Rusya'nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşta 53 gün geride kaldı. Savaşın ilk günlerinde ABD ve NATO müttefikleri, Rusya’ya ekonomik açıdan sert yaptırımlar uyguladı. Moskova, uluslararası ödeme haberleşme sistemi SWIFT'ten dışlandı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yakınlığıyla bilinen birçok oligarkın mal varlıkları donduruldu. Rusya'nın kömür, kauçuk gibi ürünleri de ABD ve Avrupa Birliği (AB) piyasalarında yasaklandı. Yetmedi, Rus bandıralı ve Rus armatörlere ait üçüncü ülke bandıralı gemilerin de AB limanlarına girişi yasaklandı.
ABD ve NATO müttefikleri, Ukrayna ordusunun kısa vadede ihtiyaçlarını giderecek ivedi kullanımlı silah tedarikinde bulundu. Bu silahların çoğu savunma amaçlıydı. Müttefikler, Ukrayna’ya sadece savunma amaçlı silah temin etmeye özen gösterdi. Kiev ile Moskova arasında yaşanan savaşta muharip konumuna düşmemeyi amaçladılar. Putin ise, 24 Şubat'ta başlattığı Ukrayna savaşını çok kısa sürede bitirebileceğini düşündü. Hatta, "özel askeri harekât" olarak adlandırdığı bu savaşı doğrudan Kremlin’den kontrol edebileceğini ve yönetebileceğini hesapladı. Ancak bu tür geniş çaplı savaşlarda mutlaka eş güdümün sağlaması için sahada bir komutanın olması gerekiyor. Nitekim NATO’nun Bosna-Hersek, Kosova veya Afganistan harekatlarında mutlaka muharebe alanında bir komutan, yanında da bir hukuk danışmanı ve kurmayları bulunuyordu. Keza, ABD'nin Irak, Fransa’nın Mali harekatlarında da bir muharebe komutanı hazır bulundu.
Farklı yaklaşımlar...
ABD ile AB, Rus oligarkların mallarını dondurarak, Rusya’yı mali açıdan darboğaza sokmaya çalıştılar. Bu çalışma, Rusya'da "kısmen" etkili oldu. Ülkede raflar boşalmaya başladı. Tüketici de eksiklikleri hissetmeye başladı. Ancak Kremlin nezdinde beklenen etkiyi henüz göstermedi. Zira AB ve özellikle Almanya, Rusya’dan doğalgaz almaya devam ediyor. Ukrayna savaşının Rusya’ya maliyeti günde bir milyar dolar. Bunun 500 milyon doları AB ülkelerinin Rusya’dan aldığı gaz sayesinde finanse ediliyor.
Gelinen noktada ABD, AB ve NATO müttefikleri ile Rusya taktik değiştirmeye başladı. ABD artık Ukrayna’ya sadece savunma amaçlı silah değil, aynı zamanda muharip nitelikli silah göndermeye başlıyor. Bu silahların kullanımı için Ukrayna ordusunun mutlaka bir eğitim görmesi gerekecek. Oligarkların mal varlıklarının dondurulması sürüyor. Hatta artık oligarkların yakınları ve çocukları da hedef tahtasında. Örneğin Formula 1’de Haas takımı, Rus pilot Nikita Mazepin’in kontratına son verme kararı aldı. Ukrayna-Rusya savaşında tarafsız olduğunu ilan etmesi, Mazepin’i kurtarmadı. Zira babası Rusya Devlet Başkanı Putin’e yakınlığıyla biliniyor.
Yeni komutan, yeni plan
Putin, Ukrayna savaşındaki hatalarından kısmen de olsa ders aldı gibi görünüyor. Nitekim Ukrayna savaşına önderlik edecek bir komutan atadı. Türkiye ve NATO’nun yakından tanıdığı, Rusya’da da kahraman olarak bilinen General Aleksandr Dvornikov, Suriye’de Rus ordusuna önemli başarılar kazandırmıştı. ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa genelkurmay yetkilileri de Dvornikov’u en azından Suriye’deki savaştan dolayı çok iyi tanıyor.
Putin bir yandan cephedeki komuta yapısı ve muharebe planlarını güncelleştirirken diğer yandan da Rus istihbaratında büyük bir "temizlik" yapıyor. Kremlin, ABD ve müttefiklere bilgi veren "kaynakları" yani Rusya'ya göre "muhbirleri" tespit etme çabasında. Zira ABD ve NATO, Moskova'nın Ukrayna’ya yönelik işgal senaryosunu harfiyen bildi. An itibariyle Rusya istihbarat servisi FSB’den 150 kişi görevden alındı. Bir kısmı gözaltında. Gözaltına alınanlar arasında ABD ve İngiltere’nin istihbarat kaynaklarına yakın gazetecilerin yanı sıra Albay Sergei Besada’nın da bulunduğu ifade ediliyor. Önce ev hapsine ardından da Lefortovo Hapishanesi'ne transfer edilen FSB 5. Servis Bölümü Başkanı Besada’ya, yardımcısı Anatoly Bolyukh da eşlik ediyor.
ABD ve müttefikleri de Ukrayna’ya yönelik destek sınırını artırmış durumdalar. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un iki numarası olan Kathleen Hicks, hafta içinde ABD savunma sanayiinin önde gelen isimleriyle bir araya gelerek, Ukrayna’ya savunma ve muharip gereçlerin temininin hızlandırılmasını talep etti. Nitekim ABD’nin silah envanterine 2024, 2025 ve 2026 yılında girmesi öngörülen mühimmatların bu yıl üretime alınmasını istedi. Ayrıca ABD’nin seyir füzesi stokunun stratejik rezerve düştüğünü hatırlatarak, bu alandaki eksikliklerin giderilmesinin önemine dikkat çekti.
Washington yönetiminin Ukrayna’ya verdiği Stinger ve Javelin’lerden dolayı ABD ivedi kullanımlı silah stoku da kısmen eridi. ABD ve NATO müttefikleri, Ukrayna’daki savaşın uzun soluklu bir mücadeleye dönüştüğünü belirtiyor. Zaman geçtikçe de, ateşkesin sağlanması zorlaşıyor. Savaşın ivmelenmesi, Ukrayna’nın lehine ve Rusya’nın aleyhine. Savaşın seyirinin zayıflaması ise Rusya’nın lehine... Washington, Brüksel ve Moskova da bunun farkında.
Sistem, yerleşik düzen ve Marine Le Pen
Önümüzdeki hafta bugün, Fransız seçmenler, cumhurbaşkanını belirlemek üzere ikinci kez sandığa gidecek. İki turlu seçimde finale kalan iki aday, halen Emmanuel Macron ile aşırı sağ Milli Birlik Partisi lideri Marine Le Pen. Le Pen, 2017’deki seçimlere göre oylarını artırdı. Bunu da söylemini yumuşatıp, sistem karşıtı görünmeden gerçekleştirdi. Bu yüzden de Fransız basını, Macron’un seçimleri kazanması için daha fazla çabalaması gerektiğini dile getirdi.
Ancak Le Pen, ipi göğüsledikten sonra yeniden asıl yüzünü göstermeye başladı. Nitekim yabancı karşıtı söylemini canlandıran Le Pen, seçilmesi halinde ülkesini NATO’nun askeri komutasından çıkartacağını açıkladı. 2017’de Fransa’yı euro’dan çıkartmayı vaadeden Le Pen, seçimleri bu yüzden kaybetmişti. Moskova’ya yakınlığıyla bilinen Le Pen, uzun süre Putin’in politikasını destekledi. Oysa NATO’ya geleneksel olarak pek sıcak bakmayan Fransız halkı, Rusya-Ukrayna savaşında adeta İttifak’a yeniden sarılmış durumda.
Bu yüzden Macron’un seçilmesine neredeyse kesin gözüyle bakılabilir. Zira Fransa’da sistem karşıtı olmak, iş, sanat dünyasında, spor, ekonomi ve düşünce çevrelerinde kitlesel tabanı olan bir yaklaşım değil. Fransa’da seçmenler ilk turda sistem karşıtı partilere oy vermiş olsalar bile, bu, sistemi yıkmak istedikleri anlamına gelmiyor. Le Pen ise bunu anlamamış durumda. Hatası sayesinde, Macron seçimleri rahatlıkla kazanabilecek gibi. Ancak Macron’un partisinin, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından yapılacak meclis seçimlerinde çoğunluğu elde edemeyecek gibi görünüyor. Yani Macron, cumhurbaşkanlığı seçimini kazanıp, hükümet kuracak çoğunluğu elde edemeyebilir.