Geçen yaz, güzel bir Bodrum akşamı...
26. Genelkurmay Başkanı Em. Org İlker Başbuğ’u dinliyorduk.
Masada Sevil Başbuğ, Metin ve Birgül Feyzioğlu ile eşim Canan da vardı.
Hapishane günleri, geceleri ve en zor kararı...
Genelkurmay’daki kozmik odaya savcının girmesine onay vermesi...
Kelime kelime tekrarlamam mümkün değil, o nedenle izlenimlerimi yazıyorum.
“Hayati planlar orada...
Ama onay vermesem darbe kanıtları kozmik kasadaydı diyeceklerdi.
CHP için “yeni nesil siyasi parti” söylemi var.
Ama...
“CHP, kuruluşunun fabrika ayarlarına dönüyor” da denebilir mi?
......................
CHP’nin kurucusu Atatürk döneminden fotoğraf arşivlerine dalalım.
- Cumhurbaşkanı Atatürk, bağdaş kurmuş, kendisi gibi bağdaş kurmuş köylüler çemberinde.
- Elinde kahvesi, köylülerle tatlı tatlı sohbet ediyor.
- Atatürk, çiftliğinde,
15 Temmuz FETÖ darbe girişimi gecesi, jetler TBMM’ye, Cumhur-başkanlığı Külliyesi’ne, Genelkurmay önünde birikmiş halka ateş açıyordu.
Savunma olanağı yoktu.
Bir TV programında emekli generalimiz “Hava savunma sistemi olsaydı etkisiz hale getirebilirdik” dedi.
Bir başka emekli general “S-400’ler nerelere konuşlanmalı?” sorusuna şu cevabı verdi:
“Önce güneye...
İkinci sistem Ege’ye...
Eğer üçüncü ve dördüncü bataryalar da alınırsa... Üçüncüsü Ankara’ya, dördüncüsü doğuya konuşlanmalı.”
.....................
TÜRKİYE’nin ABD ile ilişkileri -gerçekten- çok hassas ve yüksek gerilimli bir süreçte.
Rusya’dan alınan S-400 hava savunma sistemi, F-35 krizi, ABD’nin Fırat’ın doğusunu kanatları altına alması, Doğu Akdeniz’deki enerji sorununda ağırlığını Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne kaydırarak silah ambargosunu kaldırması Türkiye’ye yaptırımlar için Kongre dayatması, vs.
İşte bu sert rüzgârlar eserken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Japonya’ya uçacaktı.
Başkan Trump’la görüşecekti.
Doğrusu, iktidarı ve muhalefetiyle kimsede umut işaretlerinin geldiği söylenemezdi.
G-20 Japonya toplantısı öncesinde bir ışık görünmüyordu.
Eldeki veriler, göstergeler göre, Türkiye ve ABD’nin sorunlu her alanda çıkarlarının çatıştığı bir büyük düğüm oluşmuştu.
Akılcı
İstanbul seçiminin “kelebek etkisi” denebilecek gelişmeler...
Ali Babacan’ın uzun süredir konuşulan “yeni bir siyasi parti kurmak” projesine hız verilmiş.
Partinin kuruluşu için bu sonbahar ya da 2020 sonbaharı düşünülürken, karar alınmış.
Bu sonbahar kurulacakmış.
İstanbul’da İBB seçimini Ekrem İmamoğlu’nun -ciddi fark atarak- kazanması üzerine “kuruluş tarihi öne çekilmiş.”
Bu oluşumun arkasında 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün olduğu artık sır değil.
Partinin tüzüğü, programı -artık vitrinde olmayan yakın geçmişte AK Parti’nin güçlü isimleri tarafından- Ankara’da yapılmaktaymış.
.......................
Televizyondaki özel programda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu izledim. (*)
İzlenimlerimi yansıtayım...
.......................
İSTANBUL İTTİFAKI:
İmamoğlu “Millet İttifakı” değil “İstanbul İttifakı” söylemini benimsemiş.
“16 milyon İstanbullunun Belediye Başkanı olarak hizmet vereceği” vakıasına dayanıyor.
Olumlu bir yaklaşım.
“Birleştirici”
Ekrem İmamoğlu’nun performansını vurguladıktan sonra “kamera arkasındakilere” de işaret edeyim.
İstanbul seçimlerini alışının ekip çalışmasına...
Bunlarda, kampanya stratejisti Necati Özkan başat isimlerden biri.
....................
Necati Özkan Kara Harp Okulu mezunu.
12 Eylül 1980 darbesi sırasında topçu teğmendi.
Milli Birlik Konseyi tarafından “üçlü kararnameyle ordudan ayrılanlardan” biri.
Sonrasında Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.
Trump, Twitter için “Benim megafonum” demişti.
Yeni okudum.
Meğer “Twitter’in Ernest Hemingway’i olduğunu” da söylemiş.
“Tek bir Twitter mesajında kullanılabilecek karakter sayısının 140’tan 280’e çıkarıldığını” duyduğunda böyle demiş.
Hemingway savaş muhabiri bir gazeteci /roman yazarıydı.
Trump’a da “Tek bir tweet mesajıyla savaş çıkarabilir” gözüyle hatta kaygısıyla bakılıyor.
.......................
ABD ile İran arasındaki gerilim bütün bölge için