Vakıf Başkanı Yasemin Reşitoğlu, çok tartışılan eğitim sistemindeki aksaklıkları ve olumlu yanları anlattı, “Kurum olarak gençlerimizi yarınlara en iyi şekilde hazırlamaya çalışıyoruz” dedi.
Ege Çağdaş Eğitim Vakfı (EÇEV) İzmir ve Ege Bölgesi’nde, sadece bağışçı ve gönüllü yardımlarıyla birçok öğrenciyi okuttu, aydın bir Türkiye için gençleri yetiştirmeyi de sürdürüyor. Vakıf Başkanı Yasemin Reşitoğlu’yla Sevinç Pastanesi Pazar Sohbetleri’nde konuyu derinlemesine konuştuk. İyi pazarlar...
- EÇEV uzun yıllardır çok doğru ve güvenilir çizgisi ile gençlerin eğitim hayatına hizmet vermekte. Bugüne kadarki süreci anlatır mısınız?
Yereldeki en büyük eğitim vakfı olan Ege Çağdaş Eğitim Vakfı, ülkemizi aydınlık yarınlara taşıyacak nesillerin eğitimine katkıda bulunmanın bir yurttaşlık görevi olduğuna inanan, 96 çağdaş, aydın ve eğitime gönül vermiş kurucu üyemizin inançlı girişimi ile 1995 yılında yola çıktı. Ve yola çıktığı günden bu güne her yaştan çocuk ve gencimizin eğitim ve öğretimleri boyunca en temel insan haklarından olan “eşit ve yetenekleri doğrultusunda eğitim” fırsatlarına erişebilmeleri, çağdaş bilgilerle donanmış, kültürlü, görgülü, becerikli bireyler olarak toplumda yer almalarını sağlamaya çalışıyor.
DESTEK BEKLİYORUZ
- Gönüllülük, bağışçılık ve bursiyer olma koşullarınız nelerdir?
Sivil toplum kuruluşlarının en önemli yapıtaşı gönüllüler ve bağışçılarıdır. EÇEV olarak en büyük zenginliğimiz, gönüllülerimizden ve bağışçılarımızdan almakta olduğumuz destek. Biz EÇEV’de, geleceğe dair umutlarımızı yaşatmanın, aydınlık yarınları inşa etmenin öncelikli yolunun “çağdaş eğitim”den geçtiğine inanan eğitim gönüllüleri olarak bir aradayız. Bu ortak amaç etrafında, EÇEV’in vizyonunu ve EÇEV ruhunu paylaşarak bizimle gönül birliği etmeye hazır olan her birey ve kurum EÇEV gönüllüsü ve bağışçısı olabilir. Dileyenler, vakfımıza 0232 425 97 97 merkez ofis telefonumuzdan veya www.ecev.org.tr’den ulaşabilir. Burs vermek istediğiniz tutar, ödeme süresini, yöntemini vb. detayları bağışçımızla birlikte planlayıp ilerliyoruz.
- Eğitimde öncelikleriniz neler?
Eğitim, bireye soru sormayı ve bilgiyi aramayı öğretmelidir. Öğrenilen bilgi de bireylere; farklı bakış açıları kazandırarak yeteneklerini ve kapasitelerini geliştiren, yaşadığı coğrafyanın kültürünü önemseyip evrenseli algılayabilen, yaratıcı ve eleştirel düşünebilen, sorun çözme ve iş birliği bilinci gelişmiş, kendi alanında değerli ve başarılı bireyler olabilmelerini sağlamalıdır. Çocuklarımıza; bir taraftan ait olduğumuz kültürün kimliğine ait özellikleri kazandırırken, diğer taraftan da globalleşme sürecinde dünyadaki büyük ailenin bir parçası olduklarını öğretmeliyiz. Değişen dünya koşullarında etkin ve saygın bir yer edinmeleri için gerekli becerileri kazandırmalıyız.
- Türkiye’deki eğitim ve sınav sistemlerinin olumlu ve olumsuz yanları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Türk eğitim sisteminde çok ciddi nitelik sorunları yaşanmakta. Bunların başında, eğitim fakültelerinde verilen eğitimin niteliğindeki sorunların öğretmen niteliğine yansımaları ve dolayısıyla da bunun eğitime yansımaları geliyor. Eğitim sistemimizde ezberci bir anlayış hâkim. Sisteme her yıl yaklaşık 1300 öğrenci katılmakta. Bu oran, Avrupa‘da 400’dür. Sorunların aşılabilmesi için her kademede nitelikli eğitim anlayışı ile yeni bazı düzenlemeler yapılması; eğitime, bilime ve teknoloji üretimine daha çok önem verilmesi gerekmektedir.
- Özetle, sistem sağlıksız mı diyorsunuz?
Bunun içinde pek çok eğitim bilimci tarafından kabul edilen ve benimde inandığım görüş; eğitim politikalarının ve politikalara kaynaklık eden eğitim felsefelerinin yeniden ele alınıp gözden geçirilmesi ve çağa uygun, mevcut sorunlara çözüm üretecek nitelikte ve pratik değer içeren politikalar ve felsefeler üretilmesi gerekliliğidir.Bunun için de eğitimin sistemimiz her türlü politikanın dışında tutularak,partiler üstü bir anlayış içerisinde yürütmek ve belli sınırlar dahilinde özerk bir yapıya kavuşturmak zorundayız. Ülkemizde yaklaşık 1.4 milyon öğrencinin merakla beklediği TEOG’un yerine getirilen sistemi açıklandı. Elbette bu nüfus yoğunluğunda sağlıklı bir değerlendirme sistemi kurgulmak çok zor olsa da benim çok sevdiğim bir karikatür var. Sınav sistemimiz, ormanda yaşayan bir filden ağaca çıkmasını isteyerek, bir kunduzdan koşmasını bekleyerek, onlara bir değer biçiyor. Son dönemde çocukların farklılıklarına destek veren, onların sanatsal ve fiziksel gelişimine destek olan dersler kısıtlanmıştı. Okulların tam gün olacağını duyunca bu eksikliği giderecek bir uygulama olacağını beklerken, bu uzun ders saatlerinin de akademik derslere aktarılacağını öğrenmek hayal kırıklığı yaşattı. Yeni sınav siteminde beğendiğin yönler de var elbette. Yıl içinde yapılan sınav sayısının azaltılması ve artık açık uçlu soruların da değerlendirme sistemine alınma ihtimalinin olması.
RUH, BEDEN, AKIL
- Başarı sizce nedir?
Başarı için çok farklı tanımlar yapılabilir. Bunu biraz şahsi bir soru olarak değerlendirerek benim için başarı; hayat amacını gerçekleştirmek yolunda vardığımız bütünlüktür diye yanıtlayabilirim. Ruhun, bedenin ve aklın bütünlüğü ile yaşam yolculuğumuzu tamamlayabilirsek başarılı olmuşuzdur.
- Projelerinizden bahseder misiniz?
EÇEV, 22 yıldan bu yana kuruluş amacına uygun olarak, eğitimde marka olmuş projelere imza atmış bir kurum. Gençlerimizi yarınlara hazırlayan ve eğitim sisteminin en önemli bileşenlerinden biri olan öğretmenlerimizin kişisel ve mesleki gelişimini çok önemsiyoruz. Bu yıl 19 Mart’ta 15’incisini düzenleyeceğimiz Yaratıcı Yenilikçi Öğretmen Seminerleri (YÖS), öğretmenlerin sınıf içinde yaptıkları başarılı ve yaratıcı eğitim uygulamalarını meslektaşları ile paylaştıkları, ulusal düzeyde katılımla her yıl daha fazla büyüyen bir projemiz.
- Sevinç Pastanesi’nin lezzetleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Seviç Pastanesi, İzmir’in çok önemli bir değeri. İzmirli olup da Sevinç’le yolu kesişmeyen bir birey olduğunu düşünemiyorum.
Küçük prens eğitim seti
- Küçük prens eğitim setiniz var bir de değil mi?
Evet; bazen de bir soluklanmak rutinimiz dışına çıkarak yine çocukların hayatına dokunan çalışmalar üretemek isteğimiz anlardan birine ortaya çıktı “Küçük prens eğitim seti.” Yine İzmir’den çıkıp ülkemizde pek çok girişimcinin göze alamadığı bir alan bebek üretiminde markalaşan tasarımcı Banu Kurt ile UNESCO’nun ilan ettiği küçük prens yılında başladık projemize. Bu projemizde çocuklar tamamen doğal malzemelerden üretilmiş oyuncak üretme materyallerini kullanarak kendi küçük prenslerini ve prenseslerini yapıyorlar. Dileyen ebeveynler bu setleri merkez ofisimizden edinebilirler.
Ödüllü heykel yarışması
- Sanata desteğiniz devam edecek mi?
Elbette. 16 yıldır düzenlemekte olduğumuz bir “EÇEV Ödüllü Heykel Yarışmamız” var. Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü öğrencileri arasında her sene yaptığımız bu yarışmayla ülkemizdeki sanat eğitimini desteklemeyi ve teşvik etmeyi amaçlıyoruz. Anne-babalara çocuklarını yetiştirirken sıklıkla karşılaştıkları sorunlarda rehberlik etmek amacıyla yayınladığımız bir “Öykülerle Eğitim” kitapları projemiz var.
Bu kitapları belli temalar özelinde hazırlıyor ve dezavantajlı bölgelerdeki ailelere ücretsiz olarak dağıtıyoruz. “İzmir Gençlere Kucak Açıyor” projemiz de yine çok önemsediğimiz, İzmir Büyükşehir Belediyesi himayesinde, 7 yıldır yürütülen bir çalışma.
Yine dört yıl önce çok önemli olduğuna inanarak start verdiğimiz ve kentimizde çok büyük bir eksikliği dolduracağına inandığımız “İzmir Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Günü.” Genç nesillerde edebiyat hevesi yaratmak, doğru okuma alışkanlıkları kazandırmalarını sağlamak amacıyla öğretmen ve velilere rehberlik etmeyi amaçladığımız bu edebiyat etkinliği, marka projelerimizden biri olma yolunda ilerledi ve bu 10-11 Şubat’ta dördüncüsünü düzenledik.