Cumhur-başkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasındaki telefon görüşmesinin içeriğini bilemiyoruz.
Ancak...
İçerik ne olursa olsun, bu “telefon diyaloğunun gerçekleşmesi” bile önemlidir.
Şu geçilmekte olan süreçte Türkiye her iki “süper büyükle” de ilişkilerini devam ettirebilmeli.
Sadece bunlardan biriyle yan yana olup, diğerinden kopmak büyük hata olur.
***
Yakın geçmişi hatırlayalım.
Rus savaş jetini F-16’larımızın düşürmesinden sonra Türkiye, ABD’nin dayatmaları karşısında “seçeneksiz” kalmıştı.
Putin bir kez daha Rusya’nın patronu...
Anayasa’ya göre bu son.
Eğer yeniden seçilmek isterse ancak 2030 yılında aday olabilir.
Gene de “İkinci sınıf demokrasilerde anayasalar değiştirilmek için vardır” gerçeğini yazın bir kenara.
....................
Putin yeni yetme yıllarında, mahallenin daha büyük çocuklarına diklenirdi.
Kendi yaşıtları bu “abilere” boyun eğerken, Putin onların dayatmacı, haksız isteklerine karşı hırçınlaşır, daha büyük cüsselere, küçük yumruklarını savururdu.
Daha ileri yaşlarda kafasına
SALI gecesi Esma Sultan Yalısı’nda “Mehmed Bir Cihan Fatihi” adlı dizinin ilk bölümünü izledik.
Kanal D ekranında bu dizi yayındayken, salondaki masalardan ikisinde de oyuncuları, kendilerini duvarı kaplayan büyük ekrandan izlemekteydi.
Fatih Sultan Mehmed rolündeki Kenan İmirzalıoğlu “en dikkatli izleyenlerden” biriydi.
Beyaz atın sırtında elinde kılıç savaşırken kendini görmek onun için ilginç olmalı.
Ama...
Onun kendini izleyişini de biz izliyorduk.
Bu daha da ilginç.
...............
Afrin “tamam...”
Ya sonra?
Cumhur-başkanı Recep Tayyip Erdoğan “önce Fırat’ın batısı, sonra doğusundan başlayarak Kamışlı’ya kadar uzanan Türkiye’nin bütün güneyindeki PKK/YPG unsurlarının temizleneceğini, dahası ‘İkinci Kandil’ olarak bilinen Sincar’ın da sırada olduğunu” söyledi.
“Türkiye’nin güvenliği” için “stratejik plan” bu.
........................
Ancak...
“Olması gereken” ile “olması mümkün” örtüşüyor mu?
Suriye’nin
Afrin tümüyle ele geçti.
PKK/YPG’den temizlendi.
TSK’nın zaferidir.
Yürekten kutluyorum.
Ayrıca...
Türkiye’nin onur zaferidir de...
Türkiye “Afrin’i alacağını” tüm dünyaya açıklamıştı.
Sözünün gereğini kararlılıkla yaptı.
HANGİ ürünü ihraç ederseniz edin, satış fiyatı içinde yüzde 50’ye, 60’a kadar varan ithal girdiler vardır.
Yani...
İhracat bedelinin yüzde 40-50’si ancak ülkede kalır.
Ama...
Eğer yabancıya gayrimenkul satışı yapılırsa bedelinin tamamı Türkiye’de kaldığı gibi, satılan mal da burada kalır.
O nedenle, dünyada her -uyanık- ülke gayrimenkullerini satmak için yarışıyor.
Formaliteler basitleştiriliyor, bürokrasi güler yüzlü oluyor hatta 5 - 7 yıl “oturma izni” de veriliyor.
Türkiye ne yazık ki bu alanda da geç kaldı.
Rusya’nın Londra Büyükelçi-liği’nden atılan bir tweet.
“Buzlar ortasında bir termometre” fotosu eşliğinde şöyle satırlar.
“İlişkilerde ısı eksi 23’e düştü.
Fakat biz soğuk havalardan korkmayız.”
Bu “tweet” Rusya’nın İngiltere başta olmak üzere ABD ve Almanya ile ilişkilerinde “buzul dönemini” gösteriyor.
***
İlişkilerin “buz kesmesine” dönüşme nedeni İngiltere tarafından da kullanılan eski Rus casusu Albay Sergey Skripal ve kızı Yulia’nın bir restoranda zehirlenmiş olmaları... (yoğun bakımdalar)
İngiltere Başbakanı May, Avam Kamarası’nda (Yasma Meclisi)
Büyük dahi Stephen Hawking’i kaybettik.
20’li yaşlarında “motor nöron (ALS)” hastalığına yakalanmıştı.
Süratle fiziksel varlığının bütün kasları erimeye mahkûmdu.
Doktorlar “sadece 2 yıl ömrünün kaldığını” söylediklerinde 22 yaşındaydı.
54 yıl daha yaşadı.
Albert Einstein ve Isaac Newton’la eşdeğerde tanımlanıyordu.
Ne ilginçtir ki Einstein’ın doğduğu gün Stephen Hawking bu dünyaya veda etti; 76 yaşındaydı.
Kim bilir Hawking’in öldüğü gün geleceğin en büyük dehası da doğmuştur belki de.