Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstanbul’da 14 milyon insan yaşıyor. Bunların 5 milyona yakını aktif çalışan; 334 bini memur, 525 bini Bağkur kapsamında, 4 milyonu işçi.
İstanbul’a 2.800 dolayında okul ve üniversite var. Okul ve üniversitelere 3 milyon 200 bin öğrenci devam ediyor. Demek ki İstanbul’da her sabah değişik yaştan en az 8 milyon insan evlerinden sokağa çıkıyor. Bazıları yürüyerek bazıları bir araç ile bir yerlere gidiyor, geliyor.
İstanbul’da bir yerlere gitmeye çalışanların 3 milyon 200 bini, 1 milyon 800 bin özel araç ile sokağa dökülüyor. Toplu taşıt araçlarıyla bir yerden bir yere gidenler ise günde 11 milyon 500 bin seyahat yapıyor.

Denizi kullanamıyoruz
Şimdi geliyoruz en önemli noktaya. İstanbul, deniz kıyısında gelişmiş dünyanın ender şehirlerinden biri. Ne var ki toplu taşımadan yararlanan İstanbul’luların sadece, evet sadece yüzde 2.3’ü deniz yolundan istediği yere ulaşabiliyor.
Belediye, hükümet İstanbul’da kara ve raylı taşımada toplu taşıma sistemlerini geliştirmek için büyük çaba gösterirken İstanbullular her gün deniz yolunu daha kullanabilir duruma geliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yayınladığı bilgilere göre, İDO gemileri günde 20 bin, Şehir Hatları gemileri 106 bin, özel tekneler 137 bin yolcu taşıyor. Halbuki sadece minibüsler 2.1 milyon, özel halk otobüsleri 1.4 milyon yolcu taşır durumda.
Gemi mi yok? Var. Gemiler yolcu bekliyor. İskele mi yok? Çok var. Belediye bir kısmını kapattı. Lokanta olarak kiraya veriyor. Bir kısmı kullanılmıyor.

Gemi var işletemiyoruz
İstanbul Belediyesi Şehir Hatları İşletmesi’nin 25 gemisi var. Ama Boğaz’ın iki yakasında yaşayanların bu gemilerle bir yerden bir yere (işlerine) gidip gelmeleri imkansız. Nerede ise sembolik seferler yapılıyor.
Deniz Otobüsleri İşletmesi’nin 24 deniz otobüsü var. Bir süre önceye kadar akşam ve sabahları Sarıyer - Kadıköy arasında birer sefer yapılırdı. Şimdilerde Sarıyer - İstinye - Beşiktaş hattında bir sabah bir akşam saatinde yolcu motoru işletiliyor.
Beykoz ve civarında oturanlar, dolmuş motoru ile Yeniköy’e geçerek karayolundan Beşiktaş’a Karaköy’e ulaşmaya çalışıyorlar.
Boğaz’ın iki yakasından deniz yolu ile Beşiktaş, Karaköy ve Eminönü’ne ulaşmak imkansız. Karayolu demek “trafik” demek, “petrol” demek, ”hava kirliliği” demek, ve her şeyin ötesinde “zaman kaybı” demek. Deniz yolunda yolcunun nereden nereye kaç dakikada gideceği belli. Şehir trafiğini rezil etme derdi yok.

Haberin Devamı

Toplu taşımada denizin payı az