Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ankara harcamasını kısmaz ise, bu vergi de yetmez... Ya, yeni vergiler alacak... Ya da para basarak enflasyonu sürdürecek. Deprem bahane... Esas olan Ankara'nın harcamayı kısmak istememesi...
Ankara, Mercedes'e binmek istiyor. Yeni Mercedes otomobiller sipariş etmek istiyor. Ankara, kendine bina yaptırıyor. Çankaya köşkün, bakanlıklar da TBMM'nin bahçesini binalarla doldurdu. Ankara ile Polatlı arasındaki karayolunun iki yanı bina oldu. Huber Köşkü yetmedi. Kalender'de Cumhurbaşkanı için yeni köşk yapıldı. İçi dayandı, döşendi... Şimdi sırada Beşiktaş'taki Atik Ali Paşa Sarayı var. Özelleştirilmesinden vazgeçilen saray Dışişleri için lojman olacak... Korumalara yeni otomobiller alınacak... Mercedes makam otomobillerinin önünde üç, peşinde üç koruma arabası koşacak... Milletvekillerine yeni binalar yapılacak. Ankara'dakiler için lojmanlar tutulacak... İçlerine eşya konulacak... Para lazım... Parrrraaaa!..
1999 yılında Ankara'nın harcamaları 28.1 katrilyon lira... Halbuki vergi ve sair gelir olarak toplayabilecekleri para 14.4 katrilyon lira. Arada 9.7 katrilyon açık var... Para yetmiyor... Ya borçlanılacak, ya para basılacak, ya vergi artırılacak.
2000 yılında Ankara 46.9 katrilyon lira harcamak istiyor. Halbuki halktan toplayabileceği para topu topu 32.5 katrilyon lira... Ankara'nın istediği kadar Mercedes otomobil alabilmesi, istediği bankaları kurtarabilmesi, istediği batakçıların kredilerini silmesi, istediği müteahhitlere yol, santral, top, tüfek sipariş edebilmesi için 14.4 katrilyon lira daha para bulması lazım...
Deprem bahanesi ile, alelacele çıkarılan bu ek vergi kanunu ile toplasa toplasa 2.5 veya 3.5 katrilyon topladı diyelim... Gene de 10 veya 11 katrilyon lira açık var. Harcamalar gelirin bu kadar üzerinde...
Bu açığı kapatmanın, Ankara'nın istediği kadar harcama yapmasının 3 yolu var: (1) Ya yeni vergiler gelecek, (2) Ya banknot matbaası işleyip para basacak, (3) Ya da iç borçlanma sürüp gidecek.
Ankara büyük bir yanlış yaptı... Rantiyeleri vergilendirdiğini sanarak, faize vergi koyduğunu sanarak, iç borçlanma sistemini yıktı. Tarümar eyledi.
Bu çıkan ek vergi kanunu ile geçmişe dönük olarak Hazine bonosu ve devlet tahviline getirilen vergi ile, ne rantiyeler vergilendirildi, ne de faize vergi konuldu. Sadece iç borçlanmaya aracılık eden mali aracı kurumlar kesimine "haraç" getirildi.
Tasarruf ile Hazine bonosu ve devlet tahvili faizinden yararlananlara Sayın Ecevit "rantiye"ler diyor. Dikkat buyurunuz... Devlet tahvilini "alan" ile" "faizden yararlanan" aynı kişi değil. Bunu Sayın Ecevit ve bu ek vergi kanununu çıkaranlar herhalde bilmiyor. Bu sayfanın altındaki tabloya bakınız.
İç borç toplamak için çıkarılan bono ve tahvillerin yüzde 85'i bankaların, yüzde 11'i kamu kuruluşlarının, yüzde 2.3'ü özel sektörün, yüzde 1.5'u tasarruf sahiplerinin elinde...
Milyarder Hasbi Ağa olsun, dul Ayşe Hanım Teyze olsun, sanayici Nuri Bey olsun, yurtdışındaki yatırımcı olsun, parasını devlet tahviline, bonosuna doğrudan yatırmıyor. Hazine'den devlet kağıtlarını doğrudan almıyor. Bir bankanın aracılığıyla alıyor.
Bankalardaki iç borçlanma kağıtlarının sahibi, bankaların sahipleri değil. Bankaya repo ile para yatıranlar. Bankaya mevduat hesabı açtıranlar. Banka onların parası ile bono veya tahvil alıp, portföyünde saklıyor. Bu bono ve tahvilin faizini vadesinde devletten alacağına güvenerek repo ve mevduat hesabı sahiplerine paranın faizini ödüyor. Geçmiş dönemin faizleri tıkır tıkır ödendi... Ek vergi kanunu ile getirilen vergiyi tasarruf sahipleri ödemeyecek. Onlar faizlerini vergisiz aldı. Henüz almayanlara da repo ve mevduatlarına vaat edilen faiz vergisiz ödenecek... Ek vergiyi tasarruf sahipleri adına bono ve tahvil alıp kasasında tutan aracılar, bankalar ödeyecek... Ek vergi aracıların - bankaların elinde patladı.
Şimdi lütfen siz söyleyiniz. Bu durumda iç borç çarkı eskisi gibi döner mi? Bankalar tahvil ve bono almaya devam eder mi? Eder ise faizinin düşürülmesine "evet" der mi? İç borçlanma kapısı kapanır ise de ne olur? Yeni vergiler gelir veya enflasyon gelir... Taaaa kii... Ankara harcamaları kısmadan dengenin tutturulamayacağını anlayana kadar.