Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Beyaz Rusya’nın (Belarus’un) başşehri Minsk’ten gece trenine bindik. Trenin tümü yataklı vagondan oluşmuş. Her kompartımanda iki yatak var. Yatak örtüleri, yastık kılıfları, el ve yüz havluları bembeyaz mis gibi ve de kolalı keten... Mini etekli, uzun boylu (bizde olsa manken diye her gün TV’de arz - ı endam eyleyecek güzellikteki) üniformalı ‘kondüktör’ hanım, yolculuk boyu bardak bardak çay ikram etti. Mevsim nedeniyle karları erimiş "kayın ormanlarından" geçerek sabahın ilk saatlerinde Moskova’nın Belaruskaya tren istasyonuna ulaştık.
Rus seyahat bürosunun bizim için kiraladığı minibüs ve görevlendirdiği üniversitede tarih ve edebiyat okumuş rehber Tamara Ivanova istasyonun kapısında bizi bekliyordu.
O gün Moskova için önemli bir gündü. Moskova’da Kızıl Meydan’da Zafer Bayramı geçiti ve kutlamaları vardı.
Ruslar İkinci Dünya Savaşı’nda nüfuslarının onda birini kaybetmiş. Bu nedenle 9 Mayıs 1945 tarihinde Alman ordularının yenilgisini Zafer Bayramı olarak kutluyorlar. Kızıl Meydan’daki kutlamalara 145 bin kişi katılmıştı. Putin’in önünden çok görkemli geçit yapıldı. İnsanlar sokakları doldurmuştu. Moskova’nın o kalabalık gününde, arka yollardan dolanarak şehir dışına çıktık.

İsimleri kilise kubbelerinden
‘Altın Yüzük Şehirleri’ni görmeye gidiyorduk.
Doğu Avrupa’dan gelen Rus halkının ataları Slavlar, 6’ncı yüzyılda Moskova çevresindeki ormanlık bölgeye yerleşmişler. Sekizinci yüzyılda ise ticari amaçla kehribar, kürk ve beyaz köle ticareti yapan Vikingler (Varangyanlar) bu bölgeye hakim olmuş. Kuzeyde Novgorod ile güneyde Kiev şehirlerini kurmuşlar. Vikinglerin şefi Burik’in soyundan gelen Prens I. Vladimir, ‘vaftiz olarak’, Ortodoks Kilise’sine bağlanmış. Bizans İmparatoru’nun kız kardeşiyle evlenmiş. Bu dönemde kuzeyde Novgorod ve güneyde Kiev en büyük yerleşim bölgeleri olarak gelişmiş. Ancak 1237 yılında Moğollar Kiev’i işgal edince insanlar kuzeye yönelmiş. Rostov Yaroslavl, Vladimir, Suzdal gibi yerleşim bölgeleri kurulmuş. Bu şehirler Bizans, Orta Asya ve Batı Avrupa ile ticaret yaparak gelişmiş. Zenginleşmiş. Bu bölge Ortodoks Kilise’sinin en önemli merkezi haline gelmiş. Binlerce kilise yapılmış. Moskova da bu dönemde, bu şehirlerdeki prenslikler tarafından kurulmuş.
Şimdilerde Moskova’nın kuzeyindeki bu şehirler, ‘Altın Yüzük Şehirleri’ olarak adlandırılıyor. Çünkü, bu şehirlerdeki Ortodoks kiliselerinin altın yaldızlı ‘soğan biçimi’ kubbeleri pırıl pırıl parlıyor. Çünkü, Vladimir, Suzdal, Ivanova, Kostroma, Yaroslavl, Rostov, Pereslavi - Zaleski, Sergiev Posad isimli bu sekiz şehir ile Moskova, yüzük biçimi, yuvarlak bir hat üzerine dizilmiş durumda. Moskova’dan karayolu ile yola çıkılıyor. Hepsi gezilerek tekrar Moskova’ya dönülüyor.

Durumları kötü değil
Şehrin kalabalığından kurtulduğumuzu sanarak Vladimir’e gitmek için M7 karayoluna çıktığımızda şaşırdık... Gidiş yolu dört şerit, küçük küçük otomobillerle dolmuştu. Otomobillerin içine çoluk çocuk tıkışmışlar. Zafer Bayramı tatili nedeniyle Moskovalı’lar daçalarına gidiyor. Daça, meyve ve sebze yetiştirilen küçük bahçeye verilen isim. Rusya’da yiyecek maddelerinin bulunmadığı yıllarda, kendi sebzelerini, meyvelerini yetiştirsin diyerek ailelere şehir dışında küçük küçük bahçeler tahsis edilmiş. Bu bahçelere sahip olanlar daha sonra buralara birer küçük kulübe kondurmuş. Şimdilerde hemen her ailenin bir daçası var. Daçalar 5 bin dolar ile 20 bin dolar arasında alınıp satılıyor. Yerli yapım otomobiller 3 bin dolar ile 5 bin dolar arasında... Yollardaki otomobillere ve yol boyu daçalara bakınca Rusların öyle sanıldığı gibi kötü durumda olmadıkları anlaşılıyor.
Altın Yüzük Şehirleri’nde onarılmış, yenilenmiş çok sayıda Ortodoks kilisesini, manastırı, kremlini (kremlin kale demek, her şehrin bir kalesi var) gezdik. Suzdal’da Pokrovskaya Manastırı’nın bahçesinde, motel haline getirilen kulübelerde geceledik. Üç gün süren ‘Altın Yüzük Şehirleri’ turu dönüşünde Rusya Ortodokslarının "kabe"si, "Aziz Sergius Teslis Manastırı"na uğradık. 1345 yılında Sergyev Posad’ın kurduğu manastır Rusya’nın en önemli dini merkezlerinden biri olmuş. Ortodokslar hac için buraya geliyor.
Komünist döneminde baskı altında kalan kilise, şimdilerde hızlı bir uyanış içinde. Din adamlarının sayısı ve göçü yine tırmanışa geçmiş. Alt gelir grubu insanların kiliseye bağlılığı dikkati çekiyor.