Mülkiye’de Mali Şube’de 4 kız arkadaşımız vardı. Bunlardan biri, 4 yıl sınıf arkadaşlık yaptığımız Aysel Asal idi. Güzel, zarif bir kız olan Aysel’e çok kişi âşıktı. O kimseye yüz vermezdi. Son sınıfta ders çıkışlarında kapının önünde uzun boylu ince vücutlu bir gence rastlamaya başladık. Sonra anladık ki Aysel’i bekliyor. Ve de Aysel bu genç delikanlıya “yüz veriyor”. Bozulduk. Kıskandık. Ama yapacak bir şey yoktu.
Altan Öymen’i böyle tanıdık. Demek ki ben Aysel’i 59 yıldır, Altan’ı 56 yıldır tanıyorum.
Ulus gazetesinde çalıştığı için Mülkiye’ye devam edemeyen Altan, Aysel’in aşkı ile son sınıfta derslerin çoğuna girmeye başladı. Ve o yıl birlikte diploma aldık.
Ben Mülkiye’de “çizer”dim. Karikatür çizer, şairlerin şiirlerine desen de çizerdim. Altan Öymen ile tanıştıktan sonra birkaç yazısına çizim yaptım. Oturduğu evi su basmıştı. Mizahi bir üslupla Ulus’ta hikâye ettiği olaya çizdiğim karikatür beğenilince çok mutlu olmuştum. Daha sonra annemin Altan’ın annesi ile tanışıklığını ve dostluğunu duyunca şaşırdım.
Altan’ın annesi Nezaket Hanım, Düzce’de öğretmen iken, annem ile arkadaşlık ederlermiş. Çapa Muallim Mektebi’nden hocası Hıfzırrahman Raşit Bey (Öymen) Düzce’ye gelmiş. Köy nişanı yapmışlar. Uzun yıllardan sonra Ankara’da annem ve Nezaket Hanım dostluklarını sürdürmüşler. Onların Meşrutiyet’teki evlerinde ve bizim Cebeci’deki evimizde Düzcelilerle beraber olurlarmış.
Altan ile dostluğumuz Anka Ajansı döneminde sürdü. Uğur Mumcu ve Teoman Erel’e gidip geldiğimde Altan ajansın patronu idi. Sonra Anka Ekonomi Bülteni’nin yayını başladı. O dönemde de Yalçın Küçük ile sürdürdükleri bu yayının İstanbul’datanıtılmasına destek vermeye çalıştım.
Aysel Öymen, Hazine’nin değişik bölümlerinde dışarıda ve içeride önemli görevler üstlendi. Türkiye’ye döviz akımı sağlayan OECD Türkiye’ye Yardım Konsorsiyumu’nda Türk heyetlerine başkanlık etti. Paris’te yapılan toplantılarda Türk heyetine planlamadan uzman olarak katılan karım Nuran’a dostluk, yakınlık gösterirdi.
Öymenler’e hayrandı
1975-1980 arası dönemde İstanbul iş çevreleri için Ankara bilinmeyen bir kapalı kutu idi. O yıllar Hazine’deki görevi nedeniyle Aysel Öymen‘in ismi fazla duyulmaya başlamıştı.
Vehbi Koç, bizimle akşam yemeği yer, sağdan soldan konuşurdu. Bu sohbetlerden birinde Aysel Öymen’in adı geçti. Nuran, Aysel’den söz etti. Ben Altan’ı anlattım. İlgisi arttı. “Bana bu arkadaşlarınızı tanıtsanıza” dedi. Altan ve Aysel’e, Vehbi Bey’in ilgisini anlattım. “Vehbi Bey’i Ankara’da bize yemeğe getirsene” dediler. Vehbi bey ile özel olarak mı Ankara’ya gittik hatırlamıyorum ama bir akşam Aysel ve Altan’ların Çankaya’daki evine yemeğe gittik. Vehbi Bey kocaman bir çiçek yaptırmıştı. Tanıştılar, viski içildi. 4 kişilik yemek boyunca hiçbir yardımcı ortalıkta görülmedi. Aysel hem servisi yaptı hem sohbete iştirak etti. Vehbi Bey Aysel’i de Altan’ı da pek beğendi. “Yavuuu... Bu kız müthiş. Hem Maliye’de genel müdür... Hem ev hanımı... O yemek ne yemekti” diyerek hayranlığını ifade etti. Ve o günden sonra Altan ve Aysel, Vehbi Bey’in en sevdiği çiftlerden biri oldu. Vehbi Bey ölünceye kadar her yıl Erdek yaz tatilini Altan ve Aysel ile birlikte yaptı.
Altan başarılı bir gazetecidir. Ama Aysel de başarılı bir kamu görevlisidir. İkisi de görmüş geçirmiş kimselerdir. Önceden tanıdığım Aysel’e torpil yapayım... Altan’ın başarısında Aysel gibi bir karısı olmasının büyük, hem de çok büyük payı vardır. Bu da unutulmasın. Altan’ın gazetecilikte 60’ıncı yılını kutlarım. Hazırlanan kitap için dostlarından yazı istenmiş. Benden yazı isteyen olmadı. Bunları içimden geldiği için yazdım.