Türkiye’nin toprağı büyük ama sahip olduğumuz toprağın sadece yüzde 28’i tarıma elverişli.
Tarım alanı büyüklüğünde ülkeler arası sıralamada 14’üncü sıradayız.
Tarım alanının büyüklüğü önemli ama daha da önemlisi, o ülkede tarım alanının kaç kişiyi beslediği.
Nüfus artınca kişi başı tarım alanı küçülüyor. Bizde kişi başına 3 dekar tarım alanı düşüyor.
Ülkeler arası kişi başına tarım alanı sıralamasında 40’ıncı sıradayız.
Sahip olduğumuz tarım alanlarının sadece yüzde 6’sı birinci sınıf, her türlü tarımın yapılabileceği tarım alanı.
Büyük bölümü sulamayla ürün yetiştirilebilen alan.
İşte bunun için tarım alanlarını korumak zorundayız. Ne var ki “sanayileşme ve şehirleşme” nedeniyle tarım alanlarımızı hem de en değerli tarım alanlarımızı kaybediyoruz.
Nadas dönemi
Son 25 yılda nüfusumuz yüzde 40 artarken, tarım alanlarımız yüzde 14 azaldı.
25 yıl önce 28 milyon hektardı. Şimdi 24 milyon hektar. 4 milyon hektar tarım alanı yok oldu.
TZOB Başkanı Bayraktar, ”Kaybettiğimiz tarım alanları Hollanda, Danimarka ve İsviçre’nin her birinin yüzölçümünden büyük. 127 milyon nüfusu olan Japonya’nın tüm tarım alanı 5.6 milyon hektar. Nüfus artarken tarım arazisi kaybı arttığı için kişi başı tarım arazisi 25 yılda 5 dekardan 3 dekara geriledi” diyor.
24 milyon hektar tarım arazimizin her yıl 4 milyon hektarı nadasa bırakılıyor.
Sulanabilir tarım arazilerimiz 8.5 milyon hektar büyüklüğünde. Bugüne kadar 6 milyon hektar araziyi sulanabilir hale getirdik. Kalan 2.5 milyon hektarın da sulanabilir hale getirilmesine çalışılıyor. Sulama bazı ürünlerde verimin 5 kat artmasını sağlıyor.
Ancak sulamanın bilinçli yapılması gerekiyor. Suyumuz az. Vahşi ve yanlış sulamayla, toprak verimsiz hale geliyor. Tuzlanıyor.
Verim önemli
Değişen yaşam koşulları ve ekonomik koşullar tarım arazisinde tarım yapmak yerine bu arazi üzerinde fabrika kurmayı, konut yapmayı daha kârlı hale getiriyor. Tabii ki fabrika ve konut da önemli. Ama insanın hayatta kalabilmesi beslenmesine bağlı. Türkiye kendi kendini besleyebilen az sayıdaki ülkeden biriyken, tarım ürünlerinde giderek dışa bağımlı hale geliyor.
Özellikle yağlı tohumlarda, pamukta, yem bitkilerinde arz-talep arasındaki açık büyüyor. Hububatta ve bakliyatta bile arz-talep açığı başladı.
Tarım alanlarımızın daha fazla kaybolmaması, tarım alanlarımızın veriminin yok olmaması ciddi tarım politikalarını zorunlu kılıyor.