Gözde Yener Birman

Gözde Yener Birman

gozdeyener1@hotmail.com

Tüm Yazıları

Cinselliğin öğrenilmesi gerektiğini belirten psikiyatr Seçkin, “Bedenin öteki ile ilişkisini, kadın-erkek farklılıklarını kabul edip aşık olmayı ve insana saygılı olmayı öğrenmeli, öğretmeliyiz. Cinselliğin en önemli organı beyindir” vurgusunu yapıyor...

KASIM AYI MOTTOSU: Önce söz vardı...

Cinsellik hep ayıp sayıldı, her evde yaşanmıyormuş gibi yok sayıldı. Konuşulmadı, günah ve ayıpla eş tutuldu. Sonra da ilişkilerde tatminsiz cinsel hayat, başka arayışların kapısını açtı. Cinsellik ya aşırı uçlarda hayatların merkezine konuldu ya da isteksizlik baş gösterdi. Psikiyatr Osman Seçkin’le bu ay Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde bu konuyu ele aldık. Herkese iyi pazarlar...

Haberin Devamı

Her şey beyinde biter

- Cinselliğin ne kadarı fiziksel, ne kadarı psikolojiktir?

Böyle dedik mi bir bölünmeden söz etmiş oluyoruz. Oysa insanı bölemeyiz. İnsan, bedeni, ruhsallığı ve toplumsallığı olan (biyo-psiko-sosyal), eşsiz bir varlıktır. Bunların hepsi diyalektik bir etkileşim içindedir. Bunu psikiyatrlar ile ürologlar tartışagelmişlerdir: cinsel sorunlar organik midir, psikolojik midir diye? İki tarafın da birbirine etkisi olduğu görülmüştür. Mesela diyabet hastası hastalığını kontrol altına almıştır, fiziksel sorunu yoktur ama diyabet olduğu için psikolojik olarak etkilenmekte, bu da cinsel hayatını etkilemektedir.

- Günümüzde cinsellik ya çok hızlı tüketiliyor ya da stresli hayatın geri planına atılıyor. Dengeler mi şaştı?

Cinsellik, iki uç şekilde yaşanıyor: ya abartılmış ya da söndürülmüş bir şekilde. Cinsellik, doğal ve tüm canlılarda olan, en önemli haz kaynağıdır. İnsan, artık fazlasıyla ‘hazcı’ oldu. Cinselliği abartarak, yüzeysel, cilalayarak yaşıyor. ‘Gör-geç’ şeklinde yaşanıyor her şey. “Anladın mı, dokundun mu, hissettin mi değil; gördün mü?” şeklinde yaşanıyor ve görüp geçiyorsun... Bu da bizi hazcı yapıyor. Hazzın olduğu yerde de sahiplenme-mülkiyet duygusu artıyor; ilişki kurmak yerine çocuk gibi ‘benim, benim’ duygusu öne çıkıyor.

- Cinsellik konusundaki eğitimi kaç yaşlarında, nasıl vermeliyiz?

Cinsellik öğrenilmesi gereken, eğitim gerektiren bir alandır. İnsan bedenini, o bedenin öteki ile ilişkisini, farklı bedenleri, kadın-erkek farklılıklarını kabul edip, tanıyıp, sevip, âşık olmayı ve insana saygılı olmayı öğrenmeli, öğretmeliyiz. Cinselliğin en önemli organı beyindir. Tüm kadim bilgilerde cinsellik vardır ve bunlar atlanmaktadır. Bugün çocuklar, kadınlar erkek egemen toplumun, heteroseksist, cinsiyetçi tavrı yüzünden ayrımcılığa uğruyorlar, hazzın nesnesi haline getiriliyorlar.

Haberin Devamı

‘Erkekler kıskanıyor’

- Nedir bu heteroseksist, baskıcı yaklaşım?

Birçok nedeni var. Bana göre, erkekler kadınları kıskanıyor. Doğada kadın daha güçlü, yaşam süresi daha uzun, problemlerle baş etme yetenekleri daha fazla. Erkekler daha düz varlıklar, denizin üzerindeki gemi gibiler, daha ışıklı görünüyorlar, ama kadın denizin kendisi... Bir ailede erkek öldüğünde yuva devam eder, ama bir kadın öldüğünde yuva dağılır. Kadın, canından can çıkarıyor ve erkek bu gücü kıskanıyor ve kadına egemen olmaya çalışıyor. İffet, kadına yükleniyor; oysa erkek yapınca elinin kiri oluyor.

Haberin Devamı

- Var mı böyle bir kir?

Cinsellik ayıp, günah değildir; doğal, mahrem, hijyenik, güvenli bir şekilde, istekle, gönüllü yapılan bir aktivitedir. Hiç kimse, kimsenin cinsel hayatına burnunu sokmamalıdır. Sınır dediğimiz şey, örtünmeyle korunan bir şey değildir. Kat kat giyinebilirsin, bu mahremiyet değil... Nâzım Hikmet’in güzel bir şiiri var: “Çıplaklar kampında dolaşırsın, kılın kıpırdamaz ama pazar yerinde kara çarşaflı bir çift göz görürsün yüreğin yerinden oynar” diyor...

-Çocuklarla her detay konuşulmalı mı?

İki detay var: 1. Bilgiler, 2. Değerler... Bilgiler okulda, sokakta, toplumda verilen şeyler... Ama değerler illa ki evde, ailede verilir. Ailede verilen bilgiler en doğru şu şekilde verilir: Sakin ve telaşsız bir tavırla ele alınmalı. Çocukların soruları çok içten, uygun bir dille yanıtlanmalı, mahremiyet makul bir şekilde korunmalıdır. Cinsellik önemlidir; hem doğamızı, hem doğa ile, hem de öteki ile olan ilişkimizi buldurur.

‘Bebeklikle başlar’

Cinsellik kaç yaşında başlamalı?

Fizyolojik ve duyumsal anlamda, bebeklikle başlayan bir şeydir cinsellik. Giderek bu kültürel bir hal almaya başlar ve çocuklar 4-5 yaşlarında mastürbasyonu keşfeder. Bu, ayıp değildir. Kendi bedenindeki haz noktalarını bulmasıdır çocuğun... Bunun mahrem olduğu, kendi bedeni ve sorumluluğuyla ilgisi olduğu anlatılmalıdır. Yaşam enerjisi, bilgisi zaten içindedir. Hiç kimseye, hiçbir şey öğretemezsiniz; insan ancak anlayabileceği kadarını öğrenir.

- Çocuklara nasıl olacak da eğitim verecekler ki, henüz kendileri cinselliği tam bilmiyor, yaşayamıyorken...

Tüm soruların özeti işte burada yatıyor. Kendileri bilemedikten sonra öğretebilecekleri hiçbir şey olamaz... Hacı hocalardan medet uman bir toplumuz. Seksin dışında her şeyi seksüalize eden bir kültürümüz var. Bir dondurma reklamını erotize edebiliyoruz. Araba satışında çıplak bir kadın koyuyorsun. Kadın bir haz nesnesine dönüşüyor.

‘Soğutulmuş!’

- Kadında cinsellik menopozla beraber yavaşlar mı?

Annelik, menopoz kadınlığın sonu değildir. Hamile kalma korkusu olmadan rahatça cinselliğin yaşanabileceği dönemdir menopoz. Cinsellik, skor hesabı değildir; hormonlara teslim edilen, bir gençlik heyecanı da değildir. Ölene kadar yapılan bir şeydir. Erkek için POWER: penis+para, kadın için POWER: güzellik X güzellik... Erkek, seks yapmak için âşık oluyor; kadın âşık olmak için seks yapmak zorunda bırakılıyor. Erkek, seks yaptığı zaman rahatlayabiliyor; kadın, rahatlayabildiği zaman seks yapabiliyor.

- Uzun soluklu ilişkilerde cinselliği nasıl canlı tutabiliriz?

Doğaya uygun davranacaksın / iyi beslenmek / spor / yarışmayacaksın / egoyu terbiye edeceksin / yanındaki insanın varlığından zevk alacaksın... Kadınlar için bu çok önemli, bir erkek tarafından bütünüyle algılandıklarına inanmayıp, güvenmedikleri zaman gevşeyemezler, teslim olamazlar. Soğuk kadın yoktur, soğutulmuş kadın vardır. Seks sadece bedenle yapılmaz, sözle, bakışla, koklama ile de yapılır.

‘Gen ile etik ayrıdır’

- Tek eşli miyiz, çok eşli mi?

İnsan doğası, kalıplara, kurallara sığmaz. Fakat toplumsal organizasyon, doğal olan şeyleri sistematize etme eylemindedir. Bu da insan doğasının disipline olmasını getirir. İnsan doğası çok eşlidir, ama toplumla beraber tek eşli yaşanır; bu da çocuğun kimden olduğunu bilme isteğindendir. Eski tarım toplumundan sanayi toplumuna geçildiği zaman, çekirdek aile az çocuk, başarı, sınırları bilmek ve miras hukukuyla beraber, yani Karl Marx’ın saptadığı gibi ekonomi-politikalar toplumu biçimlendirmektedir. Ama bu son şekil değildir, dünya evrimsel bir akıştır. ‘Sadakatsizlik geni’ lafları spekülasyondur. Gen ile etiği ayırmak gerekir.

- Seks ne denli önemlidir?

Önem verdiğimiz kadar önemlidir. Viagra gibi donanımlı hale gelen erkekler, sahte bir güce varıyorlar. Kadınlar da güzellikle pompalanıyorlar. Cinsellik, doğada olan bir olgudur. Konuşma nasıl bahşedilmişse, cinsellik de üreme amacı olmayan bir zevk alanı olduğundan, tüm duyulara iyi geldiğinden onu yaşamak gerekiyor. ‘Savaşma, seviş’ çok doğrudur, ama tek doğru değildir. İnsan savaşırken bile sevişebilir. Atatürk, Çanakkale Savaşı’nda sevgilisine aşk mektubu yazmış bir adamdır.

Kadın öldüğünde yuva dağılır

Osman Seçkin, kadının daha güçlü ve sorunlarla baş etme yeteneğinin daha fazla olduğunu belirtiyor. Erkeklerin daha düz varlıklar olduğunu kaydeden Seçkin, “Denizin üzerindeki gemi gibiler, daha ışıklı görünüyorlar; ama kadın denizin kendisi” diyor... Seçkin, şöyle devam ediyor: “Ailede erkek öldüğünde yuva devam eder, ama kadın öldüğünde dağılır. Kadın, canından can çıkarıyor ve erkek bu gücü kıskanıyor ve kadına egemen olmaya çalışıyor.”