Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kınalı bamya, gül biber, sarı karpuz... Bugünü, küçük bir çekirdek parçasıyla yüzlerce yıl geriye bağlayan o tohumlar, yerel kalkınma için de
büyük bir potansiyele sahip


"Yeşil devrim” olarak lanse edilen endüstriyel tarım, hepimizi tek tip tüketime mahkum etti. Bugün kentlerde reyonlar, fabrikadan çıkmışcasına aynı görünüm ve aynı tatta(tatsızlıkta) sebze meyvelerle dolu. Oysa, doğada muazzam bir zenginlik var. Yüzbinlerce bitki çeşidi var mesela. Binlercesi de yenilebiliyor. Sofralarımıza ise hepi topu 100 kadar bitki geliyor. Hatta dön dolaş bunun 10-20 çeşidiyle besleniyoruz. Çünkü, hep aynı tohumun meyvelerini yiyoruz. Tarımsal üretimin küresel tekellerin elinde olmasının sonucu bu! Tabii zamanla neleri kaybettiğimizi bize en iyi atalık tohumlar gösteriyor. Bugünü, küçük bir çekirdek parçasıyla yüzlerce yıl geriye bağlayan o tohumlar, yerel kalkınma için de büyük bir potansiyele sahip.

İzmir Karaot Köyü’nde yetiştirilen kınalı bamya mesela. Birçoğumuz hayatı boyunca onu hiç görmemiştir belki. Bamya sevmeyenlere dahi sempatik gelecek bir görünüme sahip aslında. Ve bir köyün kaderini değiştirecek güce... Farklılığı ve tadıyla pazarda yarattığı ilgiyi köydeki üreticilerden Fevzi Uçar anlatıyor: “Hiçbir köylünün hasadını pazara çıkarmasına gerek kalmıyor. Tüccarlar direkt gelip alıyorlar. Kınalı bamya sayesinde şehre gidenlerin bir kısmı köye döndü. Gitmeyi düşünürken sırf bamya için kalan aileler oldu. Zeytinden, incirden kazanamadığı parayı kınalı bamya sayesinde kazananlar var. Kilosu 10-20 lira arasında satılıyor ve sezonu 3-4 ay sürüyor. Güneş görmeden gece 3-4 gibi toplanmaya başlanıyor, en geç sabah 10’da bırakılıyor. O satılıyor, birkaç gün sonra tekrar hasadı var.”

Atalık hazineler



Dışı yeşil içi sarı karpuz

Kınalı bamyadan başka biberden patlıcana 50’ye yakın yerel tohum, her yıl toprakla buluşuyormuş köyde. Börülceleri de atalık tohumdan. O tohumların verdiği ürünlerden alınan yeni tohumlar da, bir sonraki yılın birikimi oluyor. Endüstriyel tarımda ise tam tersi. Her yıl çiftçi, bir şirketten tohum veya fide almak zorunda. Çünkü aldığı üründen elde edeceği tohum, sonraki yıl işe yaramıyor. Verim vaadine karşı hibrit tohumun dikeni de bu. Tabii atalık tohumun zenginliği ise sadece sürdürülebilirliği değil. Birçoğumuzun hasret kaldığı, bir kısmımızın ise hiç deneyimleyemediği farklı tatlar da bu çeşitlilik sayesinde yaşıyor. Bilecik Yeniköy’ün “sarı karpuz”u mesela.. Dışı yeşil içi sarı. Tüm kış kilerde bozulmadan durabiliyor. Sadece yaz aylarında aşılı karpuz yiyenlerin kaçı tadını bilir, meçhul. O da atalık tohum. Yeniköy’de dedelerden kalma çekirdeklerden yetiştiriliyor. Bu yıl ticari üretimini köylülerden Hüseyin Çobanoğlu yapmış.

Hepsini de iyi fiyata İstanbul’da bir alıcıya satmış. Tadının eşsiz olduğunu söylüyor. Sadece hayvansal gübreyle yetiştirmiş ve hiç kimyasal kullanmamış. Nisan ayında tohumunu ekiyorlarmış toprağa. Hatta dayanıklılığından ötürü, ‘Kilerdeki karpuzu tarlada yiyip, çekirdeğini bile dikebilirsin’ diyor. Doğal döngünün zenginliğine bakın. Yine atalık tohumdan gül biber ve altı köşeli bamya da yetiştiriyorlar köyde. Ve bir de “beyaz kavun” varmış, ihracata giden. Köydeki çiftçilerden Hidayet Öz, yakınlara baraj yapılınca iklim değişikliğinin etkisiyle artık yetişmez olduğunu söylüyor. Hasat dönemi her gün 5-10 kamyon kavun çıkan köy, şimdi hayvan yemi için yonca yetiştiriyormuş.