Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş, Moskova yönetiminin beklentilerinin tam aksi bir sonuca neden olacak. Putin’in, Ukrayna’nın Moskova yönetimine yakın bir kukla hükümeti tarafından yönetilmesi için bu savaşı başlattığı anlaşılıyor. Geçtiğimiz hafta da yazdığım üzere Rusya Devlet Başkanı, Rusya Federasyonu’nun demokrasiyi simgeleyebilecek, özgürlükçü ruha, batılı değerlere sahip ülkelerle çevrilmesini istemiyor. Ancak milli marşı 'Chtche ne vmerla Ukraïny' yani 'Ukrayna henüz ölmedi' olan bir ülkenin halkı da Rus işgaline karşı direneceğini gösteriyor. Ukrayna’nın 2014 yılındaki Ukrayna olmadığı kesin. O tarihten bu yana AB ülkelerinin Ukrayna’da sebep oldukları suni devrim cılız kaldı. Ancak ABD ve birçok NATO ülkesi Ukrayna’nın silahlı kuvvetlerini ciddi bir şekilde eğitti. Bu yüzden de Moskova yönetimi hiç beklemedik bir dirençle karşı karşıya kaldı. Rusya, Ukrayna silahlı kuvvetlerinin direncini kıracak güce sahip, ama ülkenin tamamını kontrol altında tutacak imkân ve yeteneğe sahip değil. Zira Ukraynalılar da Rus ordusuna karşı direnmekte son derece kararlı.

Haberin Devamı

Bu savaşta şimdiden Ukraynalı kahramanlar çıktı. Zira, Rus ordusunun Henichesk köprüsünden geçmesini engellemek için Ukrayna ordusunda mühendis olarak görevli Vitaly Skakun hayatına kıydı. Yılan adasını Rus donanmasına vermeyi reddeden Ukraynalı denizciler Rus donanmasına teslim olmadılar ve kahramanca hayatlarını kaybettiler. Muhtemelen bunun gibi birçok misal daha vardır. Örnekler çoğalarak devam edecek. Ukrayna halkı kanıyla topraklarını koruyacak. Ve bu savaş bittiğinde bir ülke, neredeyse küllerinden, zekâsıyla, direnciyle, akıtmış olduğu kan, hayatını kaybeden kahramanlar askerler sayesinde ulus mertebesine ulaşacak. Avrupa kıtasının ortasında, çok sağlam bir ulus doğmuş olacak. Kimsenin kolay kolay ders veremeyeceği bir ülke olacak. Rusya, NATO’nun beyin ölümünün gerçekleşmediğini, Afganistan’daki hezimete rağmen hala yerinde ve anlamlı bir örgüt olduğunu göstermeye vesile oldu. Ukrayna’nın da ulus olması için vesile olacak.

Haberin Devamı

Ukrayna’da bir ulus doğuyor

Rusya’nın nükleer tehdidi

Putin, Moskova’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşa engel oluşturacak ülkelere karşı nükleer tehdit savurdu. Rusya’nın Ukrayna savaşında Kiev yönetimine karşı nükleer silah kullanması beklenmiyor. An itibariyle Putin’in Ukrayna konusundaki açıklamaları da Rus liderin sağduyusu ile tutarlılığını yitirdiğini gösteriyor. Başlatmış olduğu savaş ve dile getirmiş olduğu gerekçe ile önceki süreçte yaşanan diplomasi trafiği de bunun kanıtı. Avrupa Birliği’nin aksine ABD ve NATO, Kasım ayından bu yana Rusya’nın tek hedefinin Ukrayna’ya topyekun bir saldırı düzenlemek olduğunu biliyor ve söylüyordu. AB ise ABD ve NATO’nun Rusya’nın emelleri konusundaki söylemlerine saldırı başlayana kadar inanmak istemedi. Aksine reddetti. Washington Post gazetesinin önemle takip edilmesi gereken ulusal güvenlik muhabirlerinden Shane Harris ile Paul Sonne, ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı kaynaklarına dayanarak 3 Aralık 2021 tarihinde Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik harekâtını çok detaylı bir şekilde kaleme aldılar. ABD ve NATO’nun istihbaratı da bugüne kadar Rusya’nın emellerini adım adım kamuoyuyla paylaştılar.

Haberin Devamı

Gelinen noktada Rusya hala bir nükleer tehdit oluşturuyor. Rusya’nın Ukrayna veya NATO üyesi bir ülkeye karşı bir nükleer silah kullanması beklenmiyor. Buna karşın gövde gösterisinde bulunmaktan çok hoşlanan Putin, taktik nükleer denemesinde pekâlâ bulunabilir. Altında imzası bulunan pek çok uluslararası anlaşmaya uymayan Putin’in 1963 yılında Moskova’da imzalanan nükleer denemeleri yasaklayan anlaşmaya da uyması beklenmiyor. Bu çerçevede Putin, örneğin, Atlas Okyanusunda veya Kuzey Denizinde taktik nükleer silah denemesinde pekâlâ bulunabilir. NATO buna benzer ihtimallere karşı da hazırlıklı. Bu savaşta pek çok ilk yaşanıyor. Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte ilk defa nükleer bir gücün Avrupa’da bir savaş başlatması gibi.

NATO’nun askeri komutası ve Stratejik Konsept

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın ardından tüm dünyanın gözü ve kulağı NATO’ya çevrildi. Aralık 2019’da İngiltere’de düzenlenen NATO zirvesinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, NATO’yu beyin ölümü gerçekleştirmiş bir örgüt olarak tarif etmişti. Başta Türkiye ve ABD olmak üzere birçok ülke, Macron’un bu açıklamasına karşı çıkmıştı. Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşla birlikte NATO’nun ne kadar canlı ve gerekli bir topluluk olduğunu bir kez daha ortaya çıktı. Zira Almanya ve NATO’nun AB üyesi ülkelerinin de Fransa’nın nükleer şemsiyesine neden geçmek istemedikleri de pek açık. NATO şemsiyesinin korunaklığı kimsede yok. Nitekim Rusya’nın nükleer tehdidinden sonra soluğu Fransız TF1 televizyonunda alan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, NATO’nun nükleer bir topluluk olduğunu hatırlatmak mecburiyetinde kaldı.

Haziran ayında yapılacak olan NATO zirvesi esnasında liderler İttifakın önümüzdeki 10 yıl içerisindeki savunma ve siyasasını şekillendirecek olan Stratejik Konsepti güncelleştirecekler. Belki bu güncelleme çalışmasında Rusya ve Çin’den gelen tehdit çerçevesinde NATO’nun askeri komuta yapısını da güncelleştirip, Avrupa Müttefik Kuvvetler Başkomutanına daha fazla askeri kaynak sağlamak gerekebilir. Hatta ABD silahlı kuvvetlerinin askeri lojistik konseptini oluşturan POMCUS’u da yeniden canlandırmak gerekebilir. Birim setlerde konfigüre edilen malzemenin ön konumlandırılması anlamına gelen POMCUS (prepositioning of materiel configured in unit set) aslında bir soğuk savaş konseptidir. 1960’lı yıllarda ABD ordusunun Varşova Paktı’nın olası bir saldırısına karşı Almanya, İtalya, Hollanda ve Lüksemburg ile İngiltere’de konuşlandırdığı askeri teçhizat, mühimmat, malzemeler ve sağlık ekipmanları ile hastanelerden oluşur. Bu malzemeler kullanılır halde bekliyor. Bir savaşın çıkması halinde ABD ve Kanada’dan bu malzemeleri kullanacak askerler sevk ediliyor. Daha hızlı, daha etkin ve müttefiklerin kullanımına da hazır malzeme olmuş oluyor. Savaşta zaman mevhumu çok önemli. NATO Genel Sekreteri’nin tarif ettiği ‘yeni normal’ belki bu.

Almanya’nın anlaşılmaz çekinceleri

Almanya’nın savaşa dönüşen Ukrayna-Rusya krizindeki tutumunu anlamlandırmak çok zor. Almanya, ABD ve NATO müttefikleri sayesinde 1955 yılından bu yana ‘çiçek çocuk’ haline büründü. İkinci Dünya Savaşında dünyaya vermiş olduğu zarardan dolayı, Müttefikler Alman ulusunu savaş karşıtı bir toplum halinde formatladı. İyi de oldu. Türkiye’nin de bu sürece katkısı çok büyük. 1952 yılında NATO üyesi olan ve geçtiğimiz günlerde üyeliğinin 70’inci yılını kutlayan Türkiye, 1955’te Batı Almanya’nın NATO’ya üye olmasına icazet verdi. Yetmedi, Almanya’nın sosyal refahı için ABD ve İngiltere gibi ülkelerle Sovyetler Birliği’ne karşı saf tuttu. Almanya, Bosna Hersek ve Kosova savaşında olduğu gibi şimdi de Rusya’ya karşı sert yaptırımlara ayak diretiyor. 2008 yılında Ukrayna’ya resmi olarak NATO adaylığı verilmesini engelleyen ve MAP’a katılmasına dört nalla direnen Almanya, Litvanya’nın Alman menşeili silahlarını Ukrayna’ya sevk etmesine de icazet vermedi. Kasım 2021’den beri Rusya’nın Ukrayna’ya saldıracağı düşünülürken, Ukrayna silahlı kuvvetlerine gereken silah ve mühimmat yardımında bulunmadı. Çok sayıda Alman politikacı, hatta eski başbakan Gerhard Schröder, Gazprom gibi şirketlerin yönetim kurulunda. Kuzey Akım 2’nin askıya alınmasını çok büyük baskılar sonucu kabul etti. Kuzey Akım 1 ise gözlerden kaçtı sanmasın kimse, devam ediyor maalesef. İtalya ve Kıbrıs Rum Kesimiyle birlikte Rusya’ya karşı net bir tavır sergilemek için direnen Almanya’da, halkın Rusya’ya yönelik olarak tepkisi de çok ilginç. Rum bankalarında bulunan Rus varlıkları da cabası. Zira Almanya’da halk, demokratik yöntemle bir hükümet seçiyor. Ancak hükümetin daha sonra ne yaptığını, hangi politikaları uyguladığını pek umursamıyor. Almanya da Ukrayna ve Rusya konusundaki açığını kapatmak için Montrö anlaşmasına takmış durumda. Sanki Karadeniz’de Preveze savaşı yaşanıyormuş. Hem hedef şaşırtmak, hem de kendi açığını kapatmak için sanki. AB, Rus oligarklara ve üst düzey bürokratlara karşı yaptırım kararı aldı. Ancak henüz Putin’in Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşı finanse eden Rus şirketlerin yönetiminde bulunan AB’nin önde gelen simge isimlerine bir süreç başlatmadı.