Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Duvar

Saçılık, “Kolunu kötü adamlar mı kopardı?” diye soran kızı Feraye’ye ‘Gargamel’in kim olduğunu anlatamadı.

36 yaşında daha, sağ kolu yok 23’ünden bu yana. Ankara Konur Sokak’ta doğdu Veli Saçılık. NATO Yolu, kömür deposunun yanında, eski çöplüğün üzerindeki köyün lüks kaldığı mahalledeki gecekonduda büyüdü.
Ahmet Kaya dinliyordu sıkça.
Önce Sivas, sonra Gazi katliamı olduktan ve olaylar büyüdükten sonra artık gözaltındaydı mahalleleri. Ve mahalleli de korkmuş ve öfkeli.
Lise son sınıfta OSTİM’de işe girdi. OSTİM İşçi Birliği’nin yeni üyesiydi. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü bildirisini dağıtma görevi verdiler. 16 Mayıs’ta gözaltına alındı, “Devlete ve erkeğe köle olmayın” yazan bildiriydi gerekçesi.
İlk kez “gözaltı” ile tanıştı. Dayak, tekme, tokat olağandı.
Yanda elektrik verilmiş, su içirilmeyen insanları gördü, yerdeki kanları.
Tutuklandı.
Ulucanlar’la tanıştı. 90 kişilik koğuş, hoş geldin dayağı ve geçen 2,5 ay.
2,5 ay sonra tahliye olduğunda yeniden OSTİM’de işe girdi. Kimse yargılandığı davanın mahkumiyetle biteceğini beklemiyordu. Ama duruşmadan hemen önce HADEP Kongresi’nde indirilen bayrak havayı değiştirmişti.
Yardım yataklıktan 3 yıl 9 aya mahkum olunca yeniden cezaevine konuldu 99 başında.
Ulucanlar bambaşkaydı.
Operasyon geliyor diyordu herkes. Mahkumlar da sertti, jandarma da gardiyan da.
Geldi o operasyon, Veli, Burdur’a hükümlü olduğu için nakledildikten hemen sonra.
10 mahkum vurularak öldürüldü Ulucanlar’da, Eylül 1999’da.
Burdur küçük bir cezaeviydi.
‘Sırada Burdur var’ diye haberler çıkıyordu cezaeviyle ilgili ama “olsa olsa döverler” havası vardı içeride. Ancak işler değişti “adam edeceğim sizi” diyen yeni müdür gelince.
Baskı o kadar büyüdü ki duruşmaya “kafası kırık” gitmemek için gitmemeyi tercih etti mahkumlar.
Operasyona da böylece çıktı gerekçe.
Hayata Dönüş öncesi bir prova gerekiyordu devlete.

Bulanık suda kaybolan kol
5 Temmuz 2000 sabahı spordan sonra jandarma dayandı kapıya. Olağan koşullarda iletişim kurarlardı.
Ama niyet başkaydı.
Birdenbire gaz bombaları, ses bombaları.
Veli, özel eşyalarını korumak istedi önce. Mektuplarını, hatıralarını paket yaptı.
Nefes alamaz hale geldiğinde operasyonun ciddiyetini anladı.
İtfaiye barikatlara mazot döküyor, duvarları kırıyordu.
Bir yandaki koğuşa geçtiler. Orada koğuşlarının duvarı kırılan, kadınlar da vardı.
Birlikte üst kata kaçtılar.
Yaklaşık 2 saat oturdular burada. Operasyon bitti sanıyorlardı ki 2. katın duvarı kepçe darbesiyle yıkıldı.
İçeriye yeniden gaz ve ses bombaları atılmaya başlandı.
Veli, hava alabilmek için kafasını yaklaştırdı boşluğa. Kepçe duvarı kırdığına göre başka ne yapacaktı ki?
Yaptı.
Bir anda Veli yaklaştığında, kepçe yeniden savruldu iki yana. Veli’nin kolu kalmıştı duvarla kepçe arasında.
Kaslarını gördü bir anda, et parçalarını ve kolunu hala bedeninde tutan deri parçasını.
Arkadaşları turnike yaparken, deri parçası da bıraktı kendisini.
Kolunu göbeğinin üzerine koydu arkadaşları. Artık onlar da nefes alamıyor, debeleniyordu yerde. Müdürün sonradan, “Seni kepçenin önüne ittiler” dediği, sonradan ölecek, işkence görecek, tecavüze uğrayacak arkadaşları.
İtfaiye o sırada yoğun su sıkmaya başladı. Veli, bilinci yarı açık yaşamaya çalışıyordu ki kolu bulanık suya karıştı.

Köpeğin ağzındaki kol
Merdivenle indirildi koğuştan. Ambulansa bindirilmeden kol da bulunup sol eline verildi.
Önce Burdur’daki hastane, sonra Isparta.
Doktorlar, buza bile konulmamış kolu için kurtaramayız dedi.
Veli, ameliyathaneye alınırken, kolunu mezarlığın yanındaki, açıktaki çöpe atıyordu hizmetli.
O kolu önce köpekler bulup, ağızlarında merkeze getirdiğinde, insanlar “cinayet” diye irkildiğinde, yerel gazeteler “vahşet” diye manşet attığında anladı polis.
Doğrulamak için ertesi gün hastanede “hırsızlık suçundan parmak izini alacağız” dediler Veli’ye. Öfkelenen Veli vermeyince, sabıka kaydından aldılar parmak izini.
Küfürler, yatağa zincirlemeler, aşağılamalar içinde geçirdi günlerini. Gömülen kopmuş kolunu düşünmeye bile hali yoktu.
Açlık grevine başladı. Psikolog geldiğinde ilk kez ağladı.

Meşhur gözaltı
Haymana Cezaevi’ne gönderildi.
Burdur’dan geriye hiç yargılanmayan jandarma ve gardiyanlar, cezaevi yöneticileri, çoğunu bir daha göremeyeceği arkadaşları kaldı.
6 ay sonra, cezasının bitimine 2-3 ay kala Rahşan affıyla tahliye edildi.
Hemen yeniden yargılanmak için başvurdu ve bu kez beraat etti.
Hayata Dönüş Katliamı’ndan sonra öldürülen mahkumlarla ilgili protestoda gözaltına alındı.
İşkenceyle tehdit eden polise, “Türk polisi işkence yapmaz, yetkisini bilir” diye takıldığında, “Bizim yetkimizin sınırları çok geniştir” yanıtını alacaktı.
Yine de polis, artık meşhur bir mahkum olduğundan elindeki sigarayı bedenine basmayacaktı.

Çuval taşır mısın?
KPSS’ye girdi, bir yandan da açık öğretim sosyolojiye.
80 puan aldığında işlere başvurdu. Çoğundan ret yanıtı aldı.
TİGEM’e gittiğinde ‘çuval taşıması’ teklif edildi. Başka yerde başka engellerle karşılaşıyordu ki nüfus müdürlüğünden olumlu yanıt geldi.
Artık İçişleri Bakanlığı personeliydi.
Kazandığı ilk maaşlarla Paris’e ve Küba’ya gitti, sosyolojiyi bitirdi, yüksek lisansa hazırlanıyor şimdi.

Gargamel kim?
Haklarındaki davalar sürüyordu.
O tazminat davasını kazandı. 150 bin lira aldı.
Evlendi sonra, küçük kızı Feraye’yi tek koluyla kucakladı.
Şirinler’i izlediğinde “kolunu kötü adamlar mı kopardı?” diye soran 3 yaşındaki Feraye’ye Gargamel’in kim olduğunu anlatamadı.
Sonra bir gün yolda dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’le karşılaştığında, kucağına bağlı Feraye’yi gösterip sordu; “Madem ben haksızım, kolumu kim kopardı?”

1 milyon TL
Kazandığı tazminatla ilgili dava bittiğinde bu kez haksız bulundu. 150 bin TL’yi 725 bin TL olarak geri ödemesi istendi faiziyle, çünkü “isyan” etmişti.
Tam bu kararla sarsılmıştı ki yeni bir haber geldi.
Devletin duvarı yıkılmıştı ya onu da Veli ödemeliydi.
61 kişi hakkında yıllar önce açılmış 250 bin TL’lik alacak davası nedense aniden tebliğ edildi.
Ortadaki tek suçlu Veli’ydi.
Ya ölmüşler, ya kaçmışlar, ya cezaevinde kalmışlardı diğerleri.
Kanuna göre de devlet kimi bulursa zararı ondan tahsil etmeliydi. Gitti kendini savundu geçtiğimiz günlerde.
Mahkeme ise Burdur’daki hiç yargılanmayan gardiyanları, jandarmaları, tek yargılanan isim olan ve beraat eden kepçe operatörünü tanık olarak dinlemeye karar verdi.
Yani ocak ayında mahkemeye gittiğinde, kolunu kaptırdıklarıyla yüzleşecek Veli.
“Bu ülke adamı zorla devrimci yapar” diyor hala annesi.
Büyükçe bir duvarın diğer yanında, soluklanacak bir pencere açılması için hala umutla direniyor birileri.