Mısır’da darbe, Suriye’ye askeri müdahale. Çok ciddi ve riskli iki gelişmeyle karşı karşıyayız.
Mısır’da ahlaki ve siyasi olarak kabul edilemez bir darbe oldu. Darbe sonrası ölen sivil halkın sayısı üç bine vardı. Mısır, iki karşıt kutup/cepheye bölündü, iç savaş riskine savruldu.
Mısır’da iç savaş olasılığını engelleme ve sivil yönetime dönme, ancak, hızla seçimlere gitmek için yapılacak “müzakere süreci”yle mümkün olacak. Mısır’da, ölümlerin bitmesi ve müzakere sürecinin başlaması gerekiyor.
Suriye’de, Esad rejimi, kendi halkına karşı kimyasal silahla saldırıda bulundu. Binden fazla masum insanı katletti. Amerika ve Batı için ve uluslararası hukuka göre, kimyasal silah kullanımı, Suriye’ye askeri müdahaleyi “haklı” konuma getiriyor. Suriye’ye, insani temelde “haklı askeri müdahale” artık masada.
Mısır’da müzakere sürecine dönüş olasılığı, Suriye’ye askeri müdahale olasılığı: Tüm Arap Baharı sürecini ve Ortadoğu denklemini değiştirecek ve Türkiye’yi de bugünden daha fazla etkileyecek iki çok önemli gelişme. Türkiye’nin önemli rol oynayabileceği gelişmeler.
Türkiye ve uluslararası toplum
Şu gerçeği vurgulayalım:
Türkiye Suriye konusunda haklı çıktı. Türkiye’nin, Esad rejiminin kendi halkına karşı yaptığı katliam ve kimyasal silah kullanabileceği noktasında uluslararası topluma yaptığı ikazlar, bugün haklılık kazandı. Uluslararası toplum, Türkiye’nin Suriye politikasına yaklaştı.
Türkiye, Mısır darbesine ve ölümlere karşı sert tutumunda da haklı. Bugün, Mısır’da, normalleşme için demokratik müzakere olasılığı ortaya çıktı. Bu da, Türkiye’nin olmasını istediği bir gelişme.
Türkiye yalnızlaşmıyor. Aksine, Suriye konusunda, uluslararası toplumla birlikte hareket ediyor. Bu, Mısır’a da yansıyacaktır.
“Değerli yalnızlık” ya da Türkiye’nin yalnızlaşması: Bu tartışmalar kavramsal ve siyasal olarak hatalı ve gereksiz tartışmalardı. Artık bu tartışmaları bitirme ve Türkiye dış politikasının Mısır ve özellikle Suriye konusunda ne yapması gerektiğini, nasıl etkili ve yapıcı olabileceğini tartışma zamanı.
Türkiye uluslararası toplumun Suriye’de Esad rejimine karşı aktif olmasını istiyordu.
Amerika, İngiltere, Fransa, büyük ölçüde Almanya ve sayıları otuzu aşan ülkenin gönüllü ortaklığıyla, Esad rejiminin kendi halkına kimyasal silah kullanması cezalandırılacak.
Esad rejiminin kendi halkına kimyasal silah kullandığı, bu ülkeler ve uluslararası toplum tarafından kabul edildi. Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry, bu kabulü çok net seslendirdi.
Suriye’ye karşı, Esad rejimini “cezalandıracak” ve “yıpratacak” bir askeri müdahale, Türkiye’nin de içinde yer aldığı, bu ülkelerden oluşan “gönüllü koalisyon” ile gerçekleştirilecek. Hem de kısa, büyük olasılıkla, bir ay içinde.
Vurgulayalım: Suriye’ye askeri müdahale, Suriye muhalefetini desteklemek ya da Esad rejimini bitirmek için yapılmayacak. Kendi halkına karşı kimyasal silah kullanan bir rejimi cezalandırmak ve kimyasal silah kullanımına uluslararası toplumun net karşı duruşunu ortaya koymak için yapılacak.
Bu anlamda da, askeri müdahale, “haklı insani müdahale” amacında olacak.
Kosova örneğine biraz benzeyen, ama, kısa süreli bir hava bombardımanı şeklinde olacak.
Savaş risklidir. Türkiye’nin çok dikkatli olması gereken riskli bir döneme giriyoruz.
Artık ana gündem Suriye. Doğru tartışmayı ve hareket etmeyi gerekli kılan bir gündem.
Başta AK Parti ve CHP ile siyasi partiler olmak üzere, hepimizin, dış politikayı iç politika malzemesi yapmadan ya da tekil çıkar ve iktidar oyunları oynamadan; aksine, “Türkiye için iyi olan” temelinde, Suriye ve Mısır’ı tartışmamız gerekiyor.