Enflasyon, faiz, döviz kuru yeni ekonomi yönetiminin öncelikle ele alacağı konular.
Ne var ki bunların teker teker çözümü imkânsız. Bunlar sarsıntıya uğrayan bir ekonomik yapının en fazla zarar gören yanları.
Unutmayalım, seçim öncesi ekonomide yeni bir kilitlenme başlamıştı. Kilitlenmeyi başlatan, döviz girişlerinin yavaşlamasıydı. Döviz girişlerinin yavaşlamasına yol açan ise cari açığın büyümesi oldu.
Cari açığın büyüklüğü ve finanse edilememesi ekonomiyi kilitledi.
Cari açığı büyüten, ithalattaki artışın ihracatın önüne geçmesidir.
Sorunun kaynağı cari açık
Temelde bu yapı değişmeden döviz açığımızın küçülmesi ve finansmanının kolaylaşması da mümkün olamayacak.
Darboğaza girildiğinde, faizi yükselterek yabancı fonların girişinin artırılmasına, tıkanıklığın açılmasına çalışıldı.
Merkez Bankası’nın faiz artırımının sadece fon girişlerini hızlandırmakla sınırlı kalması beklenirken, ekonomide genel bir faiz tırmanışı yaşandı.
İyimser beklentilere rağmen döviz girişlerinin artmaması, bu arada dünyadaki olumsuz gelişmeler, petrol fiyatlarının yükselmesi, küresel kur savaşları, Türk Lirası’nın aşırı değer kaybına yol açtı.
İşletmeler yük altında
Hızla artan faiz yükünü, %24’lere ulaşan ticari kredi faizini büyük ölçüde borç yükü altında olan işletmelerimizin kaldırması imkânsızdır.
Arz ve talep dengesizliği, döviz fiyatlarında beklenmedik oynaklığa ve tırmanışa yol açtı. İşletmeler bir yılda %24 faiz yüküne ek olarak, %20 dolayında döviz kuru yükü altında ezildi.
Bunun sonucu, haziran ayı üretici fiyatları endeksi %23.71, tüketici fiyatları endeksi %15.39 yükseldi.
Bu tabloda halkı en fazla ilgilendiren enflasyondur. “Önce enflasyon sorununu çözelim” demeye imkân yok. Sorunlar birbirinin içine girmiş durumda.
İşte bu nedenle, ekonomide yeni yönetimin enflasyon, faiz ve döviz kuru sorunlarını teker teker ele alarak çözmesine imkân yok.
Çözüm, bir bütünlük içinde olacak.