ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’a ait gizli belgelerin sosyal medyaya sızması, dünyada geniş yankı uyandırdı. Belgeler esasen Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş sırasında ABD ve müttefiklerinin Ukrayna’ya verdikleri askeri yardımlara yönelik bilgileri içeriyordu.
Gizli belgeleri sızdıran kişi, Amerikan Federal Soruşturma Bürosu FBI tarafından gözaltına alındı. Ulusal Hava Muhafızlığı’nda görevli 21 yaşındaki sanık er Jack Teixeira’nın, söz konusu belgeleri Ocak 2023’den beri “Discord” adlı anlık mesajlaşma platformunda paylaştığı ortaya çıktı. Paylaşılan belgelerin içeriğine bakıldığında, aslında stratejik açıdan savaşın seyrini değiştirecek bilgiler yok. Ancak bu, elbette sanık Teixeira’nın gizli belgeleri paylaşmış olmasını meşrulaştırmıyor...
Belgelerde olmayan iki unsur var. Bunlardan biri, askeri harekâtlarda ORBAT olarak bilinen muharebe kuruluş iş muhtırası bilgileri. Ayrıca muharebe planlarına ilişkin bilgiler de paylaşılan belgelerde yer almıyor. Bilindiği üzere ORBAT, muharebe alanında muharip güçlerin komuta yapısı ve konumlarının yanı sıra birliklerin yapısını ve görevlerini tanımlayan bilgileri içeriyor. Ayrıca düşman kuvvetlerin savaş alanındaki konumları ve komuta yapılarının bilgilerini dahil ediyor. Askeri istihbarata dayalı bu bilgiler, stratejik açıdan çok önemli.
Savaş planlarıysa, birliklerin hangi hedeflere, ne zaman, ne şekilde ve hangi unsurlarla saldıracağına ilişkin bilgileri içerir. Bu bilgilere de bir takvim ya da zaman dilimi eklenir. Günlük, birkaç günlük veya en fazla haftalık olarak düzenlenir. Ayrıca İhtiyati muharebe mevzileri, BDA olarak bilinen muharebe hasar değerlendirmesi, BCR yani kayıp raporları da eklenir. Discord’da paylaşılan belgelerde bu bilgiler yok ve halen olayın vahametini hafifleten bir unsur değil.
O zaman neler var?
Belgelerde yer alan bilgiler arasında ABD ve müttefiklerin, Ukrayna’ya yaptıkları silah yardımları ve bunların ne kadarının ulaştığı var. Bu bilgilerin birçoğu, zaten OSİNT yani açık kaynaklı istihbaratta yer alan bilgiler. Yani sızan gizli belgelerin müttefiklere zararı bir hayli “sınırlı.”
Buna karşılık belgelerde, Rusya aleyhine ABD ile istihbarat paylaşan müttefiklerin isimleri mevcut. Bu da kuşkusuz ABD’yle istihbarat paylaşımı yapan ülkeler nezdinde rahatsızlık yaratıyor. Yani ABD, sır saklayamayan ülke konumuna düşmüş oldu. ABD’nin Rus silahlı kuvvetlerinin üst kademesi nezdinde ne denli derin istihbarat bilgisine sahip olduğunu gösterse bile, bu sızıntı, hem Ukrayna ordusunun kuvvet kademesinde hem de başta İngiltere, Avustralya, Kanada gibi “5 göz ülkeleri” ve sair NATO müttefikleri nezdinde kaygı yarattı. Bu, ABD kaynaklı ilk sızıntı değil. Sızıntı da sanık Teixeira’nın egosundan kaynaklanıyor gibi. Ancak ABD’nin müttefiklerine böyle bir durumun tekrar yaşanmayacağının garantisini vermesi gerekiyor.
Savaşın ilk günlerinde Ukrayna ordusu, ABD ile sınırlı derece askeri bilgi paylaşıyordu. İki ülke arasında bu alanda buzların erimesi vakit aldı. Ona rağmen, ORBAT ve muharebe planları hakkında paylaşım halen çok sınırlı. Kuşkusuz Ulusal Hava Muhafız Birliği’nde çalışan Teixeira’nın bu hassas bilgilere nasıl ve neden sahip olduğu, paylaştığı, bundan sonra böyle bir durumun yaşanmaması için hangi önlemlerin alınması gerektiği, Pentagon’da uzun uza ele alınacaktır. Ancak her defasında bu tür sızıntılar, müttefikler arasında “güven bunalımına” neden oluyor.
Macron’dan stratejik ‘acemilik’
Aslında her şey çok güzel başlamıştı. Geçen hafta yazdığım üzere, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’le (VDL) birlikte Çin’e resmi bir ziyaret gerçekleştirmişti. Macron, ziyaret sırasında da kendisini Pekin’de devlet töreniyle ağırlayan Çinli mevkidaşı Şi Cinping’e Avrupa Birliği (AB) ve Transatlantik topluluğun değerler politikasından realpolitik’e dönüş yaptığının mesajını açık şekilde dile getirmişti.
Seyahat oldukça iyi geçmişti. Ancak Macron kendini tutamadı ve yine yaptı yapacağını. Zira Macron’un, 3 günlük Çin ziyareti sonrası Fransa’nın önde gelen ekonomi gazetesi “Les Echos” ile “Politico”ya verdiği demeçler, Brüksel ve Washington’da tepkiye neden oldu.
Tepkiye çeken ifadeler arasında, Macron’un, AB’nin Tayvan sorunu konusunda ABD ile Çin arasındaki gerilime taraf olmaması gerektiğini ima eden sözleri yer alıyor. Fransa Cumhurbaşkanı, Avrupalıların, ABD’nin Tayvan krizi konusunda belirlediği sürece sürüklenmemeleri gerektiği, Çin’in aşırı tepkisine hedef olmamalarının önemine dikkat çekti. Yetmedi, Kovid süreci sayesinde AB’nin stratejik otonomiye sahip olduğunun altını çizen Macron, bu çerçevede AB’nin, ABD ve Çin’in yanı sıra dünyanın en büyük üçüncü gücü olarak konumlanması gerektiğini savundu. ABD’nin AB’nin derebeyi, AB’nin de ABD’nin kölesi veya hizmetkârı olmadığını, takipçi konumuna da düşmek istemediklerini ima eden sözler dile getirdi. Fransa ve AB’nin dolar bağımlığından kurtulması gerektiği ifadesi de cabası…
Zamanlama hatası
Macron’un sözlerinin içeriğinden çok zamanlaması tepkilere neden oldu. Her zaman olduğu üzere Macron, stratejik düşüncelerini ifade etmede büyük sıkıntılar yaşıyor. Zira geçmişte NATO’yu beyin ölümü gerçekleşmiş bir kurum olarak tarif eden Macron, bu sözlerini, NATO zirvesi arifesinde dile getirmişti.
Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı savaşta müttefiklerin birlik ve beraberlik sergilemesi gerektiği bir dönemde, AB ile ABD arasında derin görüş ayrılığı varmış gibi açıklamalar yapması, hem Brüksel hem de Washington’da tepkiyle karşılandı. Sonuçta Çin’in Tayvan üzerindeki emellerinin, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik emellerinden pek farkı yok. ABD’nin Ukrayna savaşında Avrupa kıtasının güvenliği için tarafını seçtiği bir dönemde, AB ve Fransa’nın, Tayvan krizinde tarafsızlığa bürüneceğini ima etmesi müttefikler arasında ayrı bir gerilim yarattı. Macron’un stratejik otonomi konusunda prensipte doğru bir görüşü olsa bile, bunu dile getirme yöntemi, kullandığı kelime ve seçtiği zamanlamalar, maalesef hep yanlış. Hatalarından ders çıkarmak gibi bir niyeti olmadığı ise aşikâr...