Yabancı sermayeli banka sayımız 30’a ulaştı. 6 özel sermayeli bankamızda yabancı sermaye iştiraki var.
15 banka yabancı sermayeli. 6 yabancı banka Türkiye’de şube açtı.
3 yabancı sermayeli kalkınma ve yatırım bankası faaliyet gösteriyor.
Yabancıların Türkiye’de banka sektörüne ilgilerinin arkasında acaba ne var?
Dostum, iktisatçı Ege Cansen, ticarette para kazanmanın yolu “Ucuz yerden satın alarak, pahalı yerde satmaktır” der. Bu önemli ilke en çok “para ticaretinde” işler. Para ticaretinin esası, parayı ucuz (faizin düşük) olduğu yerden alarak, pahalı (faizin yüksek olduğu) yerde satmaktır.
Türkiye’de hükümetlerin uzun süre ucuz döviz, yüksek faiz politikası uygulaması, Türkiye’yi para ticareti yabanlar için cazip bir ülke haline getirdi. Hele hele, hükümetlerin (enflasyondaki artışa rağmen) döviz fiyatını sabit tutma başarısı bu ticarete soyunanları teşvik etti.
Sonuç ortada. Bırakınız, küresel piyasalarda başa güreşmek için Türkiye’de banka açan veya bankalara iştirak eden Amerikan, İngiliz, Alman ve Fransız bankalarını, kendi ülkelerinde sorunları olan Yunan, Portekiz, İspanyol, Rus, İtalyan, Pakistan bankaları bile Türkiye’de banka sisteminde yer aldı.
Katar, Kuveyt, Libya, İran, İsrail bankaları Türkiye pazarına girdi.
Pazarın cazibesi
Dünya piyasalarındaki dalgalanmalar acaba yabancılar için Türkiye’nin bankacılık bakımından cazibesini kaldırdı mı? Kaldıracak mı?
Türkiye’nin tasarruf açığı küçülse de devam ediyor. Türkiye’de döviz riskini özel sektör taşıyor ve taşıyacak. Bütün bunların anlamı, Türkiye’nin dış kaynağa bağımlılığının azalmayacağı, artacağıdır.
Türkiye’de kısa sürede enflasyonun, paranın bol olduğu ülkeler enflasyon ortalamasının yüzde 2’lere inmesi mümkün değil. Türkiye’de faizin kısa sürede küresel piyasaların en yüksek faiz oranı yüzde 2’lere inmesi mümkün değil. Bu durumda dışarıdan ucuza alacakların, Türkiye’de pahalıya para satma imkânları ortadan kalkmayacak demektir.
Bu ticarette iki risk var. (1) Politik risk. -İflas riski. (2) Devalüasyon riski. Türkiye için iflas riski sıfırdır. Politik risk dalgalanır. Ama, enflasyon ve dış açık sürdükçe devalüasyon riski ortadan kalkmayacaktır.
Citibank neden kaçtı?
Acaba Citibank neden kaçtı? Başka bankalar da Citibank gibi kaçar mı? Citibank, yurtdışı iştiraklerini tasfiye programı çerçevesinde Akbank’tan çıkmak zorundaydı. Akbank’ın veya Türk piyasasının durumuna bağlı olarak değil, beceriksizlikten ve yanlış bir kararla “zamansız” olarak Türkiye’den çıktı. Kendi etti, kendi buldu.
Bugünlerdeki belirsizliğe ve konjonktürel dalgalanmalara rağmen Citibank’ın peşine takılarak Türkiye’den çıkmayı düşünen yabancı banka yatırımcısı yoktur.
Gelelim Türkiye’de banka sisteminde yabancı sermayeli bankaların paylarının ne olduğuna.
Bankaların banka sistemindeki ağırlıkları, mevduat, kredi işlemlerindeki paylarına ve özkaynaklarına göre ölçülür.
Bu üç göstergeye dayalı kaba değerlemeye göre, Türkiye’de banka sisteminde kamu bankalarının ağırlığı yüzde 30, özel sermayeli mevduat bankalarının ağırlığı yüzde 25, kamu ve özel sektör bankaları olarak yerli sermayeli bankaların ağırlığı yüzde 55‘tir. Yabancı sermaye iştiraki olan özel bankaların banka sistemindeki ağırlığı yüzde 25, Türkiye’de şube açan yabancı bankaların ağırlığı yüzde 15 dolayındadır. Kalan yüzde 5 pay kalkınma ve yatırım bankalarına aittir.