Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üst katta oturan komşu, gecenin geç saatinde eve geldiğinde, ayağındaki pabuçları çıkarır, tak tak diye duvara fırlatırmış. Alt kattaki komşusu buna alışmış. Birinci pabuç tak diye duvara fırlatıldığında uyanır, ikinci taktan sonra tekrar uykuya dalarmış. Bir akşam, üst kattaki komşu ayakkabısının tekini tak diye duvara fırlattıktan sonra, öbürünü yavaşça yere koymuş. Geliniz görünüz ki komşu, ikinci tak geciktikçe tekrar uyuyamaz olmuş. Bekle bekle... Saatler geçiyor. Dayanamamış. Üst kata çıkarak kapıyı çalmış. “Allah’ını seversen şu ikinci pabucunu da fırlat da... Beklemekten kurtulayım. Uykuya dalayım” demiş.
İşte bizler de benzer bir durumdayız... ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırımını beklemekten uykularımız kaçtı. Artırsa da ne olacaksa olsa...
FED Başkanı Yellen Teyze pabucun birini fırlatıyor gibi yapıyor ama tam da fırlatmıyor... Birini fırlatsa, ikinci pabucu ne zaman fırlatacak diye bekleyeceğiz.

Peki şimdi ne olacak?
Yellen Teyze’nin pabuç atma durumuyla ilgili değerlemeler yapmakta uzmanlaşanlara göre, (1) Nisanda faiz artışı yok. (2) Mayısta toplantı yok. (3) Haziranda ufak da olsa faiz artırımı olabilir. Bu belirsiz ortamda, (1) Dolar değer kazanmaya devam ediyor, (2) ABD Merkez Bankası faizi artırsın artırmasın dolar faizi yükseliyor. (3) Dünyada yüzen gezen paralar, Amerika’ya yönelmiş durumda.
Bizim döviz açığımız var. Cari açığımızı küçültsek bile, her ay en az 3 milyar dolar dolayında taze döviz girişinin olması gerekiyor. Her yıl mevcut döviz borçlarının döndürülmesi için borç tazelememiz gerekiyor.
Döviz açığının nedeni, ithalat faturasını karşılayacak büyüklükte ihracat yapamamaktır.
Biz ihracatı artıramayınca iç talebi kısarak, büyümeyi yavaşlatarak ithalatı azaltmaya çalışıyoruz.
Ne var ki,
- İç talebi kısarak, döviz açığını kapatmak demek, halkın refahını artırma iddiasından vazgeçmek demektir.
- Kaldı ki, iç talep ne kadar kısılırsa kısılsın, ithalatı azaltmanın bir sınırı var. Çünkü bizde tarım ürünlerinden, sanayi ürünlerine, her ürünün içinde büyük ölçüde ithalat girdisi var.
Gübre için, hayvanlara fabrika yemi üretmek için, sıvı yağ üretmek için, buzdolabı, çamaşır makinesi üretmek için akla ne gelirse gelsin her türlü malı üretmek için ithalat yapıyoruz. Petrolü, gazı dolarla satın alıyoruz.
Doların değerinin artması bizim paramızın değerini eritiyor. Doların faizinin yükselmesi doların borçlanma faturasını büyütüyor.
Sonunda olan Ayşe Hanım Teyzeme oluyor. Ayşe Hanım Teyzemin hayatı pahalanıyor.
Ayşe Hanım Teyzemin geliri enflasyon karşısında artmayınca, satın alma gücü geriliyor.
Bu kısır döngüden çıkmanın yolu yok mu? Var... Türk ekonomisi ithalat faturasını ödeyebilecek ölçüde döviz üretirse, basit anlatımla, ihracatını artırırsa, dövize bağımlılığı giderek azalır.

Ayşe Teyzem yanar mı?
Her gün Amerikan dolarının değer artışını, dolar faizinin ne olduğunu izlemekten kurtuluruz.
Türkiye piyasası dünya piyasasının bir parçası.. Türkiye, döviz ihtiyacını daha güç şartlarla ve daha yüksek faiz ödeyerek temin edebilecek.
Doların fiyatının artması, doların faizinin artması, yurtiçinde üretim maliyetlerini artıracak. Çünkü bizde tarımdan sanayiye her türlü ürünün içinde ithal girdi var. Her türlü ürünün maliyeti dolara bağlı. Maliyet artınca fiyat mutlaka artar. Fiyat artışı enflasyon demektir. Böyle bir gelişme içinde Türk Lirası’nın faizi de inecek yerde yükselir.
Bütün bunlar Ayşe Hanım Teyzemin mutfak harcamalarını artırır.
Ayşe Hanım Teyzemin geliri enflasyon karşısında artmayınca, satın alma gücü geriler.