Eczacı profesör İhsan Çalış’ın adını alan “Astragalus ihsancalisii” bitkisinin bir kanser hastasıyla başlayan hikayesi.
Yeryüzünün en büyük hazinesi doğa. Medeniyetimizi doğal kaynaklara borçluyuz. Tükettiğimiz her şeyin kökeninde tabiat var. Karanlığı aydınlatan da doğa, hastalıkları iyileştiren de. Mesela ateşimiz yükseldiğinde söğüt ağacı kaynaklı molekülle iyileşiyoruz, sıtmadan kınakına ağacı sayesinde kurtuluyoruz. Bugün kanser ilaçlarının yarısından fazlasına bitki ve hayvan kökenli bileşikler sayesinde sahibiz. Ve bu muazzam düzenin kurulmasında kimi zaman rastlantılar da önemli pay sahibi.
90’lı yıllar... Ankara’da tedavi gören bir kanser hastasının klinik tablosu şaşırtıcı derecede iyileşiyor. Hasta, bu tabloyu araştıran doktoruna bir bitki özütünü içtiğini söyleyince; doktor bitkinin köklerini Prof. Dr. İhsan Çalış’a ulaştırıyor. Çalış, o dönem Hacettepe Üniversitesi’nde bitki kimyası çalışıyor. Aslında onun orada olması da rastlantı. Bitkiyi laboratuvarda analiz eden Çalış, o güne kadar literatürde hiç rastlamadığı 3 yeni molekülle karşılaşıyor. Bir bilim insanı için hayali bile zor olan bu keşif, onu sadece köklerine sahip olduğu bitkinin peşine düşürüyor. Önce Ankara çevresini tarıyor. Köklere benzer bitkileri toplayıp, analiz ediyor.
Laboratuvarda aylarca çalışıyor. Ahlatlıbel’de karşılaştığı geven otu (astragalus) onun ‘evreka’sı oluyor. Görüyor ki, aynı 3 molekül Ahlatlıbel’deki bitkide de var. Tabii çalışmalarının merkezi ‘astragalus’ oluyor o günden sonra.
Astragalus ihsancalisii
Astragalus’un bağışıklık sistemini güçlendiren, antioksidan ve antikanser bileşiklerini tek tek tanımlayarak uluslararası literatüre kazandıran Çalış, sadece Astragalus türlerinden 100’ü aşkın bitkisel molekül tanımlamış. İndekslediği
“ Yaklaşık 11 bin bitki türüne sahibiz. Potansiyel bir kaynağımız var ama maalesef iş birliği içinde çalışma anlayışımız yok. Meslek hayatım boyunca elimden 1000’e yakın molekül geçti. ‘Bunları diğer disiplinlerle bir onkologla çalışabilseydim kansere karşı etkili bir molekül bulabilir miydim’ diye düşünürüm hep. Maalesef bir kesimde ‘bitkiden ilaç olmaz’ yaklaşımı var. Oysa ki kansere karşı bulunan ilaçların yüzde 62’si doğal ya da doğal moleküllerden hareketle üretildi. Alanımıza bilimsel yaklaşmak zorundayız. Ancak, ‘Şu bitkiyi şununla kaynat, ayazda bırak, sabah kullan’ diyen profesörlerimiz alanımızın değerini gölgeliyor.”