Oylama bitti. “Evet” oyları öne çıktı.
Ayşe Hanım Teyzem sabırsız. “Evet çıkarsa, 17 Nisan Pazartesi’nden itibaren her şey daha iyi olacak diyordunuz... Piyasa ne durumda? İyilik işaretleri başladı mı?” diyerek sual eyliyor.
“Ayşe Hanım Teyzeciğim, dün bir, bugün iki... İyilikler pat diye başlar mı?” diyerek cevaplamaya çalıştı isem de. O ısrarcı... “Çarşıyı pazarı gezmeden cevaplama... Etrafı dolaş da nelerin olup bittiğini bana anlat” şeklinde konunca, Ayşe HanımTeyzemin Israrından kendime vazife çıkardım. Soluğu Kapalıçarşı’da aldım.
Nuruosmaniye Camii’nin bahçesinden geçerek, Kapalıçarşı’nın anlı şanlı Nuruosmaniye kapısının önüne dikildim.
Yolun iki tarafında turistlere halı, hediyelik eşya satan dükkânlara, kuyumcu dükkânlarına, bu arada Kapalıçarşı’ya giren çıkanları seyrediyorum.
Hemen arkamda bir döviz büfesi var. Hem döviz, hem altın alıp satıyorlar.
Döviz büfesinin önünde kuyruk yok ama gelen giden çok. Görevliye “Durum nedir? Oylamadan bu yana değişiklik var mı?” diye sordum.”Oylama öncesi biraz hareket vardı. Şimdi altın alan yok. Gelenler dolar alıp satmaya gelenler. Ama hep küçük miktarlarda” dedi.
Alsak mı, satsak mı?
Ben camın arkasındaki görevliyle konuşurken bir hanım teyze arkada bekleşiyordu. Gişeden ayrılınca, yanıma yaklaştı. ”Satayım mı?” dedi. Şaşırdım.”Neyi ?” diye sordum. ”Altın düşecekmiş. Dolar da ucuzlayacakmış. Üç beş altınım var... Acaba satayım mı?” Ben, “Teyzeciğim... Bu işlerden anlamam. Siz kendiniz karar verin” diye teyze hanımı iknaya çalışırken, bu defa eli bastonlu bir amca yaklaştı, “Hanım sana sorduğuna göre, sen bu işi biliyorsun. Cebimde bir miktar dolarım var. 16 Nisan’dan sonra dolar 3.50 TL olacak dediler. Bugün 3.69 iken satayım mı?” demez mi?
Baktım olacak gibi değil, döviz büfesinin önünden ayrıldım. Güvenlik kontrolünden geçerek Kapalıçarşı’ya girdim...
Aaaaaa... O da nesi? Girişte, kapımın bir yanındaki o anlı şanlı antika eşya ve eski ziynet eşyaları satan dükkânlar kapanmış. Sıra sıra kuruyemişçi ve lokumcu dükkânı olmuş.
Sanki Kapalıçarşı’ya değil de Mısır Çarşısı’na giriyorsunuz.
Kuruyemişçi ve lokumcularda çalışan görevliler dükkânların önüne çıkmış, müşteri avlamaya çalışıyor.
Daha önce sohbet ettiğim kuyumculara “N’oldu buradaki eski antikacılar, kuyumcular?” diye sordum. “Terör nedeniyle önce yabancıların, sonra yerlilerin ayağı kesilince, bir süre dayanmaya çalıştılar. Dayanamayan dükkânı kapattı. Kiralar ayda 20 bin dolar dolayında iken, mülk sahipleri kiracı bulamayınca ayda 7-8 bin dolar kirayla dükkânları kuruyemişçilere verdiler” dediler.
Biraz ilerledim. Sağ kolda Sandal Bedesteni’ne giriş var. Vakıflar’a ait Sandal Bedesteni yenilendi. İhale ile bir gruba kiralandı. Pırıl pırıl olmuş ama Kapalıçarşı ile, hatta İstanbul ile ilgisi yok. Halbuki yıllar önce burası Kapalıçarşı’nın en canlı bölümüydü. Burada her gün bir başka malın müzayedesi yapılırdı. Müzayedeyi belediye düzenler, müzayede yapılan yerin etrafını çepçevre dolanan ahşap üç beş basamaklı tribünlere oturanlar, fiyat artırarak müzayedeye katılırdı.
Ana yolda ilerlerken, dükkânlarının kapısı önünde müşteri bekleyen esnaf ile sohbet ediyorum.
Anlatıyorlar: “İstanbul’da patlayan bombalar Kapalıçarşı trafiğini kesti. Eylül ayına doğru işler açılıyordu. Daha sonra gene duruldu. Ümidimiz 16 Nisan oylamasından sonraki ‘evet’ dönemi...
Tabii ki yabancı turist önemli. Ama bizim ana müşterimiz yerlilerdir. Yabancılar gelmiyor ama yerliler de gelmiyor. İnşallah 16 Nisan’dan sonra önce yerliler ardından yabancılar gelecek.”
Esnafın bu iyimser anlatımı insana moral veriyor. Hem siftah etmediklerini söylüyorlar hem de çay ikram ediyorlar.
Dükkân önünde ayakta çayımızı yudumlarken, gelen geçeni izliyoruz. Az sayıda Arap, arada sırada Japon turist grubu... Ama yerli trafiği ağırlıklı bir tablo var.
Esnaf anlatıyor: ”Arap, Kapalıçarşı’da alışveriş yapmaz. Uzakdoğulular, yeni açılan kuruyemişçi ve lokumcu dükkânlarından alışveriş yapıyor. Pazartesinden bu yana sokaklarda gelen geçen sayısı arttı ama hiçbirinin elinde henüz alışveriş torbası yok.”
Kapalıçarşı’nın bir yönetimi var. Yöneticileriyle konuştum. ”Yönetimin mülk sahibine dükkânını şuna ver, buna verme deme hakkı yok. Çarşıda 2.400 dükkân var. Kapalı dükkân sayısı bir ara 90’a kadar çıktı ama şimdilerde 60 dolayında dükkân kapalı” dediler.
İşler ne alemde...
Ben Kapalıçarşı’ya her gidişimde Halıcılar Caddesi’nde, Metin Tosun’un Fes Kahve’sinde oturur çay içer, Abdullah isimli dükkânından da Anadolu’nun değişik yörelerinden gelen örtülerden satın alarak dostlara dağıtırdım. Fes Kahve yabancı, varlıklı turistlerin mola yeriydi. Yabancı turistler gelmez olunca hem kahve hem dükkân kapanmış. Üzüldüm.
Girdiğim Nuruosmaniye kapısından çıkmak için geri dönerken daha önce sohbet ettiğim esnaf sordu “Hocam, gezdin, gezdin, gördün, dinledin... Her gün ekonomi şöyle böyle diye de yazıyorsun... Kapalıçarşı ne durumda?”
Güldüm... “Ben bunu sizlerden öğrenmek için buraya geldim. Sizden öğreneceğim, sonra da öğrendiklerimi Ayşe Hanım Teyzeme anlatacağım. Ne diyeyim?” dedim.
“Şöyle de” diyerek durumu özetlediler.... ”Oylama bitti. Netice, ülkeyi yönetenlerin beklentisi doğrultusunda. Daha önce söz verdiler, ‘Evet çıkarsa işler düzelecek’ dediler. Biz büyüklerimize inanırız.
İki günde, üç günde neyin ne olacağı belli olmaz ama genel beklenti işlerin açılacağı şeklinde. İşler açılacak, daha iyi olacak inşallah.”
Durum budur: Ayşe Hanım Teyzem ile Ali Rıza Bey Amcamın bilgilerine arz olunur.