Gayri Safi Yurtiçi Hasıla yılın ilk 3 ayında yüzde 4.8 oranında büyüdü. İlk çeyrekte dış talep artmadı ancak iç talepteki artışla büyüme rakamı uçuşa geçti. Tarım yüzde 2.7 büyürken, sanayide üretim artışı 5.9 oldu
Halkın tüketimi yüzde 6.9, devletin tüketimi yüzde 10.9 artınca, yılın ilk 3 ayında yüzde 4.8 büyüdük.
Büyüme, üretime dayanır. Üretim artınca ekonomi büyür. Üretimin artmasıysa talebe bağlıdır. Talep (1) İç talep ve (2) Dış talep-ihracat diye ikiye ayrılır. Yılın ilk 3 ayında dış talep-ihracat artmadı. Ama iç talep o kadar çok arttı ki bu sayede büyümede “uçmuş durumdayız”.
İç talep büyümesi eğer yatırıma dayalı büyümeyse, sağlıklı büyümedir. Ne var ki yılın ilk 3 ayında yatırım talebinde artış yok. Yüzde 0.1 gerileme var. Artış halkımızın tüketiminde görüldü. Halkımız tüketimi artırınca üretim artıyor.
Sanayide işler iyi
Yılın ilk 3 ayında tarımda üretim artışı yüzde 2.7 oranında. Sanayide üretim artışı yüzde 5.9 gibi yüksek bir oranda oldu.
Yılın ilk 3 ayında sanayi üretim endeksinde büyük artışlar olmuştu. Endeks ocakta yüzde 3.6, şubatta yüzde 8.6, martta 4.7 arttı. İlk 3 ayda sanayi üretim endeksi yüzde 5.6 artış gösterdi. Sanayideki artış ekonomideki büyümenin lokomotifidir.
İşte ilk 3 aydaki yüzde 4.8 oranındaki milli gelir büyümesinin arkasında sanayi büyümesi var. Sanayi büyümesinin arkasındaysa iç talepteki artış, tüketim büyümesi var.
Halkımız tüketmeyi sevdi
Halkımız, parası varsa parasını harcayarak, parası yoksa, içeriden dışarıdan borçlanarak tüketiyor. Halkımız tüketimi sevdi. İlk 3 ayda milli gelirimiz 100.0. Toplam harcamalarımız 108.2 oldu. Gelirimizden fazlasını (sadece ve sadece) tüketime harcadık.
Cari fiyatlarla hesaplanan milli gelir, dönem ortalaması dolar kuruna bölünerek, milli gelir dolara dönüştürülür. 2014 yılı ilk 3 aylık dönemde ortalama dolar fiyatı 2.45 TL iken, 2015 yılının aynı döneminde 2.94 TL oldu. Bu nedenle, sabit fiyatlarla TL olarak milli gelir yüzde 4.6 oranında büyürken, cari döviz kuru ile yüzde 6.3 oranında küçüldü.
Cari açıkta iyiye gidiş var
Cari açık, olağan döviz geliri ile olağan döviz gideri arasındaki farktır. 2016 yılının ilk 3 ayında cari açık 7.8 milyar dolardı. Nisan ayında da 2.9 milyar dolar açık verdik. İlk 4 ayın döviz açığı 10.7 milyar dolara yükseldi.
Cari açığın (döviz açığın) finansmanı da açığın büyüklüğü-küçüklüğü kadar önemlidir. Finansman demek, ülkeye “sermaye hareketleri” ile (ve de nereden geldiği belli olmayan kaynaklardan) döviz girişi ve çıkışı demektir. Ülkeye normal olarak 3 kanaldan (1) Doğrudan sermaye (2) Portföy Yatırımı (3) Kredi olarak döviz girer çıkar. Bunlara ek kanal “nereden geldiği belli olmayan döviz” giriş çıkış kanalıdır.
2016 Nisan ayında ülkeye doğrudan yatırım olarak 299 milyon dolar, portföy yatırımı olarak 3.6 milyar dolar, kredi olarak 807 milyon dolar net döviz girişi oldu. Normal kanallardan gelen 4.7 milyar dolar dövize karşılık nereye gittiği belli olmayan 1.3 milyar dolar döviz çıkışı gerçekleşti. Açıktan fazla net döviz girişi olunca, döviz rezervleri azalmadı. 400 milyon dolar arttı.
Döviz girişi önemli
Ülkeye döviz girişi açık rakamından büyük olunca piyasa rahatlar. Döviz fiyatı artmaz. Az olunca, piyasa huzursuz olur. Döviz fiyatı kıpırdamaya başlar.
Nisandan geriye son 12 ayda 28.6 milyar dolar açığa karşılık sermaye hareketiyle 18.4 milyar dolar girdi. Nereden geldiği belli olmayan 2.5 milyar dolar ile döviz girişi 20.9 milyar dolara ulaştı. Giren döviz açıktan az olduğu için açığın 7.7 milyar dolarlık bölümü için döviz rezervlerimizi kullandık.
Cari açık küçülüyor ama küçülen cari açığı finanse edecek ölçüde döviz girişi olmuyor.
(2016 yılı ilk 3 aylık büyüme rakamlarını, cari açık rakamlarıyla birlikte değerlendirmek gerekir. Ekonomi büyüyünce, cari açık da büyürdü. 2016 yılının ilk 3 ayında ekonomi yüzde 4.8 büyürken, ithalatın ve cari açığın da artması beklenirdi. Halbuki 2016 yılında geçen yılın ithalat harcamasının yüzde 10.6 gerisinde. Cari açık ilk 3 ayda 10.9 milyar dolardan 7.8 milyar dolara geriledi. Acaba büyümenin ithalat gereği nasıl karşılandı?)