Her işte vardır bir hayır. Moody’s notunu iyi değerlendirirsek, ekonomi daha hızlı toparlanır. Moody’s notu ekonomiye hayır getirir.
Biz bunu yapabiliriz. Geçmişe bakınız. Türk ekonomisi krize çabuk girme, krizden çabuk çıkma gücüne ve becerisine sahip bir ekonomidir. En büyük krizi 2001 krizini bile 8 ayda atlattık.
Kaldı ki, şimdilerde ekonomi için kriz söz konusu değil. Döviz bulunuyor. Döviz fiyatı belli bir koridorda uzun süredir sabitleşti. Tek sorunumuz sanayide üretimin yavaşlaması. Üretim yavaşlamasının sonucu olarak gelir artışının ve büyümenin istenen ölçüde olmaması. İş arayanların tamamına iş bulunamaması.
Ekonomiler devamlı olarak aynı çizgide gitmez. İnişler çıkışlar olur. İş aleminde de işler düz çizgide gitmez. İnişler çıkışlar olur.
Dostum Ege Cansen, “En kötü riskleri bile akıllı yönetmek mümkündür. Telaşa kapılarak akılsız tepkiler verilirse o zaman risk, hasar yaratır. Unutmayalım ekonomiler toplamı sıfır olan oyun (zero sum game) değildir. Biri kazanıyorsa, biri kaybediyor kuralı sadece kumarda geçerlidir. Ekonomi karşılıklı işbirliği demektir. Kazan-kazan (non-zero sum game) oyunu kurma becerisine dayanır” der.
Akıllı davranalım
Moody’s notu karşısında, akıllı davranış nedir? Akılsız davranış nedir?
Akıllı davranış, “işimize bakmaktır”. Ekonomiye, özellikle döviz fiyatına müdahale etmemektir. Bırakınız dövizi kendi başına. Eğer yükselecekse yükselsin. Döviz fiyatını aşağıya çekmek için değişik zorlamalara gitmeye, faiz ile oynamaya gerek yok. Döviz fiyatı piyasasına, döviz giriş çıkışlarına müdahaleye gerek yok. Döviz çıkacağı yere kadar çıkar, sonra da inmesi gereken yere kadar iner.
Dövizin yükselmesi cari açığın daha da küçülmesine, bütçe açığının küçülmesine imkân verir. Bunu gören Moody’s gibi notçular da “Türkiye’de işler düzeliyor diyerek” notu artırır.
Akılsız davranış “telaşa kapılarak işi gücü bırakarak dış finans çevrelerini mutlu etme arayışına girmektir”. Faiz silahı başta olmak üzere değişik politikalarla ekonomiye müdahale etmektir. Döviz fiyatının artışını önlemek için oyunlara girmektir.
Ekonomi denilen oyunun nihai hedefi üretimi artırmaktır. Her şeyin başı üretimdir. Türkiye’de kurulu üretim gücü var. Tabii ki yeni yatırımların yapılması iyi olur. Ama bugün için bizim derdimiz, mevcut üretim gücünü değerlendirerek üretimi artırmaktır. Sorun, şu veya bu nedenle mevcut üretim gücünün üretimi yavaşlatmasıdır. Üretim artışı talebin canlanmasına bağlıdır.
Gerçekçi olalım, ekonomi dışı nedenlerle talep (iş talep + dış talep) istenilen ölçüde artmıyor.Üretimdeki yavaşlamanın ana nedeni bu.
Gerçekçi olalım, içeride (gelir yetersizliğinin ötesinde) halkın morali bozuldu. Dışarıda (küresel durgunluk dışında) Türkiye imajı zedelendi.
Kapasitemiz ve deneyimimiz yeterliGerçekçi olalım, gündemi değiştirmek zorundayız. İçeride ve dışarıda gündemin önüne çıkan konuları geriye çekmeye mecburuz. İçeride PKK terörü ve Kürt sorunu gündemin gerisinde iken öne çıkardık. FETÖ diye bir sorundan habersizdik. FETÖ riskini öğrendik. Kötü bir darbe şoku yaşadık. Bu konular önemli ama, politikacılarımız ve medya her gün bu konuları risk unsuru olarak öne çıkarınca normalleşme gerçekleşemiyor.
Rusya ile ilişkilerimiz düzelirken ABD ve AB ülkeleriyle ilişkilerimizde soğuma oldu. Göçmen krizi ile riskli bir ülke görünümü alan Türkiye’nin riski Suriye sorununda aktif duruma gelmesiyle daha da kötüleşti.
Dikkat buyurunuz, içerideki ve dışarıdaki, ekonomi ile ilgisi olmayan gelişmeler ekonomiyi baskı altına almış durumda. Ekonomi eziliyor. Girişimcimiz yerinde duruyor tarlalar, çiftlikler, fabrikalar yerinde duruyor. İşçiler işlerinin başında. Döviz veya TL bulunmuyor diye bir sorun yok. Ham madde ve enerji yetersizliği söz konusu değil.
Akıllı politikalarla üretimi hemen (evet hemen) harekete geçirmeye mecburuz. Üretim artsın yeter. Karne notu o zaman önemini kaybeder. Ekonomiyi değerlendirecekler, nota değil üretime, büyümeye bakar. Biz de bunu becerebilecek kapasiteye ve deneyime sahibiz.