İstanbul Modern’de, Mehmet Güleryüz’ün 1963 yılından bu yana yaptığı tablolardan, heykellerden, çizimlerden seçmeler sergileniyor.
Mehmet Güleryüz (1938) çok yönlü ve farklı bir sanatçımız.
Ünlü yabancı yazarların sosyopolitik içerikli, “eleştirel ve ironik” metinlerine dayalı oyunlarını sahneleyen tiyatrolarda oyuncu olarak hayata başladı.
Daha sonra, sahnede oyuncu olarak verdiği mesajları, ülkedeki gelişimi, dönüşümü gene “eleştirel ve ironik” yaklaşımla, çizimleriyle, renkleriyle tuvale yansıtır oldu.
Güleryüz’ün farklılığının arkasında, 1960’lı yılların güçlü tiyatro hareketi var. O yıllarda çok sayıda tiyatro topluluğu, ünlü yabancı yazarların sosyopolitik ağırlıklı eserlerini sahneledi.
O yıllarda bu oyunlarda rol alan sanatçılar, sahneledikleri oyunlardaki rolleriyle bir anlamda bütünleşti.
Önce oyun, sonra resim
Güleryüz, 1963 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimi görmeye başladı. Fakat bir süre sonra, tiyatro dünyasının cazibesine kapılarak okuldan ayrıldı, profesyonel oyuncu olarak Arena Tiyatrosu Topluluğu’na katıldı.
1960’lı yıllar İstanbul’da ünlü yazarlarının oyunlarını sahneleyen tiyatroların ve tiyatrolarda sahne alan sanatçıların büyük ilgi gördüğü yıllardı.
Güleryüz, avangart, politik mesajlar taşıyan, provokatif bir dile sahip Arena Tiyatrosu’nda, Alfred Jarry’nin “Kral Übü”sünde rol aldı. Asaf Çiğiltepe ve Atilla Tokatlı’nın birlikte kurdukları tiyatroda, Çetin İpekkaya, Ani Şahnazar (İpekkaya), Tolga Aşkıner ile sahneye çıktı. Daha sonraları, Ege Ernart, Başar Sabuncu, Remzi İnanç, Şevket Altuğ, Tuncer Necmioğlu, Nurhan Nur, Oya Aydoğan, Serpil Gence, Bülent Akkurt ve Genco Erkal ile Arena Tiyatrosu’nda sahne aldı.
Kral Übü’nün ardından Marcel Aymee’nin “Başkalarının Kellesi”, “Aslan Asker Şvayk” ve Rumen yazar Ion Lucas Karaciah’ın “Kayıp Mektubu”nda sahnedeydi. Rol aldığı oyunların dekor ve kostümlerini de çizdi.
Gül Pulhan, “Eleştiren, düşündüğünü açıkça söyleyen, başkaldırıcı üsluba sahip Arena Tiyatrosu’nun 1960’lı yıllar Türkiye’sinde üstlenmeye çalıştığı misyonun Güleryüz’ü fazlasıyla etkilediğini” belirtir.
Eğitimsiz olmuyor
Güleryüz 1963 yılında turne dönüşü desen çizmeye başladı. 1964 yılında tekrar Akademi’ye döndü. Cemal Tollu atölyesinde çalışmaya başladı. Bu arada kendi atölyesini kurdu. 1966 yılında diplomasını aldı. 1970 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın üniversitelere öğretim üyesi yetiştirme amaçlı Avrupa Konkuru’nu “Troleybüs Biletçisi” ile kazandı. Paris’te 4 yıl resim ve litografi eğitimi gördü.
İstanbul Modern’deki serginin küratörü Levent Çalıkoğlu, sanatçının değişik koleksiyonlardaki 150 tablo ve heykeliyle bir o kadar gravür ve desenini toplamış. Bu çok yönlü sanatçının, renkli hayat hikâyesine dayalı olarak resim ve heykel çalışmalarını başlangıçtan günümüze yansıtan güzel bir düzenleme yapmış.
Sergilenen en etkili tablolardan biri de “Türk Solu” (2006) adını taşıyan yapıt. Bizim entel solun durumu bundan iyi resmedilemez.
Oya Eczacıbaşı’nın yönetimindeki İstanbul Modern’de bu ay “Mehmet Güleryüz’ün Retrospektifi” yanında, fotoğrafçılıkta farklı arayışları olan Şahin Kaygun’un sergisi de var. İstanbul Modern’in koleksiyonlarına dayalı olarak “Geçmiş ve Gelecek” başlığı altında Türkiye’de modern ve çağdaş sanatın gelişimi sergileniyor.