Süslü Kadınlar Bisiklet Turu’nda büyük emeği olan Sema Gür, pedal çevirmeye 38 yaşında başladığını belirtti, “Amacımız, kadınları sokağa bisikletleriyle çıkarmaktı, bunun da tabandan başlaması gerekiyordu” dedi
Bir kadın... Neşesi, sıcaklığı bulunduğu her yeri ısıtıyor. Ama bakmayın yumuşak olduğuna, müthiş aktivist ve inatçı. Güneş gibi. Yılların tarih öğretmeni Sema Gür’ün bir gün kafası atıyor ve erkek egemen bisiklet dünyasına kadın bakışını yerleştiriyor. Altı, çok dolu bir eylem bu. Özgür zihinli kadınların hayatlarına, bedenlerine ve yollarına sahip çıkma şeklini en tatlı yoluyla anlatıyor. Milyonlara ulaşıyor, tüm şehirlerde, ülkelerde ‘Süslü Kadınlar Bisiklet Turları’ düzenleniyor artık. Güneş gibi dünyanın her yerinde kadınlar yollarda cıvıl cıvıl esiyor. Sevinç Pastanesi Sohbetleri’nde bu çok özel insanla yaptığım röportajdan çok keyif aldım, sizin de aynı keyfi alacağınız umuyorum.
Binlere, milyonlara ilham oldunuz. Aslında bisiklet binmek sanırım hayatınıza geç girmiş. O vakte kadar neler yaptınız?
Çok teşekkürler, kadın dayanışması yaptı bu güzelliği. Bisikleti 38 yaşında arkadaşlarım ve babam sayesinde geç de olsa öğrendim. Ondan önce, çocukluğum hariç, hayatımda bisikletin hiç yeri olmadı. Ben hiçbir zaman kabuğuna çekilip sakin bir hayat süren biri olamadım. Bandırma doğumluyum. Annem babam öğretmendi, 7 yaşıma kadar görev yaptıkları köyde büyüdüm. Orada da küçük tiyatrolar hazırlardım arkadaşlarıma. Hep sosyal hayatın içinde kalmayı seçtim sanırım. Ortaokulu ve liseyi, memleketim Bandırma’da okudum. Lisede amatör grubumuzla şarkı söylerdik, konserler verirdik. Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih Öğretmenliği’ni kazanınca, bu âşık olduğum şehre, İzmir’e geldim. Hem okudum hem çalıştım. Okul devam ederken şarkı söyledim sahnede. Ayrıca salon danslarını öğrendim. Üniversiteyi bitirince de hemen bir dershanede öğretmenliğe başladım. Ardından 1997 yılında Özel İzmir Amerikan Koleji’nde tarih öğretmeni olarak çalışmaya başladım. Hâlâ aynı okulda öğretmenliğe devam ediyorum.
Fikrin doğuşu, hayata geçişi nasıl oldu?
Yakın dostlarımla bisikletli dünyanın ne kadar erkek egemen olduğu ile ilgili, komik bir sohbet sırasında ortaya çıktı. Bisiklete binmeyi geç öğrendim ben, hemen de turlara çıkmaya başladım. Beni bisiklete binmeye teşvik eden kadın erkek dostlarım oldu, ama gözlemlediğim kadarıyla genel olarak bakıldığında bisikletli dünyada kadınlar pek fazla yoktu. Uzun turları, festivalleri hep erkekler düzenliyordu ve bazen kadınları istemeyenlere de rastladım. Çünkü, turu yavaşlatıyorlamış! Ne aceleleri varsa? :) İşte biz arkadaşlarımızla bunları konuşurken “Biz de ters köşe yapalım, bisiklete süslenip binelim, onların derdi çok hızlı gitmekse bizim derdimiz de yavaş gitmek olsun, kadın kadına gezeriz, yarış yapmadan, gülerek, eğlenerek” dedik. Facebook’ta bir etkinlik açtım ertesi gün, en fazla 5-10 kişi gelir diye düşündük. Yıl 2013, Gezi olayları devam ederken Eylül ayının sonlarında Otomobilsiz Kentler Günü’nde, nasıl olsa biz bize gezeriz diye çıktığımız turumuza yaklaşık 200 kadın geldi ve inanamadık. Yola da çıktık hatta, ne cesaret, bisikletin üzerinde zor duran ben, bir de liderliğe soyunmuşum, ne haddime, değil mi? Hahh hahhh…:)
Bu tur başlangıçta binlerce kişiye ulaşılacağı planıyla doğmadı, benim ve birkaç arkadaşımın bisikletli ulaşıma kadınları teşvik etme fikriyle ve bisikletli dünyanın erkek egemen tavrına bir nanik yapma fikriyle doğdu diyebiliriz. Felsefesi zamanla oturacaktı... 2013 yılında yaptık bitti dediğimiz tur, maalesef! peşimi bırakmadı. Sosyal medyada bol fotoğraf paylaşımı sonucunda medyanın da dikkatini çektik. Başka şehirlerdeki kadınlar da turu yapmak istedi. Böylece manifestomuzu, amaçlarımızı daha sistematik yazmak durumunda kaldık. Meğer doğru zamanda bir boşluğu yakalamış Süslü Kadınlar... Büyümeye başlayınca isim haklarını aldım ve organizasyonun büyümesinde muhteşem destekleri olan Pınar Pinzuti ile beraber bu yolda yürümeye başladık. Elini taşın altına koymak isteyen kadınlar, koordinatör olmak istedi şehirlerinde. Tek tek, saatlerce görüştük onlarla ve beraber büyüdük.
‘Engellemeye çalıştılar’
Ters tepki aldığınız oldu mu?
Öncelikle erkek bisikletçilerden, daha sonra kadınlardan farklı tepkiler aldık. Erkek bisikletçilerden bizi destekleyen de çoktu, haklarını yemeyelim. Ama farklı şehirlerden bana ulaşan bazı bisiklet grubu temsilcileri öfkeli bir şekilde, “Bu şehirde bir bisiklet turu yapılacaksa onu biz yaparız” dediler. Onların tanımadığı kadınların tur yapması fikri hiç hoşlarına gitmedi. Bizim amacımız, bisiklete az binen kadınları sokağa bisikletleriyle çıkarmaktı, bunun tabandan başlaması gerekiyordu, bu nedenle turu profesyonel sporcu erkeklerin değil, bisiklete az ya da çok binen, bir grup tarafından yönlendirilmeyen kadınların yapması gerekiyordu. Hem o kadınlar da insiyatif almayı, Valilik’e, Emniyet’e gitmeyi, aktivizmin ne olduğunu yavaş yavaş öğreniyordu. Böylece şehirlerinin dönüştürücüleri olabilirlerdi. Bazı şehirlerde erkekler bundan çok hoşlanmadılar, kadınları engellemeye çalıştılar. Bazı şehirlerde bizim ne yapmaya çalıştığımızı algıladılar ve o kadınları desteklediler. Bazı şehirlerde de destekleme, koruma(!) fikri altında turun egemenleri olmaya kalktılar. Kimden, neden koruduklarını da hiç anlamadık:) Bir kadının süslü bir şekilde bisiklete biniyor olması rahatsız edebildi insanları. Bu süslülük alerjisinin altında yatan dürtü nedir acaba? Süslü olmak ne zaman kötü oldu ki? Tarih öğretmeniyim ve tarih boyunca insanların sevdikleri şeyleri, bedenlerini süslediklerini okudum, gördüm hep... Derin bir konu.
Süslü kelimesinin altında yatan ironiyi, çıkış noktasını, amacını anlatmak 9 yılımı aldı.
‘Yılda bir delirmişiz, çok mu!’
Hep böyle renkli, ışık saçan bir insan mısınız?
Şimdi bir klişe geliyor, hazır mısınız? Ben çok duygusal bir insanım, hahh hahh. Ama doğru bu, yakınlarım bilirler. Çabuk incinirim, olumsuzluklardan ve ruhu çirkin insanlardan çok çabuk etkilenirim. Ama içimde her zaman ayağa kalkan ve kafası bozulup inadına dimdik duran bir Sema daha var. O ikisi ara sıra kavga ede,r ama sonunda ayağa kalkan Sema galip gelir, diğerini bir süre konuşturup sonra susturur. Hayat mottom, sakin olursam iç enerjime, yaşam enerjime izin verirsem ve olumluya yönelmeyi seçersem, hayatın bana mutlaka iyi davranacağına inanmamdır. İnsanın önce kendi mizacını kabul etmesi gerektiğini hayat öğretiyor zamanla, öğrenmek isteyene tabii ki. Değiştirebileceklerim için çaba harcamak, çocukluğumdan beri hayat felsefem oldu. Yürüdüğüm yolun iyi gitmediğini gördüysem, başka yollara sapabilme alternatifini değerlendirmek, buna cesaret etmek bana gurur veriyor. Ama bu kadar kolay yaralanan birinin bu aşamaya gelmesi hiç kolay olmadı. Daha da gidilecek ve belki de vazgeçilecek çook yol var. Öğrenmeyi seviyorum.
Ne güzel... Herkeste sizdeki öğrenme isteği olsun! Peki, görüyoruz ki senede bir gün yapılan bu etkinliğin gücü her gün yapılan diğer etkinliklerden daha fazla. Sizce bunun altında ne yatıyor?
“Yeter kii geeel bizeeee, senede biiir güüün” diyoruz. Çünkü biliyoruz ki, senede bir gün bir kadın, balkonunda çürüyen bisikletini tamir ettirecek ve kendi inisiyatifiyle tura gelecek, sonra çok keyif alacak ve yola bisikletiyle devam edecek... Bisiklete binmeyi bilmeyen başka bir kadın, tura yaya olarak gelecek ve bakacak ki bu süslenmiş, bisikletli kadınlar çok mutlu, “Ben neden öğrenmeyeyim ki?” diye soracak kendine ve bisiklet dersi alıp yola çıkacak. Bu tur, bize ulaştıkları kadarıyla, birçok kadının bisiklete başlama sebebi oldu. Bu tur, daha önce olsa da pek görülmeyen, ihtiyaç duyulan bir ruhu ortaya çıkardı. Kadın dayanışmasının gülümseyen ve süslü halini... Ayrıca bu turun koşulları pek yok, birey olarak istediğin gibi abartarak veya abartmayarak gelebiliyorsun. Kayıt yaptırmıyor, para harcamıyorsun, kimse kadınları zorlamıyor, kendi seçimiyle geliyor, birey olarak geliyor, başka zaman hiç olmadığı kadar özgüvenli oluyorlar, tüm kadınlar benzer şekilde olduğu için. Kafasına dev çiçekler ya da değişik peruk takan kadın, yüzüne rüzgâr vura vura, kendisi için kapatılmış caddelerde, tehlikesizce, özgürce salınıyor. Bu duyguyu tadınca, bir daha unutmuyor bisikletin özgürleştiren ruhunu. Tura gelen kız çocukları da öyle.
Bu turda basit ama güçlü söylemler, yaptırımlar yok, karışan da yok. Dilediği gibi geliyor, onun tercihine saygı duyuluyor, kendini değerli ve güçlü hissediyor inisiyatifi eline alan kadın. Hayatımız yaftalarla, neyi nasıl yapmamız gerektiğini söyleyen güçlerle, nasıl giyinip nasıl davranmamız gerektiğini söyleyen eril bir dille geçiyor. Yılda bir delirmişiz, çok mu!
‘Pedalla, hayatın çarkını da çeviriyor’
‘Süslü Kadınlar’ artık oturdu, hatta kendinden çoğaldı... Bunun yanına ilave etmek istedikleriniz var mı?
Süslü Kadınlar, kendi ruhunu zamanla kendi yaratan bir oluşum aslında. Kadınların pedalı çevirirken hayatın çarkını da çevirdiğini fark etmesi için yeni bir yol oldu ya da olmalı. Bisikletin gidonunu istediği yöne çeviren kadın, özgürleştiğini de hissedecektir. Kendi inisiyatifini eline alan kadın güçlü kadındır.
Bisiklete binen kadın, aynı zamanda etrafının farkına varır. Şehirlerde artan hava kirliliğini fark eder, motorlu taşıtların çevreye verdiği zararları görür, gürültüyü duyar, bunun için bireysel olarak yapabileceği şeyleri düşünür, çocuklara temiz bir hava, sürdürülebilir bir dünya bırakmak ister. Kadın pedalı çevirirken dönüştürücü olduğunu hatırlar.