mardin’e ait “Rüyam” kotrasının 1952 yılında gerçekleştirdiği Atlantik geçişi, denizcilik tarihine ilgi duyanlar için son derecede önemlidir. Başta merhum Haşim Mardin ve bu tarihi olayı kaleme alan merhum gazeteci Vedat Abut olmak üzere yaşamlarını yitirmiş olanları saygı ve rahmetle anıyorum. Dimitri Karatoprak, Tunç Yalman, Adem Aydın, Ali Dönen, Nazmi Başkır, Yaşar Karaman, Salahaddin Bilgin, Cemil Sarıyer, Selahaddin Berköz ve telsiz görevlileri tarafından başarıyla gerçekleştirilen tarihi seyahat, 30 Temmuz 1952 günü Moda önlerinde son buldu. Böylece Türk bayraklı bir kotra ilk kez Atlantik’i geçmiş oldu. Haşim Mardin ve “Rüyam” yelkenlisinin hazin öyküsü mutlaka film yapılmalıdır. Naviga Yayınları’nı tebrik ediyorum. İlgi duyanlar www.denizkutuphanesi.com sitesinden edinebilir.
Çevre:
Mavilikleri korumak için 29 yıldır başarıyla faaliyet gösteren TURMEPA, denizlerimizde oluşturduğu çevreci zinciri filosuna kattığı yeni atık alım tekneleriyle daha da güçlendirdi. Dünyanın önce gelen römorkör yapımcılarından SANMAR’ın desteğiyle bu yıl Bodrum’daki tekne sayısı 2’ye çıkarıldı. Böylece bölgede sezon boyunca daha fazla atık su toplanarak denizlerimizin korunmasına katkı sağlanacak. SANMAR Yönetim Kurulu Başkanı Cem Seven ve Başkan Vekili Ali Gürün başta olmak üzere katkı yapanların tümünü alkışlıyorum.