Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

Şanghay İş Birliği Örgütü’nün (ŞİÖ) liderler zirvesi, NATO ve Avrupa Birliği’nin (AB) başkentinde çok yakın şekilde izlendi.

AB, NATO ve G7 zirvelerinin aksine ‘Şanghay Beşlisi’ zirvesinin sonuç bildirgesi, sadece diplomatların ilgisini çekti. Asıl mesele, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’le Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki dinamikti.

AB ve NATO gözüyle incelenecek olursa, Özbekistan’ın Semerkand kentinde düzenlenen zirvede Çin, Orta Asya’nın ağabeyliği görevini resmen Rusya’dan devralmış gibiydi. Zira Şi, 1000 gündür ülkesinden dışarı çıkmamıştı. İlk resmi ziyaretini Kazakistan’a gerçekleştirmesi dikkat çekti. Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Tokayev, Şi ile düzenlediği ortak basın toplantısında ülkesinin Donetsk ve Luhansk özerk cumhuriyetlerini tanımayacağını açıkladı. Cinping de, ülkesinin Kazakistan’ın ulusal bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğünü daima destekleyeceğini belirtti. Ayrıca Çin’in, üçüncü ülkelerin Kazakistan’ın içişlerine müdahalesine kararlılıkla karşı çıkacağını açıklayan Şi, böylece Rusya’ya seslenmiş oldu.

Haberin Devamı

Semerkand’da çok sayıda ikili görüşme gerçekleştiren Putin’in, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov ve Hindistan Başbakanı Narendro Modi tarafından bekletilmiş olması ise sıradışı bir olay. Avrupa’ya göre bu, Putin’in güç kaybetmeye başladığının işareti. Düne kadar Rusya, sanki Orta Asya’nın hamisiydi. Ancak Moskova’nın Ukrayna’da başlattığı savaşta işler istediği gibi gitmiyor, Rusya hızlıca güç kaybediyor. Eski ortaklar da, sanki Rusya’yı artık o kadar da kaale almıyor. Tacikistan ile Kırgızistan, Rusya’nın arka bahçesi olarak bilinen Orta Asya’da, hem de Putin’in gözü önünde birbirlerini bombalıyor. Putin ise çaresiz ve sessiz...

İlginç mesajlar

Hindistan Başbakanı Modi, Putin’le görüşmesinde savaşın seyiri konusundaki endişesini dile getirdi. Putin de işlerin iyi gitmediğini “zımnen” kabul etti.

Asıl ilginç mesajlar ise, Şi-Putin görüşmesindeydi. Şi Cinping, dünyanın kaotik ortamında istikrara ve enerjiye ihtiyaç duyulduğunu dile getirerek, sanki Putin’in Ukrayna’da başlattığı savaşla kaosa neden olduğunu “diplomatik bir şekilde” ifade etti. Rusya’yı dudak ucundan desteklemeye devam etse bile Şi, kaybedenlerden hoşlanmaz. Çin’in Ukrayna’daki savaşta Rusya’ya verdiği destek, diplomatik boyutla sınırlı kaldı. Yetmedi, Çin lideri, Rusya’dan aldıkları petrolün Renminbi (rmb) yani Çin ulusal parasıyla ödenmesi konusunda anlaşma sağladı.
Müttefiklerine “müşteri” gözüyle bakan Cinping, aynı zamanda üçüncü kez Çin Komünist Partisi’nin Genel Sekreterliği görevine yeniden aday olmaya hazırlanıyor. Putin’in Ukrayna’daki başarısızlıklarıysa, partinin 20. kongresine yeniden seçilmek için “başarılarına güvenen” Şi’nin karnesini gölgeliyor sanki...

Haberin Devamı

Bununla birilkte Orta Asya’da güç, Çin ile Türkiye arasında paylaşılacak gibi görünüyor. Türkiye’nin zirvede Rusya ve Ukrayna’ya ateşkes çağrısını yenilemesi, diplomasi çağrısı yapması dikkat çeken unsurlar arasındaydı. Sonuçta Şanghay Beşlisi’ne üye olmayan Türkiye, bu zirvede Batı dünyası ve değerlerini temsil etmiş oldu. Rusya’nın güç erozyonuysa, çok göze çarptı.

Haberin Devamı

Özetle, Orta Asya’da kartlar sanki yeniden karıldı... NATO ile AB de bunun çok farkında.

AB’de gündem medya özgürlüğü

Rusya-Ukrayna savaşının geniş etkileri Avrupa Birliği vatandaşlarının günlük hayatını olumsuz şekilde etkiliyor. Kovid sonrası baş göstermeye başlayan enflasyon, savaş nedeniyle hızla devam ediyor.

Akaryakıt fiyatlarındaki artış, elektrik ve doğalgaz faturalarının “uçuşa geçmesine” neden oluyor.
Tabii bu olumsuzluklar, AB halkının güncel hayatındaki sorunları da gölgelemiş durumda. Avrupa Komisyonu, hafta içerisinde “Media Freedom Act” olarak adlandırılan ve bir tür medya özgürlük senedi olarak da tercüme edebileceğimiz yasa tasarısını sundu. Bu tasarı, AB halkının bağımsız ve güvenilir medya talebi ile AB üyesi ülkelerin güvenilir dördüncü kuvvet ihtiyacından kaynaklandı. Zira, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, başta Macaristan ve Polonya olmak üzere birçok AB ülkesinde medya özgürlüğünde yaşanan gerilemeye bizzat şahit oldu. Aslında liste, bu iki ülkeyle sınırlı değil. Hollanda, Yunanistan, Malta da bu uzun listeye eklenebilir.

Söz konusu yasa tasarısında, medyada çeşitliliği ve editoryal bağımsızlığı güçlendirecek önlemler yer alıyor. Kamuya ait medya kuruluşlarının siyasi baskıdan etkilenmemesi, Youtube ve Facebook gibi sosyal medya araçlarının kullanıcılarına editoryal tercihlerine göre haber servis etme imkanı sunması, medya kuruluşlarının ortaklık yapısının saydam bir şekilde belirlenmesi ve açıklanması gibi önlemler öngörüyor. Ayrıca medya kuruluşları ve çalışanlarına casus yazılım uygulanmamasını hedefliyor. Medyanın dördüncü kuvvet konumunun önemini yeniden idrak eden AB ülkeleri de, bağımsız ve güçlü medya kuruluşlarının yalan haberlerle mücadelede ve üçüncü ülkelerin psikolojik harekatlarını önlemede son derece etkin olduklarını yeniden keşfetti. Macaristan ve Polonya’nın, bu yasa tasarısına nasıl tepki göstereceği bilinmez, zira yasanın hayata geçmesi için Avrupa Parlamentosu ve üye ülkelerin yeşil ışık yakması gerekiyor. Ancak Avrupa Komisyonu ve AB’nin motor ülkelerinin bu tasarıyı hayata geçirme konusunda iradeleri oldukça güçlü.