Bir kısmımız hâlâ işin vahametinin farkında değiliz ve derin bir gaflet içinde oynaştayız.
Ateş çemberine çevrilen bölgemizde, başta biz ve bizimle sınır komşusu olan ülkeler bir bir bölünerek, tüm bölge yeni bir dizaynla paramparça edilmek isteniyor!
Batı’nın desteğindeki PKK’nın Güneydoğu illerimizde başlattığı ‘çukur’ siyaseti, Türkiye’yi bölmenin ve kendilerine vaat edilen ‘Büyük Kürdistan’a katmanın fiziki hamlesiydi.
Bu cüreti de Türkiye’nin iyi niyetle başlattığı ‘çözüm süreci’nde gösterdiği ‘yumuşak başlı’ yönetiminden aldılar. Her devletin olmazsa olmazı hüviyetindeki çelik bilyeyi görmezden gelip, onu sarmalayan kadife örtüye aldanıp ayaklandılar.
Bu ayaklanmada Kürt halkının kendilerinin safında yer alacağını vehmettiler. Hepsinden önemlisi, devleti eski devlet zannettiler! Çünkü seneler senesi bu devlet, asker ve sivil bürokrasisiyle (FETÖ) teröre adeta amade kılınmıştı.
Binlerce yıllık devlet geleneği olan Türkiye’nin bağırsakları temizlenerek işe koyuldu; önce vesayet yıkıldı, ardından FETÖ ve diğer terör örgütleri hedefe kondu.
Kimse inkâr edemez; yönetim, devleti sarmalayan ayrık otlarından kurtarmak için yoğun gayretler gösterdi. Her biri başka yöne kodlanmış devlet erklerini şaşkın hallerinden kurtarıp birbiriyle uyumlu hale getirdi. Artık Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve üst düzey asker ve sivil bürokrasinin her biri ayrı telden çalmıyor; daha da önemlisi, devlet milletine tepeden bakmıyor, onu düşman belleyip kovalamıyor.
Son dönemin en önemli kazanımı, devlet-millet kaynaşmasının temini olmuştur.
Bu kaynaşmanın sonucudur ki Türkiye devletinin çelik iradesi karşısında halk devletin yanında yer aldı ve bölücü örgüt mensuplarını yalnız bıraktı.
İçerideki hayalleri suya düşen örgüt, bu kez yurt dışına, Suriye ve Irak’a yöneldi ve oralardan tacize başladı. Sınır ötesinde oluşturulan kantonların birleştirilmesiyle Akdeniz’e açılacak bir terör devleti kurulacak, başta Türkiye olmak üzere, bölge ülkelerdeki Kürt bölgeleri bu devlete entegre edilecekti.
Böylece Büyük Kürdistan kurulacak ve ‘Tanrı’nın kendilerine vaat ettiği toprakların’ hayaliyle yaşayan İsrail derin bir nefes alacaktı!
Türkiye içeride ve dışarıda giriştiği terörle kesif mücadele yanında, yurt dışı harekâtlarını da başlatarak (Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı) terör örgütlerinin ve onları destekleyen mahut devletlerin heveslerini kursaklarında bıraktı.
ABD, bölgenin kıyamet senaryosunu, Mısır’ı, Suudi Arabistan’ı, BAE’ni, İsrail’i ve FETÖ’nü PKK ve türevleri olan terör örgütlerini yanına çekerek yazdı.
Bu meşum senaryoyu kuvveden fiile çıkarmayacak olgu, Türkiye’nin karşı koyuştaki kararlı tutumu ile Rusya ve İran’la ortak hareket etmesidir.
Dikkat edilirse, her üç ülke de açıktan veya derinden ABD’nin hedefindedir ve bunların ister istemez birlikte hareket etme zorunluluğu vardır.
Ya hep birlikte kazanacak ya da hep birlikte kaybedecekler.