Doğada her şeyin bir su ayak izi var. Mesela 1 kilogram sığır etinin sofranıza gelmesi için en az 15 bin litre suya ihtiyaç var. Bir fincan sade kahvenin son kullanıcıya kadar geçirdiği süreçte gereken su miktarı 140 litre
Kışlıkları çıkarmadan kışı yarıladık. Palto-kazak satamayan tekstilciler stok eritmek için indirim üstüne indirim yapıyor. Birçok kayak merkezi kar yağmadığı için açılmadı. Barajlar S.O.S veriyor ve bahara tarımsal kuraklık endişesiyle yaklaşıyoruz. Nihayetinde dünyanın en sıcak ikinci yılını geride bıraktık. İlk 15 gününe bakılırsa 2018’de de benzer bir tablo bizi bekliyor. İşte Avustralya. Yazı yaşıyor. Asfalt eriten sıcaklar binlerce yarasayı öldürmüş.
Yeterli suyumuz var mı?
Yetkililer de durumun farkında. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun “Son 44 yılın en kurak yılını geride bıraktık” açıklaması hâlâ tazeliğini koruyor. Birkaç ay içinde etkili kar ve yağmur gelmezse baharda işimiz zor gibi gözüküyor. Susuzluk tehdidi kapımızda. Aslında su kıtlığı sadece kurak dönemler için geçerli bir risk de değil. Dünya Ekonomik Forumu’nun Risk Raporu’na göre dünyadaki en önemli 3 riskten biri zaten. Halihazırda, dünya nüfusunun beşte biri su sıkıntısı içinde. Önümüzdeki 40-50 yıl içinde nüfusun yüzde 40 dolayında artacağı düşünülürse suya olan talebin de bu oranda artması kuşkusuz.
Peki varolan kaynak bu talebe yetecek mi? En hassas nokta da burası. Kullanılabilir tatlı su miktarı dünya su varlığının yüzde 1’inden daha az bir kısmına karşılık geliyor ve 884 milyon insan temiz suya erişemiyor. Nüfus ve tüketim artışı bu hızla sürerse suya erişim dünyanın ilk problemi olmaya aday. Türkiye’de de durum farklı değil. Çünkü küresel ısınmanın en fazla etkilediği coğrafyadayız ve su kıtlığı sınırındayız. Şu an 32 milyar metreküp su kullanıyoruz ve yaklaşık 10 yıl içinde mevcut su rezervinin (112 milyar metreküp) tamamını kullanmak zorunda kalabaliriz. Bugün kişi başı doğrudan günde 216 litre su kullanıyoruz. Bu hesaba dolaylı su kullanımını da katarsak günlük tüketimimiz 5 bin 416 litre. Sizce de muazzam bir rakam değil mi?
Dolaylı kullanım, yediğiniz içtiğiniz gıdalar ve kullandığınız metaların üretimi için harcanan su miktarı oluyor. Yani, su ayak izi.
Bunları bilmek neden önemli?
Doğada her şeyin bir su ayak izi var. Mesela 1 kilogram sığır etinin sofranıza gelmesi için en az 15 bin litre suya ihtiyaç var. Marketten 1 kilo çay alırken 9 bin litre su da almış oluyorsunuz. Bir bardak şarabı 109, 50’lik birayı 148 litre litre su karşılığı içiyorsunuz. Mesela bir fincan sade kahve. Bir fincan sade kahvenin son kullanıcıya kadar geçirdiği süreçlere bakalım... Kahve bitkisinin yetiştirilmesi, hasadın yapılması, rafine edilmesi, nakliyesi, kahve çekirdeklerinin paketlenmesi, kahvenin satılması ve fincana koyulması. Bütün bunlar için gereken su miktarı 140 litre. Bu kahve, kâğıt bardakta, süt ve şeker eklenerek tüketildiğinde harcanan su miktarı 208 litreye kadar çıkıyor.*
Peki bunları bilmek neden önemli? Hem bireysel hem de sektörel su ayak izini azaltabilmek için. Çünkü, sadece yıllık gıda israfı bile 2 milyar ton suyun boşa harcanması anlamına geliyor.
Nasıl hesaplanır?
Su ayak iziniz hesaplanırken, evinizde yaşayan kişi sayısıdan, arabanızı hangi sıklıkta yıkadığınıza varana kadar birçok parametre belirleyici oluyor. Aslolan ise dolaylı su kullanımınız. Bunun için haftalık, et, süt, peynir tüketiminiz, kaç fincan çay-kahve içtiğiniz, kıyafete ne kadar para harcadığınız, aldığınız benzinin miktarı ve doğalgaz faturanız gibi kriterler devreye giriyor. Sonuçta ortaya çıkan su ayak iziniz ise, mavi-yeşil ve gri olmak üzere 3 ana bileşenden oluşuyor.
Mavi Su Ayak İzi, bir malı üretmek için ihtiyaç duyulan yüzey ve yeraltı tatlı su kaynaklarını ifade ediyor. Yeşil Su Ayak İzi, bir malın üretiminde kullanılan toplam yağmur suyu anlamına geliyor. Gri Su Ayak İzi ise kirliliğe yönelik bir gösterge. Kirlilik yükünün bertaraf edilmesi ya da azaltılması için kullanılan tatlı su miktarına işaret ediyor. Su ayak izinizi hesaplayan birçok uygulama var. Şu adres de onlardan biri: http://www.gtecarbon.com/water-footprint-calculator/index.php?language=tr
Yazıda kullanılan rakamların bir bölümü Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik Raporu’ndan.