Bu hafta ne olduysa, “piyasa” hareketlendi. Hareketlenen piyasa “reel piyasa” değil”, “finansal piyasa.”
Ne var ki halkımız sabah kalkıyor, akşam yatıyor. Gözü TV ekranında, kulağı haberlerde, dolar fiyatı, altın fiyatı ne oldu? Borsa endeksi indi mi, çıktı mı?
- Dolar geçen hafta sonu 3.81 TL iken, dün 3.87 TL’den işlem gördü. Euro 4.71 TL’den 4.79 TL’ye yükseldi.
- Döviz sepeti (% 50 dolar+% 50 euro) hafta sonu 4.19 TL iken dün 4.33 TL olmuştu.
- Altının gramı geçen hafta sonu 162.2 TL idi, dün 164.9 TL oldu.
- On yıllık faiz oranları % 12.19’dan % 12.61’e, 2 yıllık gösterge faiz % 13.32’den % 13.72’ye yükseldi.
- Bu olumsuz gelişmelere karşın, borsada işler fena gitmiyor. Geçen hafta sonu BIST-100 Borsa endeksi 116.9 iken, dün 118.5 dolayına çıktı.
Ne oldu da dolar, euro, altın fiyatları arttı?
Efendim, Anadolu anlatımıyla, “Dokuz ayın çarşambası, bir güne geldi”.
Hepsi bir güne geldi
- Moody’s kredi notumuzu kırdı.
- Ocak ayı cari açığı (döviz açığı) yüksek çıktı.
- Enflasyonun düşeceği konusunda ümitler zayıfladı. Merkez Bankası bile “enflasyonun gerilemesi” güç diyor.
- Dışarıda Türk ekonomisiyle ilgili iyimser yaklaşımlarda bozulma başladı. Kredi risk primi CDS, geçen hafta sonu 167.3 iken, dün 173.1’e yükselmişti.
- Afrin operasyonu devam ediyor. Ne zaman sona ereceği belli değil.
- ABD’de yönetimin sertleşmesi olasılığı, başka ülkeleri de bizi de olumsuz etkileyecek.
- Halk Bankası davası karara bağlanamadı.
- Mevduat artışı sınırlı olduğundan banka kredilerinin genişleme olasılığı zayıf.
- Hükümet cari harcamaları, teşvikleri, destekleri artırıyor. Bunun sonunda iç piyasadan borçlanma ihtiyacı ortaya çıkacak.
İçerideki gelişmeler “olumsuz” ama dışarıdaki gelişmeler finansal piyasadaki olumsuz hareketi desteklemiyor:
- ABD dolar endeksi geçen cuma 90.0 iken, dün 89.8’e gerilemişti.
- Çapraz kur hafta sonundan bu yana değişmedi. 1.23’te kaldı.
- Altının ons fiyatı 1.325 dolardı, 1.323 dolar oldu.
Özetle, sadece dolar fiyatı 3.81 TL’den 3.87 TL’ye yükselmesine, döviz sepetinin 4.19 TL’den 4.33 TL’ye yükselmesine bakarak “Öldük bittik” havasına girmeye, “Ekonomi batar mı?” diye dertlenmeye gerek yok.
Üretime bakalım
Unutmayalım. Dışarıdaki şartları, doların, euro’nun, altının, petrolün fiyatını kontrol edemeyiz ama bizim kontrol edebileceğimiz gelişmelere gereken ilgiyi gösteremiyoruz.
- Cari açık artmaya devam ettiği sürece,
- Enflasyonu aşağıya çekemediğimiz sürece, finansal piyasalarda “dalgalanmalar” devam edecek. Borsayı bir kenara bırakalım. Ana dalgalanma “dolar” fiyatında oluyor, olacak.
Tekrarda yarar var. “Finansal piyasalar” önemli ama “Reel piyasalar” daha da önemlidir. “Reel piyasa” demek, üretim demek, ihracat demek.
Büyük kamu projeleri, konut yatırımları ekonomiye “hareket” getiriyor ama “bereket” getirmiyor.
Cari açık daha çok üretime dönük yatırım yaptığımız için değil, daha çok tüketim yaptığımız için büyüyor.
Üretime bakalım. Her şeyin başı üretim. Üretime dayalı bir ekonomik yapıyı oluşturamazsak, finansal piyasalarda dalgalanma devam eder. Finansal piyasaların baskısı reel ekonomiyi ezer.