Avukma Kooperatifi’ne öncülük eden Güler Sarıgöl, el emeğini tasarımla buluşturduklarını belirtti, “Urla’da kurduğumuz atölyede üretilen yerel ürünlerle de birçok insana ulaştık” dedi
Vefa duygusuyla başlayıp büyüyen, el emeğinin karşılığı haline gelen bir isimle, Güler Sarıgöl’le birlikteyiz bugün. Önce annelerimizin tariflerini ‘Annesinin Kızı’ adlı kitapta topladı; buradaki incelikli iş Avukma Üreten Kadınlar Kooperatifi’yle büyüdü ve en son Urla’da Atölye Pür’le, emek ve tasarımın birleştiği yerel ürünlerle binlerce insana ulaştı. Sevinç Pastanesi Sohbetleri’nde, bu güzel fikri hayata geçiren Güler Sarıgöl’ün röportajını okuyacaksınız. İlham olması dileğiyle...
- Güler Hanım, ilham veren bir hayat yolculuğunuz var. Bugüne gelmeden önce ‘Annesinin Kızı’ adlı çok ses getiren yemek kitabınız çıktı. Bu kitaptan ve kendinizden başlayalım lütfen...
Bu kitap, 2012 yılında yayımlandı. Annemin mutfağından yola çıkarak pek çok arkadaşımın annesinin mutfağını ve çocukluk anılarını da kaydetmiş olduk. Kitabın ismini koydum, logosunu ve tasarımını yaptım; tarif ve çocukluk hafızasından pek çok küçük anı aktarımları yaptım.
O yıllarda beni dertlendiren duygu şuydu: Bizleri en güzel şekilde giydiren, en doğal şekilde besleyen, evine emek veren analarımızın yetenekleri ve emeği, ev içinde saklı kalmıştı. Gördüğüm buydu. Vefa duygusuyla onları alkışlamak, baş tacı etmek, bir nebze ölümsüzleştirmek içindi. Zira, yaşam ve yemek kültürümüze kattıkları değer çok büyüktü.
Pandemi fırsatı
- Durmadınız, yerel üreticiyi ve ev üretiminde kadını destekleyen Avukma Kadın Kooperatifi’ni kurdunuz. Bu da başlı başına bir proje. Nasıl gidiyor çalışmalarınız? Bugün gelinen nokta nedir ve kooperatifle ilgili projeleriniz var mı?
Kitabın ayracı efe oyasıydı. Ödemiş ve İzmir’de pek çok kadın, binlerce oya yaptı. Bu iş bitince tekrar üretmek istediler. Kooperatifin ismini buldum, logosunu ve tüm kurumsal kimliğini yaptım. On anne-kız, 2015 yılında kooperatifi kurduk. Çünkü, oyalardan sonra ufak bir mutfak tekstili tasarladık ve evlerde üretmeye başlamıştık. Kooperatifle birlikte, bu kolektif üretim daha kurumsallaşmış oldu. İlk kurumsal pazarlamamız havaalanlarına olmuştu. İki yıl önce uluslararası bir proje için Madrid’e davet edildik ve Türkiye’yi temsilen ‘Bir Metrekare’ projesinde yer aldık. Temalı günlerde firmalardan talep edilen toplu siparişlerde daha fazla üretim fırsatı ve kazanç oluyor kadınlar için. Avukma Koop’un fark yaratan özelliği, “el emeğini tasarımla buluşturması”. Mağazalarda satılacak düzeyde yaratıcı, doğal ve yerel özellikleri içeriğinde barındırıyor.
Yeni yıl hediyeleri için ürün örneklerimizi hazırlamaya başladık. Kendine özgü bir tasarım çizgimiz oluştu. Biz evdeki üretimi örgütlüyoruz. Onu bir satış ürününe dönüştürerek kolayca satılmasını sağlıyoruz. Instagram’da “avukmakooperatifi” adresinden ürünümüzü tanıtıp satışlarımızı yapıyoruz. Sürdürülebilir olmak için riskli açılımlar yapmadık. Ev üretimi ve internet satışlarıyla ilerliyoruz. Pandemi süresince 60 yaş üstü evdeydi, evlere tasarım ve malzeme dağıtarak üretimi sürdürdüm. En çok pandemi sırasında internet satışı oldu. Yurtdışına da satıyoruz.
Ve yine bambaşka, çok özel bir yer: Atölye Pür. Urla’da yarattığınız bu cennetin içinde aslında birçok alanı da koruyor, devamını sağlıyorsunuz. Neler var bu dükkânda ve misyonunuz nedir?
Pür tam da ismi gibi oldu. Dolu dolu emek, dolu dolu yerellik, dolu dolu özgünlük. Uzmanlığım grafik tasarım, tasarıma bakış açım epey geniş sanırım. 80 yaşındaki annem başta olmak üzere, bu kadar çok el yeteneği olan kadınla iç içe olunca ve yoğun deneyim süreçlerinden sonra kaçınılmaz Pür çıktı. Yine ismini koydum, logo tasarımını yaptım. Mekân tasarımını eşimle birlikte yaptık. Giysilere uygun bir mekân yaratmaya çalıştık ve başardığımızı görüyorum. Kumaşları yerel üreticilere dokutuyoruz veya yerel üreticilerden temin ediyoruz. Tamamen doğal pamuk veya ipek ürünlere dönüşüyor. Tam bir sosyal dayanışma ekonomisi yarattık yani. Bunu da yıllar içindeki tecrübelerimle, bazen kooperatif kafasıyla, bazen tasarımcı duygusuyla organize edebiliyorum sanırım. Kitapta beni tetikleyen duygunun aynısıydı; evdeki yeteneklerin, üretimin bir değere dönüşmesi için Pür oldu. Pür Güler Sarıgöl Tasarım Atölyesi’nin bir bölümünde üretimlerin sergilendiği-satıldığı bir alan var. Kooperatif ortakları ve yeteneklerine güvendiğim, birlikte üretmekten keyif aldığımız, Urla’dan, İzmir’den, Ödemiş’ten kadınlarla üretiyoruz. Atölyede modelini oluşturduğumuz ürünü kim üretecekse malzemelerini alıp evinde üretiyor. Ürettiklerini teslim edip tekrar işini alıp devam ediyor. Grubumuz tığ işi, örgü işi, dikiş ve naif nakış yetenekleri olan pek çok kadından oluşuyor.
İlişkilerimizde en temel prensibimiz eşitlik, özgürlük ve özgüven.
Ürettiklerimizde ilkemiz: zamansız, mevsimsiz, kuralsız, bedensiz, etiketsiz, ütüsüz. Hem eski zamandan, hem kendi zamanından.
‘Model olmak istiyoruz’
Hayatınızda kadın, el emeği, eskiyi korumak sanırım hep var. Bu konuya yaklaşım nasıl? Daha büyümeyi planlıyor musunuz?
Bugüne kadar ürettiğim, yaptığım her şeyin içinde yerellik, bir derinlik ve fayda olduğunu söylemeliyim. Annemin genç bir kızken yaptığı ve sonra bana hediye ettiği, ipek iple örülmüş tığ yakalı giysiden ilham alarak yola çıktık. Eskiyordu ve tekrar yaşamasını istedik. İpek ipin istediğimiz kıvamda olması için epey uğraştık. Dokuma kumaşlar araştırdık. Ve sonunda hatıralarla dolu olan bu kıymetli giysi Pür Atölye’nin de en değerlisi oldu. Onu ve anılarını geçmişten günümüze ve geleceğe taşıdığımız için mutluyuz, huzurluyuz.
3-4 haftada, aylardır ürettiklerimiz hızla tükendi. Instagram’da Atölye Pür ismiyle kısa süredir tanıttığımız halde, ilgi ve destek çok iyi. Sağlık güvenliği sebebiyle açılış yapmadık. Açıkçası, beni en çok gururlandıran, eski ve yeni dostların destek ziyaretleri oldu. Büyümeyi değil, model oluşturmayı hedefliyoruz. Diğer şehirlerde benzer bir uygulama var mı bilmiyorum, ama İzmir’de ilk ve tek, umarım benzerleri çoğalır.