Güneri Cıvaoğlu

TÜRKİYE dışarıdan ve içeriden “algı bombardı-manı” altında.
Tansiyon yükselişte.
Ekonominin göstergelerinden “dolar” ve “euro”nun seyir defterleri de “alacakaranlık” rotayı gösteriyor.
İktidar ve muhalefet bugüne kadar “en ağır” ve “en sert” söylemlerle birbirlerini suçlamakta.
Sınırlarımızdan gelen kokular da hiç hoş değil.
.....................
Türkiye bu “sıkleti” daha ne kadar taşıyabilir?

TÜRKİ-YE’nin manşetleri ve TV ekranlarındaki birincil konuları “Zarrab olayı” ve “CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğ-lu’nun, Cumhur-başkanı Erdoğan’ın ailesinden bazı isimlerin yurt dışına para trafiğiyle ilgili iddiaları...”
Her iki konu da “yargıda...”
Birincisi, Türkiye’yi hedef almadığı sürece, bu ülkede kimsenin “Zarrab’ı savunması” beklenemez.
ABD tarafından “korumaya” alınarak, “sanık” statüsünden “tanık” olmaya yatay geçiş yaptırılmış olsa da bu çocuğun ne haltlar karıştırdığını bilemeyiz.
Türkiye de, kendi devletini ve kurumlarını elbette savunmalıdır.
“Türkiye’nin hedef haline getirilmesini” içimize sindiremeyiz.
Kılıçdaroğlu’nun iddiaları ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve aile yakınlarının “dava dilekçesini” vermiş olmalarıyla birlikte, artık yargı sürecinin başlamış olduğu çizgiye girmiştir.

Psikolojideki “bipolar” kişilik bozukluğuna “2017 Amerika’sı” bir örnek:
“Çifte kişilik...”
Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’la uzun telefon konuşmasında ABD Başkanı Trump “YPG’ye artık silah vermeyeceklerini, zaten bunu saçma bulduğunu” söylemişti.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun medyaya açıkladığı bu söylem “şaşırtıcı” görünse de Trump’ın “Suriye batağına ABD’nin de dahil olmasından bir önceki Başkan Obama’yı suçlamak” çizgisiyle örtüşüyordu.
Yadırganan şey, “YPG’ye Trump’ın sarı kart” göstermesiydi.
Daha düne kadar YPG’yi 3 bin TIR ağır silah, zırhlı araç ve ileri teknoloji savaş aparatlarıyla donatan ABD ne olmuştu da böyle bir “U” çizmişti?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Soçi’de Rusya ve İran liderleriyle “zirve” toplantısı mı Trump’a “Türkiye’nin stratejik ortağı olduğunu” hatırlatmıştı?

ABD Başkanı Trump’ın 1 saati aşkın süre Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi -içeriği bir yana- ayrılan zaman olarak bile “önem göstergesidir.”

Neredeyse Beyaz Saray’daki yüz yüze görüşmelerine yakın bir süre bu.

.....................

NATO müttefiki Türkiye’nin “Rusya-İran” yörüngesine doğru hareketlendiği algısı mı?

Hiç de ihmal edilebilir “ihtimal değil.”

Rus savaş jetinin Hatay üzerinde düşürülmesi sonrasında, Ankara-Moskova ilişkileri buzlanınca durum farklıydı.

Türkiye dış politikası ABD’ye karşı masada gösterebileceği “Rus kartından” yoksun kalmıştı.

ABD bu

DARON Acemoğlu Boston’daki ünlü MİT Üniversitesi “Massachusetts Teknoloji Entitüsü Ekonomi Bölümü Profesörüdür.”

Yakında Nobel Ödülü alması beklenen bilim adamlarından biri.

Klasik ekonominin geleneksel çizgisi dışında insan merkezli derin araştırmalara girmiş.

Tarihi, ekonominin matematiği ile kanıtlayan kuramlar geliştirmiş.

Özetle şöyle...

...................

‘Güçlü devlet yoksa ekonomi de çöküyor. Örneğin Suriye...

Cumhur- başkanı Recep Tayyip Erdoğan soruyor:
“DAEŞ çöktü. ABD hâlâ PYD/YPG’yi neden ağır silahlarla ve zırhlı araçlarla donatmayı sürdürüyor?
Eğer DAEŞ yoksa bunlar kime karşı kullanılacak?”
Herkesin kafasında bu soru var. Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu “Başkan Trump’a da sormak istediğini” söyledi. (Telefonda görüşecekler.)
Bir “sürpriz” cevap olasılığı için duyumlar var.
Şöyle ki:
“Irak’ta konuşlanan 700 bin Haşdi Şabi paramiliterden İran yanlılarına karşı” olabilir mi?

BM (Birleşmiş Milletler) 1993 yılında Srebrenitsa’yı Boşnaklar için güvenli bölge ilan etmişti.
Sırpların iki yıl süren kuşatması sonrası 1995’in temmuzunda Srebrenitsa düştü.
Srebrenit-sa’nın yakınındaki Potacari’deki BM Barış Gücü alanı vardı.
Kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç oraya sığındı.
Çünkü...
Hollandalı komutan onlara “güvence” vermişti.
Ne var ki...

TÜRKİYE’nin “NATO’-dan çıkmasına” kadar uzanan söylemler -neyse ki iktidar bu görüşte değil- için bir senaryo:
Tutun ki Türkiye NATO’dan koptu.
Ne olduğu belirsiz “Avrasyacı” bir yörüngeye savruldu.
İlk gelişme ne olacaktır?
Cevap...
“Kıbrıs Rum yönetimi -artık Türkiye’nin vetosu olmayacağından- anında NATO üyesi olacaktır.”
Sonrası...