Borç - alacak ilişkisinde eskiden "söz" esas idi. Söz tutulmayınca "senet" ortaya çıktı. İlişkiler imzaya bağlandı. Fakat görüldü ki, borçlu kötü niyetli ise, senet işe yaramıyor. O zaman senetten "çek"e geçildi.
Çekin arkasında kanunlara dayalı olarak "hapis" güvencesi var. Karşılıksız çek imzalayan, açık anlatımıyla çekin üzerinde yazılı ödeme tarihinde bankadaki hesabında parası olmayan "hapis cezası" ile cezalandırılıyor.
Ödenmeyen çeklere imza atanlara hapis cezası çıkalı beri senetler çek oldu. Çek ile teminat altına alınan borçlar ödenir oldu. Ve de bu sayede "çek - senet mafyası" ortadan kalktı...
Amma ve lakin, geliniz görünüz ki, Türkiye "İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi"nde yer alan 4 nolu protokole uymak zorunda.
Avrupa Birliği’nin Anayasa değişikliği için Türkiye’ye verdiği listede "ekonomik suç sayılan konularda insanlara hapis cezası verilmemesi" talimatı da yer alıyor.
Bu talimat doğrultusunda Anayasamızın 38’inci maddesine bir ekleme yapıldı. Bu ekleme Resmi Gazete’de yayımlandı. Eklemede deniliyor ki, "Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz."
Bu Anayasa değişikliğini genel olarak yorumlayanlar, "bundan böyle hiç kimsenin ekonomik suçtan hapis cezası ile cezalandırılamayacağını, banka suçlularının da hapisten kurtulacağını, vergi vermeyenin hapse girmeyeceğini" sanıyor.
Prof. Dr. Ünal Tekinalp Hoca’dan öğrendiğime göre durum şudur: Önce yasalarımız Anayasa’ya uygun hale getirilecek. Sonra Anayasa tüm ekonomik suçlar için hapis cezasını kaldırmıyor. Sadece "sözleşmeden doğan" (iki tarafın kendi aralarındaki anlaşma ile belirledikleri) yükümlülükler ile sınırlı olarak hapis cezası kaldırılıyor.
Senet, çek ile teminat altına alınan yükümlülükler sözleşmeden doğan yükümlülüktür. Bu konudaki icra takibi sözleşmeden doğan takiptir. Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen hapis ile cezalandırılamayacak. Bu yükümlülüklerle ilgili icra takibinde mal beyanında bulunmayan hapse atılamayacak.
Ama vergi borcu, SSK borcu gibi kanundan doğan yükümlülükler ve bunlara bağlı icra takibinde hapis cezası olacak. Bankalar Kanunu’na göre bankaları zarara uğratanların suçu "zimmet" (devletin parasını cebe atmak) suçu sayılıyor. Bankacılıktaki dolandırılıcılık "mevsuf" (vasıflı) dolandırıcılık olarak kabul ediliyor. Bu nedenle banka suçluları için hapis cezası devam edecek.
Tekrar dönelim ödenmeyen çeklerdeki "hapis yaptırımının Anayasa ile kaldırılmasına..."
Henüz, borç ödeme erdemine sahip olamamış toplumlarda hapis cezası borç - alacak ilişkilerinde en büyük yaptırımdır. Yaptırım olmadan hukuk sistemi işlemez. Borcunu ödemeyen, borcun cezasını hiç ödemez...
Bundan sonra hapis cezası uygulanmayacak diyerek kimse kimseye borç vermeyecek mi? Kimse senet, çek imzalamayacak mı? Borç verilecek. İmzalar atılacak... Ama borç ödenmedi mi hapis yaptırımının boşluğunu gene çek - senet mafyası dolduracak...