Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

Ukrayna ile Rusya arasındaki gerilim tüm hızıyla devam ediyor. Moskova yönetimi Ukrayna sınırına askeri yığmayı sürdürüyor. Bölgeye yapılan askeri sevkiyata bakılacak olursa, savaş sanki kaçınılmaz gibi. Zira Ukrayna sınırının Rusya tarafına sahra hastanesi ve kan bankası kuruldu. Yetmedi, ulusal muhafızlar da bölgeye sevk edildi. Belarus’a da 10 Şubat’ta başlayacak Rus-Belarus ortak askeri tatbikatı için sevk edilen asker sayısı 25 binin üzerine çıktı. Rusya’nın bu askeri hareketliliğine NATO ve üye ülkelerin tepkisiz kalmaması da savaşın sanki kaçınılmaz olduğunun intibasını yaratmıyor değil. Ancak ABD’nin Almanya, Polonya ve Romanya’ya ek asker gönderme kararı sembolik. Buna karşılık, müttefiklerin Ukrayna’ya yaptıkları mühimmat sevkiyatı da savaş fikrini pekiştiriyor.

Haberin Devamı

Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in askeri yöntemlere başvurup vurmayacağı henüz kesinlik kazanmadı. Nitekim Rusya, Ukrayna’ya askeri bir harekât düzenlemesi halinde pekâlâ kısa vadede bir başarı elde edebilir. Ancak orta ve uzun vadede Rusya’nın uluslararası toplum tarafından daha da izole edilmesine ve Rusya’nın büyük devletler nezdindeki yerini bir kez daha kaybetmesine neden olacak. Hatta diplomatik açıdan da uzun bir süre daha kâle alınmayacak. Putin krizin çözümü için diplomatik veya askeri yöntem arasında hangisine başvuracağının ipucunu vermedi.

Rusya’nın askeri bir yönteme başvurması sadece NATO ve müttefikleri için değil, Rusya için de tehlikeli bir eşiğin aşılmasına neden olur. Rusya Ukrayna’ya yönelik henüz askeri operasyon düzenleme kıvamına gelmedi ama 'ofansif' bir konuma gelmek üzere. Rusya, sahada askeri açıdan elde edebileceği kazanımı siyasi kazanıma dönüştürme yöntemini henüz bulamadı.

Diplomatik çabalara devam

Diğer taraftan da diplomatik çalışmalar devam ediyor. Ocak ayının ilk günlerinde ABD ile Rusya arasında İsviçre’nin Cenevre kentinde dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde bir görüşme başlatıldı. Bu görüşmeler, önce bakan, şimdi de liderler düzeyine yükseltildi. Rusya, ABD ve NATO’nun önünde haftalar veya aylar değil günler olduğu söylemişti. Oysa müzakereler 5 haftadan bu yana sürüyor.

Haberin Devamı

ABD, Alman ve Fransız dışişleri bakanları Rus mevkidaşları ile doğrudan görüştüler. ABD Başkanı Joe Biden, Putin’le telefonda görüştü. Normandiya formatının lideri olarak bilinen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Putin’le telefonla görüştü. Hatta Pazartesi günü de yüz yüze bir görüşme gerçekleştirecek. Batı ülkeleri ile Rusya arasında sağlanan diplomatik köprünün seviyesi kademeli olarak yükseltildi ve artık liderler seviyesine ulaştı.

Yetmedi, Rusya’nın güvenlik garantilerine ilişkin taleplerine ABD ve NATO yazılı yanıt verdiler. Verilen yanıtlar arasında Rusya’nın Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşmasına geri dönmesi, uydu karşıtı silahla denemelerinin denetlenmesi ve Moskova ile Brüksel’de karşılıklı diplomatik ve askeri temsilciliklerin yeniden açılmasını öneriliyor. ABD, NATO’nun önerilerinin dışında, saldırıya yönelik seyir füzelerini daimi bir şekilde konuşlandırmama, Ukrayna’ya da daimi askeri güç göndermeme taahhüdünde bulunabileceğini belirtiyor. Orta menzilli nükleer füzeler konusunu da müzakereye açıyor. Rusya’nın bu tür anlaşmalara ne kadar riayet edeceği bilinmez. Zira Bükreş memorandumu olarak bilinen, bağımsızlığını kazanmış olan Ukrayna’nın 1994 yılında Sovyet döneminden kalma nükleer başlıklarını Moskova’ya iade etmesine yönelik anlaşmanın güvenlik garantörleri olan ABD ve İngiltere anlaşmaya sadık kaldı, Rusya ise 2014 yılında anlaşmayı açıkça ihlal etti. Yine de Rusya’nın diplomasi masasında kalması ve görüşmeleri derinleştirmesi önemli.

Haberin Devamı

Neo-Viyana Kongresi mi?

Askeri veya siyasi opsiyon dışında belki de krizden çıkış yöntemi üçüncü yol olabilir. Nitekim Putin’in son dönemde yapmış olduğu açıklamaların semantik analizini yapmakta fayda var.

Örneğin Putin, NATO üyeleri arasında Rusya konusundaki görüş farklılığının beklediğinden az olmasına üzülmüştür. Keza AB nezdinde de görüş ayrılıkları Putin’in işine gelecek ölçüde değil. Bununla birlikte Putin’in 'ABD ve NATO Rusya’yı kendisine zarar verecek bir savaşa sürüklemeye çalışıyor' şeklindeki açıklamasını da bu açıdan değerlendirmek gerekiyor. 175 bin askeri seferber ettikten sonra diplomatik açıdan 'fındık-fıstık' niteliğindeki kazanımlar Putin’i ve dolayısıyla Rus kamuoyunu tatmin etmez.

Ayrıca Putin’in Rusya’daki itibarı da büyük darbe alır. Sergey Lavrov’un 'Rusya’nın beklentilerinin karşılıksız kalması halinde askeri ve teknik yöntemlere başvuracağız' şeklindeki söylemi de muğlak kaldı. Putin’in ülkesini Yeltsin döneminde düştüğü durumdan kurtarma ve Batı’nın dalga geçtiği değil, kâle aldığı bir Rusya’yı yeniden canlandırma çabasında olduğu uluslararası ilişkiler konusunda dirsek çürüten herkes tarafından biliniyor. Gelinen noktada Putin’in asıl amacı Rusya'nın yeniden büyük devletler ve uluslararası topluluk tarafından kâle alınmasını sağlayacak bir ortamı ve süreci başlatmak olabilir. Moskova, ABD ve NATO’nun göndermiş olduğu yazılı cevabı henüz yanıtlamadı. Putin hem Fransız mevkidaşı hem de Almanya Başbakanı ile bir araya gelecek.

'Rusya Ukrayna’yı kısmen işgal mi edecek' sorusuna yanıt ararken, Moskova yönetimi Belarus’u hem siyasi hem de askeri açıdan tamamen ele geçirmiş durumda. Yetmedi, dünyanın diplomatik ilgisini de üzerine çekmiş durumda. Diplomatik müzakerelerin devam ettiği bir dönemde Putin’in halkına istemediğini iddia ettiği bir savaşı başlatması oldukça ilginç olur. Bu hamlesini ulusuna anlatamaz. Diğer yandan da Rusya’nın dünya tarafından kâle alınmasını sağlayacak imkân ve yetenek pek bir kısıtlı. ABD, sadece askeri gücüyle değil, aynı zamanda, ekonomik, teknolojik ve kültürel gücüyle dünyada kâle alınan bir ülke. Kimi ülkeler kültürel açıdan, kimileri de ekonomik, sosyal veya teknolojik ağırlıkları sayesinde önem kazanır. Rusya’nın elinde ise sadece askeri ve savunma alanındaki imkân ve yetenek var. 1815 yılındaki Viyana Kongresi gibi. Askeri yığınak ve diplomasi kulvarı yeni bir Viyana kongresine neden olabilir. Buradaki beşli Fransa, İngiltere, Avusturya, Prusya ve Rusya’dan değil, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve Rusya’dan oluşabilir. Bu yapıda NATO ile AB ve üyeleri de tabii ki yer alacaktır.

Ukrayna-Rusya krizinde üçüncü yol

Meydan’ı boş bırakmak

Ukrayna ile AB arasında 2013’te imzalanan ortaklık anlaşmasından bu yana Ukrayna’da sular durulmuyor. Rusya yanlısı bir yönetiminin iktidara gelmesiyle birlikte ülkede AB yanlıları dönemin cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’i başkent Kiev’de protesto etmeye başlamışlardı. Halk ‘meydan’ isimli bölgede toplanmış, Kiev sokakları AB bayraklarından geçilmiyordu. Güvenlik güçleri protestoculara sert müdahalelerde bulunuyor, AB protestocuları destekliyor, Yanukoviç’i kınıyordu. Yanukoviç Rusya’ya kaçmak mecburiyetinde kaldı. Ancak o tarihten bu yana ülke Kırım bölgesini Rusya’ya kaptırdı, sular da bir türlü durulmuyor. Rusya’nın Ukrayna sınırına gerçekleştirdiği askeri yığınakla birlikte ülkede gerilim yine tırmandı. Ancak ilginçtir ki Ukrayna parlamentosunda artık AB bayrakları değil, ABD, İngiltere ve NATO bayrakları dalgalanıyor. İsveç ve Finlandiya da Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması halinde güvenlik kaygılarını üye oldukları AB nezdinde gidermeye çalışmıyorlar. NATO’ya üye olmayı düşünerek gidermeyi hesaplıyorlar. AB’nin Ukrayna sınavını akademisyenlerin iyi bir şekilde incelemelerinde fayda yok değil. Rusya sayesinde dünya NATO’nun Afganistan’dan çekilirken kalkışta olan askeri uçakların iniş takımından düşen Afgan görüntülerini de unutmuş oldu.

Ukrayna-Rusya krizinde üçüncü yol